Gizem TABAN/İZ GAZETE- Çeşme Belediyesi tarafından 17-20 Ağustos tarihleri arasında ‘Onlarca yazar, binlerce kitap’ sloganıyla düzenlenen ve 4 gün boyunca; imza günleri, söyleşiler, paneller, şiir ve müzik dinletileriyle dolu dolu bir programla Çeşmelilerle buluşan Çeşme 1. Kitap Günleri sona erdi. Kitap günlerinin son panelini, Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ile Sol Parti MYK Üyesi Bülent Forta, ‘Seçimler, Sol ve Mücadele’ başlığıyla gerçekleştirdi. Bayhan ve Forta, Türkiye’de 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimler ve sonuçlarına dair değerlendirmelerini aktardı.
Muhasebe uzun sürecek
Seçim sonuçlarına dair muhasebe, değerlendirme ve tartışmaların uzun süreceğini belirten Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, “Çünkü seçim sonuçları bize bunu işaret ediyor. Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden biri olarak isimlendirildi ama tek adam yönetimini sandıkta yenemedik. Seçim sonuçları tek adamdan kurtulma ihtiyacını daha da büyüttü. Şöyle bir tablo var; seçim sonrasındaki umutsuzluk, yenilginin yarattığı çaresizlik bir arada duruyor, öfkeyle, tepkiyle, geleceğe dair moralsizliğe yönelik mücadele bir arada yürüyor. Biz önümüzdeki dönem mücadelenin büyüyeceği bir çaba içerisindeyiz. Umutsuzluğun yerine, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin haklarını ve taleplerine sahip çıkıp, tek adam yönetiminin baskı ve sömürü politikalarına karşı daha güçlü mücadele etme ve hesaplaşma politikası içerisindeyiz. Bu seçim yenilgisinin pek çok nedeni var. Sizler de tartışmalısınız. Sonuçlar sadece partiler ve siyasetçiler açısından değil, bütün işçiler, emekçiler, bu rejimden kurtulmak isteyen, yarınlara güvenle bakmak isteyen herkes açısından önemli... Birleşik, kararlı mücadeleye ihtiyaç var” diye konuştu.
Sokak mücadelesi mesajı
“14 Mayıs ve 28 Mayıs’ın şöyle öğretici bir sonucu oldu” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Milletvekili Bayhan, sokak mücadelesine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Bu sadece Türkiye için değil, yakın tarihte birçok ülkedeki otoriter baskıcı benzer rejimler için de tartışılıyor. Bu tür burjuva, siyasi hükümetler, maalesef ki sadece sandıkta oy vermekle değişmiyormuş. Bunu bir kez daha gördük. İşçilerin, gençlerin, kadınların kitlesel mücadeleleriyle değişebiliyor. Bunun en çarpıcı örneği Brezilya’dır. Seçimlerin gösterdiği bir başka tablo, ki bunun başını Millet İttifakı çekiyordu; ‘Kitle mücadelesi ne kadar rutin, sokak ne kadar sakin olursa seçimlerde başarı da o kadar garanti olur’ yaklaşımı, 2023’ü, sandığı beklemek gündeme geliyordu. Ama bizim gücümüz bu hegemonyayı değiştirmeye yetmedi. Birçok sol-sosyalist parti, emekten yana örgütler, sendikalar olarak bu durumu değiştirmek için çaba sarf ettik ama muhalefette egemen olan çizgi, halk kitlelerinde de ