CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün partisinin İstanbul İl Danışma Kurulu Tüzük Önerileri Buluşması’na katıldı. Konuşmasına Malazgirt Meydan Muharebesi’nin 953’üncü ve Büyük Taarruz’un 102’nci yıl dönümünü anarak başlayan Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta büyük zafere ulaştı. Bu zaferi, 30 Ağustos’ta hep birlikte kutlayacağız. Daha sonra 1 Eylül’de Uşak’ta, 2 Eylül’de Eskişehir’de, 6 Eylül’de Balıkesir’de, 7 Eylül’de Aydın’da, 8 Eylül’de Manisa’da, 9 Eylül’de İzmir’de, 11 Eylül’de Bursa’da büyük zaferi, kurtuluşu ve kuruluşun en önemli adımlarını kutlayacağız. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri olan CHP’nin 101’inci kuruluş yıl dönümünü ise hep birlikte 9 Eylül gününde kutlayacağız. Tarihin böylesine anlamlı bir dönemindeyiz. Geçmişten aldığımız güçle geleceğe ve kendinden emin, özgüvenli siyaset anlayışımızla iktidarı değiştirmeye Türkiye’nin önüne 100 yıl önce olduğu gibi büyük umutsuzluklardan, karamsarlıklardan, büyük bir kuşatılmışlıktan Türkiye’yi kurtararak yeni bir yükselişe, yeniden ve hiç bırakmadığımız aydınlanma meşalesini tüm Türkiye ile birlikte taşımaya devam edeceğiz.
“Parti içi demokrasi olmadan olmaz”
Böyle bir süreçte, 4 Eylül günü Sivas’ta başlıyoruz. Sivas’ta CHP’nin büyük değişim kurultayının açılışını gerçekleştiriyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, partinin kuruluş dilekçesinin verilmesinden sonra yapılan ilk kongrede 15-22 Ekim arasında, Ankara’da açılış sırasında yapılan anonsa itiraz etmiştir. Demiştir ki ‘Bu bizim birinci kurultayımız değil, ikincisi. Birincisini 4 Eylül 1919’da, Sivas’ta yapmıştık.’ Bu, öyle boşa söylenmiş bir söz değildi. Bu, iki büyük eserinin de hareket noktasının Sivas olduğunu söyleyen, yani CHP’nin kuruluşunu ve oradaki tartışmaları, fikirleri, üretilen fikirlerin toplumsal rızaya dönüşme sürecini her şeyin önüne koyan bir tespitle başlamıştır. Çünkü demokrasi, siyasi partiler olmadan olmaz. Siyasi partiler, parti içi demokrasi olmadan olmaz. Ve bunların hepsini birden sağlayabilmek için de toplumların anayasaları ne ise siyasi partilerin de anayasaları, iç sözleşmeleri olan tüzükleri, demokratik olmadan söylenecek hiçbir sözün önemi yok.
“Birileri bekliyor ki birbirimize düşeceğiz, Yok öyle yağma”
Parti içi demokrasiden nasibin almayanlar, tartışmak nedir, birlikte konuşmak nedir ve alınan kararlarda çoğunluk değil, çoğulcu bir anlayışla yol yürümek nedir bilmeyenler, içinde bulunduğumuz sürecin partimiz kadar Türkiye için de ne kadar kıymetli olduğunu idrak edemezler. CHP, 4 Eylül günü Sivas’ta başlatıp 9 Eylül günü partinin 101’inci kuruluş yıl dönümüyle birlikte taçlandıracağı süreç, Türkiye’ye demokrasi vadedenlerin önce o demokrasiyi kendi içinde perçinlemek istediklerini görmelidirler. O salondan birlik, beraberlik, mutabakat, azim, kararlılık ve coşkuyla çıkacak olanların bunu dalga dalga 81 ile, 973 ilçeye taşıyacaklarından; o salondan Türkiye’ye bir iktidar umudu, iktidar değişikliği bekleyen Türkiye’ye bu konuda kararlı, özgüvenli, inançlı bir ses yükseltecek olacaklarını görmüyorlar. Birileri bekliyor ki tartışacağız, kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız, milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye’nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız. Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız. Yok öyle yağma. Biz biriz, beraberiz, kararlıyız. Hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz.
