Psikiyatr Arzu Özkan, 2. İzmir Basın Kampı’nda Kadın ve Çocuk Haberciliği üzerine düzenlenen panelde, gazetecilerin haber yazar ve içerik üretirken nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı
Özkan, gazetecilerin yazdıkları haber ve ürettikleri içeriklerle kadın ve çocuk cinayetleri ya da istismarları konusunda toplumu nasıl etkilediğini, “Paylaştığımız içeriklerdeki dil ve görseller birtakım failler için tetikleyici oluyor ve hoşlarına gidiyor. Onların ‘yapılabilir’ olduğuna inanmasına neden oluyor. Sosyal fobisi ya da performans kaygısı olan danışanla çalışırken ona model oluruz. Hem model olmuş oluruz hem de bunun yapılabilecek bir şey olduğuna dair deneyimlemiş olur ve davranış pekişir. Sosyal medyada kullandığımız içerikler faillerin şiddet uygulama isteklerini pekiştiriyor ve özendiriyor. Burada söylediğim şeylerin hiçbiri yeni değil. TGC, birtakım STK’lar gibi oluşumların etik, hak temelli habercilikle ilgili yayınlanmış yazılar var” diye açıkladı.

“Gazetecilik disiplinler arası olmalı”

Gazetecilik mesleğinin disiplinler arası olduğu takdirde hak temelli haberlerin daha doğru verilebileceğini açıklayan Özkan, “Özellikle kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı ile ilgili haberler var. Bizim ülkemizde bunun son yıllarda git gide arttığını görüyoruz. Burada paylaştığınız içeriklerin bireylerin ruh sağlığı üzerine nasıl etki ettiğini paylaşmak istiyorum. Tüm dünyada ruh sağlığı çalışanları yeni medyanın etkilerini araştırıyor ve hangi içerikleri nasıl sunmalıyız için birtakım kılavuzlar oluşturuyor. Birçok şeyi herkes bilse de bir haber yapma ve paylaşma alışkanlığı oluşuyor. Bazı içerikle ilgili bir şey gördüğümde arkadaşları etiketleyerek ‘bu haber etik değil’ diyebiliyorum, sonra e-postalar alıyorum ‘bu bize öğretilmedi’ diye, işinizle ilgili ahkam kesmek niyetinde değilim. Bu iş, disiplinler arası olmalı” dedi.

Medyanın şiddette nasıl bir etkisi var?

Medyanın şiddet ve şiddetin yayılmasında nasıl bir etkisi olduğunu anlatan Özkan, “Medyanın nasıl bir etkisi var? Bir şeyi sadece duyurmak haber mi ya da kamu yararı var mı? Sadece haberi geçmeli miyiz? Sadece habercilik değil reklamlar, diziler yani dijital platformlarda gördüğümüz her şey toplumun yapısını şekillendiriyor. Örneğin şiddet uygulayan biri afişe edildiğinde altına yazılan yorumlarda ‘bu kişiyi idam edeceksin’ gibi şeylerle karşılaşıyoruz. O zaman aslında şiddeti sorun çözme biçimi olarak tekrarlamış oluyoruz. Şiddetin bu kadar artmasının ve görünür olmasının nedenlerinden birisinin bu habercilik biçimi olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Erkekler neden öldürüyor?

Haberlerde kullanılan dil üzerine konuşan ve “Kadınlar neden öldürülüyor?” değil “Erkekler neden öldürüyor?” sorusunun sorulması gerektiğini ifade eden Özkan, “Davranışları model alarak, taklit ederek, kanıksayarak öğreniyoruz ve alışkanlık haline dönüşüyor. Özellikle model aldığınız kişi güçlü, önem verilen bir kişiyse onun yaptığı şeyleri yapma işi oluyor ve saldırganlığı körüklüyor. Savaş haberciliği, kadın haberciliği, çocuk haberciliği gibi kritik haberlerde birkaç püf noktadan bahsetmek istiyorum. En basit olarak etik ve yasal yükümlülüklerimiz nelerdir? Kadınlar neden öldürülüyor, sorusunu yadırgayan var mı? Aslında kadınları hep bir özne olarak kullanıyoruz ya da faili birtakım ruhsal rahatsızlıklarla ilişkilendiriyoruz ve hep ‘şu kadar kadın öldürüldü’ diyoruz. Ben hep ‘kadınlar öldürülmüyor, erkekler öldürüyor’ dilini kullanıyorum. Bir iyelik eki kullanmış oluyoruz ve şiddete maruz bırakılan kadın veya çocuğu eşleştirmiş oluyoruz. O nedenle bu iyelik eki kullanımını ortadan kaldırmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Tık alacak başlıklar kullanmamalıyız”

Haberde kullanılan başlıklara ve haberin içeriğinde “tık” alacak olduğu için şiddet içeren detaylar verilmemesi gerektiğini kaydeden Özkan, “Bu söylemler maruz bırakılan kişiyi güçsüzleştirebilir, bu da işin psikolojik boyutudur. Tekrarlayan, şiddet içeren görüntüler ya da kullanılan sözcüklerin içeriği hem toplumun travmatize olmasına hem de çocukluktan bu yana şiddet görmüş kimselerin yeniden etkilenmesine neden oluyor. Örseleniyorlar ve örselendikten sonra bu kişiler yardım arama kabiliyetini yitiriyor, donakalma refleksi oluşuyor. Son zamanlarda ‘varile koydu’, ‘şuradan döktü’, ‘dişini çekmiş’ gibi şeyler kullanılıyor, bunlar çok tıklanıyor değil mi? Herkes yaptığı işi göstermek ister, dolayısıyla ‘tık’ alacak başlıklar oluşturmak istiyorsunuz, benim de başıma geliyor. İşte bu git gide çıtayı yükseltiyor. Daha fazla kan, daha fazla şiddet, daha fazla dramatik içerik yoksa insanlar tıklamamaya başlıyor. Bu aslında toplumu git gide daha aç bir kitleye dönüştürüyor ve toplum eğer kan yoksa umursamamaya başlıyor” ifadelerini kullandı.

“Faillerin ekmeğine yağ sürmeyin”

Üretilen içeriklerle faillerin ekmeğine yağ sürülmemesi gerektiğini ifade eden Özkan, “Basit dediğimiz sözel, psikolojik, ekonomik şiddet biçimleri kadın cinayetlerinin başlangıç aşamasıdır. Buralarda müdahale edilmediği için, İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, 6284 uygulanmıyor, kız çocukları okuyamıyor, sansür mekanizması çok güçlü tamamen politik, ekonomik bir şey var ve bunların içinde ‘aman canım bu da şiddet mi?’ diye geçiştirilmeye çalışılıyor. Bunlar faillerin ekmeğine yağ sürüyor ve git gide şiddet türünü arttırmasına neden oluyor” dedi.

“Şiddetsizliği benimsemeliyiz”

Medyanın şiddetsiz bir kullanması gerektiğini söyleyen Özkan, şöyle konuştu:
“Her birimiz birey olarak şiddetsizliği benimsediğimizde, şiddetsizlik diliyle iletişim kurduğumuzda ve yaptığımız haberlerde şiddeti engelleyici bir dil kullandığımızda şiddet biter. Medyanın şiddeti engelleme yönünde eğitimden bile fazla etkisi var.”

“Video ya da fotoğraf paylaşmamalısınız”

Şiddet içeren görüntülerin paylaşılmamasını söyleyen Özkan, “Elinizde video varsa kesinlikle paylaşmamalısınız. Her yerde şu anda bir dehşet havası hakim, insanlar kendini güvende hissetmiyor ve toplum tamamen kendini güvende hissetmiyor. Bu haberleri paylaşırken görüntüleri paylaşmamalıyız. Olmaması gereken bir şeyi anlatırken dahi bunu paylaşma eğilimi oluyor. Depremde naaşların görüntülerini paylaşmamalıyız diye bir haber vardı, içerikte ceset torbası görülüyordu. Alışkanlıklar gereği ne yapıyorum, şu anda sorumluluklarım nedir? Sorularını sormamız gerekiyor. ‘Önce zarar verme’ ilkesini uygulamamız lazım” şeklinde konuştu.

Muhabir: BATUHAN KAYA