Geçen sene bugünlerde, 14 ve 28 Mayıs’ta hepimizi çok üzen o sonuçtan sonra biz, ‘bitmedi’ diyorduk. Bir değişime gerek vardı ve o değişimi kişilerin değişimi olarak tarif etmedik. Etseydik haksızlık, vefasızlık olurdu. Değişimin ruhunda biraz da şu var: Kurucu parti olabilirsiniz, gurur duyuyoruz. Kurucu iradeyi temsil ediyor, altı okumuzun her birin sahipleniyor ve her birisini zihnimizde terk edilmeyecek hedefler olarak tutuyor, yolumuzda yürüyoruz. Ama kurucu partiyiz diye devletin sahibi değiliz. Devleti 22 yıldır liyakatsızca yönetenler, yıpratanlar, perişan edenler bir yanda dururken, günü geldiğinde sanki her şeyin sorumlusu bizmiş gibi kendilerini bir tarafa çekmelerine izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Biz yeniyi, değişimi, ikinci yüzyıldaki yeni Türkiye anlayışını birinci yüzyıldaki devrimlere sahip çıkan ruhla dünyayı görerek, siyaseti içeride ve dışarıda doğru okuyarak, kimselerin peşine takılmadan, kendinden emin, örgütüne güvenen, milletine sahip çıkan bir anlayışla hep birlikte ilerleyeceğiz.
Kurultayımıza Sosyalist Enternasyonal’ı davet ettik
Dünyayı doğru okumak için ikinci başkanlığını üstlendiğim Sosyalist Enternasyonal’in başkanlık divanında verdiğimiz bir önergeyle tüzük kurultayımızın toplantısına Sosyalist Enternasyonal’ın fikir tartışmalarını ve politika çalışmalarını yürüten komitesini davet ettik. Orada bizimle birlikte çalışacaklar, programla ilgili yol haritasına tüm dünyadan başarılı örneklerle katkılar sağlayacaklar. Ayrıca son gün, birlikte yapacağımız bir toplantıyla bir Ankara Bildirgesi çıkararak CHP’nin yerel seçimlerdeki dünyadaki tüm sol-sosyal demokrat partilere ilham veren başarısına atıfla başta Filistin meselesi ve hepimizin ortak savunusu ‘Yurttaş barış, dünyada barış’ değerini, Sosyalist Enternasyonal’in kurumsal kimliğinde bütünleştirerek bütün dünyaya yükselmekte olan aşırı sağa karşı yaklaşımı tarif ederek bir Ankara Bildirgesi hazırlanacak. Ankara Bildirgesi eylül ayının sonunda, New York’ta yapılacak olan Birleşmiş Milletler’in (BM) Yüksek Düzey Toplantısı marjında, orada yapılacak olan Sosyalist Enternasyonal toplantısında benim tarafımdan sunulacak.
“İstanbul’un önerileri tüzük komisyonunda yer alacak”
5’inde oluşturulan tüzük komisyonu Ankara’da son toplantısını yapıp 6’sında sabahleyin açılışla birlikte tam gün tüzüğümüzün son şeklini hep birlikte vereceğiz. O toplantıya resmen aralık ayında yolladığımız bir çağrı yazısıyla ama fiilen nisan ayının 10’undan beri mahallelerden, ilçelerden, illerden, sivil toplum örgütlerinden, akademiden, dünyadaki siyasi akrabalarımızdan katkılar alıyoruz. Az önce Ekrem Başkanın vurguladığı gibi, bir metnin iyi olması için ortak akılla üretilmesi; hele hele meşru olabilmesi için ortakların sahiplenmesi ve o demokratik sürecin bir parçası olmaları gerekir. Geçmişte yapılan çok kıymetli çalışmalar, önümüzdeki dönemde bu toplantının katkıları ve çıktılarıyla birlikte somutlanıp temsil edildikleri tüzük komisyonunda İstanbul’un önerileri olarak yer alacak.
“7-8 Eylül’de program kurultayı toplantıları yapacağız”
Tüzük kadar önemsediğimiz ve heyecan duyduğumuz bir diğer kısım ise 7-8 Eylül tarihlerinde başlatacağımız program kurultayı toplantılarıdır. 7-8 Eylül günlerini; en az altı ay sürecek, hazır olduğumuzda kurultayımızı çağıracağımız ve CHP’nin iktidar perspektifini, iktidar hedefini adeta gelecekteki hükümet programını ortaya koyabilecek; bugünü gören, dünyayı gören ve geleceğe CHP’nin bu ülkeyi nasıl yöneteceğini tarif edecek olan programımızı hep birlikte şekillendireceğiz. 7 ve 8’inde oluşturulacak 20 farklı çalışma ekibinde, hangi delegemiz hangi konuya katkı vermeyi kendine yakın hissediyorsa orada olacak. Ardından Türkiye’ye açılacağız. 81 ile gideceğiz. Yüzlerce ilçeye gideceğiz. O ilçedeki meslek kuruluşlarıyla, sivil toplumla, kanaat önderleriyle, halkın kendisiyle bir araya geleceğiz ve CHP iktidarında ne beklediklerini dinleyeceğiz. Kendi birikimimiz, siyasi duruşumuz, gelecek hedefimiz üzerinden bunlara hazır olan önerilerimizi ya da bulmamız gereken çözümleri geliştirip bunların her birini kağıda döküp bir ortak metni hazırladığımızda kurultayı bir kez daha çağırıp o kurultayda CHP’nin ikinci yüzyıl programını ortaya çıkaracağız.
31 Mart seçimleri
Bu sefer seçim akşamı, sandıkların açılmasını beklerken ‘Umarım iyi bir sonuç gelir. Aman bu sefer de kaybetmeyelim’ diye bir kaygıyı, hiçbirimiz yüreğinde hissetmeyecek. Bugünden o güne kararlı adımlarla yürüdüğümüz için geçen 31 Mart akşamında, 18.46’da sandık görevlilerinin telefonuna, ‘Seçimi kaybetmedik. Kötü haberler gelecek, moralinizi bozmayın. Sakın oraları terk etmeyin’ mesajı atmadık. 18.48’de atılan mesaj şuydu: ‘Birazdan çok güzel haberler alacaksınız. Sakın, görev yerinizi terk etmeyin. Son tutanak teslim olana kadar orada olun.’ Önümüzdeki genel seçimlerde de seçimi aldığımızı bile bile, yarın bu ülkenin CHP’li bir cumhurbaşkanı olacak özgüveni ve inancıyla, ‘Artık kötü günlerin son günü bugündür. Bu benim muhalefette yaptığım son görevdir’ diye bilerek ve isteyerek o göreve gidecekler.
Bir tarafta da biz bu motivasyonda, bu kararlılıktayken bizim karşımızda çaresizce ama birtakım kurnazlıklarla bizi başka tartışmaların içine çekmek isteyenler var. Bunlardan ortaya atılan tartışmalara istemeden, fark etmeden, eski alışkanlıklarla, reflekslerle katılanlara bir şey demiyorum. Ama bu kötü niyeti görmeyip de o kötü niyetin bir parçası olmaya kalkanların bu salonla da bu partinin gelecek umuduyla da bu ülkenin hak ettiği CHP iktidarıyla da kesişen bir duygularının olmadığı da açıktır. O duygusuzluğu da kökünden reddediyorum.
Erdoğan’a gönderme: CHP’yi tuzağa çekmek istiyor
Recep Tayyip Erdoğan, 21 yıl sonra Ankara dışında ilk kabine toplantısını yaptı. Ahlat’a toplantı yapmaya değil, fotoğraf çektirmeye; mesaj vermeye değil, verdiği mesajlarla yeni tartışmaları başlatmaya gitmiş. Fotoğrafta bir yanına ittifak ortağını, öbür yanına da o ittifak ortağının yanıtlaması gereken çok sayıda soruyu ortaya atan HÜDA-PAR’ın genel başkanını aldı. Yanlarına kuvvet komutanlarını koydu ve bir fotoğraf verdi. Verdi ki yeni tartışmalar başlasın, yeni gerilimler olsun ve esas mesele bir kenarda unutulsun. O fotoğrafın utancını, o fotoğraftakilerin birbirleriyle olan çelişkilerini, belki de çelişir gibi görünüp de nasıl aynı kötü emeller üzerinde örtüştüklerini tarih önünde not ediyorum. Zihnime, kalbime emanet ediyorum. Ama o gün orada CHP’yi çekmeye çalıştığı yerin bir tuzak olduğunu da bütün yol arkadaşlarımın bilmesini istiyorum.
Yok öyle kolay siyaset
Okullar açılacak, Birleşik Kamu-İş’in rakamlarını gördük. Okula başlama maliyeti geçen seneye göre yüzde 88,8 artmış. İlkokula yazdıracağınız çocuk için geçen seneye göre yüzde 98,95 artmış. Tayyip Erdoğan, bu konuşulsun istemiyor. Yok öyle kolay siyaset. CHP’yi şeytanlaştırmaya çalışmak, kurduğu ülkeyi bölünmesine razı olacakmış gibi göstermeye çalışmak, susturulmuş ezanı okutan parti CHP iken bunun karşısındaymış gibi göstermeye çalışmak aslında; yoksula sömürülen emeğini göstermemeye çalışmak, alın terinin karşılığını vermemenin utancını gizlemeye çalışmak, büyük ihlallerin sorumluluğunu almamaya çalışmak, meseleyi bir başka tarafa sıkıştırmaktan başka bir şey değildir. Türkiye’yi yönetmekte olanlar geri giderken CHP ile birlikte umut yükselir. ‘CHP’de bir şeyler kötüye gidiyor.’ Nerede görüyorsun? Bir tek senin zihninde varsa, o zihnin bizim Türkiye’yi CHP iktidarına taşımayı içselleştirmiş zihnimizle paralel değilse sen de eksik ol.
CHP demokratikleşecek, Türkiye demokratikleşecek
Partimdeki herkesin, hatta siyasetteki herkesin, bu ülkedeki herkesin annesi annemdir. Anneye uzanan dile, haddini bildirmek dünya lideri diye kendini tanımlayanlardan değil de dünyanın sosyal medya şirketlerinin liderlerine kalıyorsa... ‘Gerçekleri konuşmak işimize gelmiyor’ diyenlerin ortaya koydukları saldırgan, küfürcü tutum ortada. Milletvekilinin anasına edilen hakaret, gündemi kavgaya, dövüşe, sövmeye çekmekten başka bir amacı yok. Kendime gelen her şeyi büyük bir sorumlulukla görmüyorum. Mümkün olduğu ölçüde bütün arkadaşlarımın bu oyuna gelmeyecek sabırda olmalarını istiyorum. Bunun için sabırla ilerliyoruz. Büyük bir özgüvenle Türkiye’deki siyasi partilerdeki en demokratik, en katılımcı tüzüğü yapacağız. CHP demokratikleşecek, Türkiye demokratikleşecek. CHP değişecek, Türkiye değişecek. Türkiye’de iktidar değişecek, Türkiye’deki insanların geleceği değişecek. Türkiye 100 yıl önce olduğu gibi bütün dünyanın ibretle baktığı, ivmesine şaşırdığı, kararlılığına şapka çıkardığı bir ülke olarak ikinci yüzyılda 100 yıl önceki başarıyı tekrar edecek.
“Bu ülkenin kurtuluşu bu salondadır”
Ümit ediyorum, bu tüzük gelmiş geçmiş en iyi tüzük olarak sonuçlanır. Yapmazsak daha iyisini ileride yaparız. Ama birbirimizin iyi niyetinden şüphemiz yok. Bu ülkenin kurtuluşu bu salondadır. Bu ülkenin kurtuluşu 4-9 Eylül arası toplanacak salondadır. Bu ülkenin kurtuluşu bu partinin kurucusunun iradesini sahiplenen milyonlarca üyesinin, seçmeninin, 83 milyon Türk insanının yüreğindedir.”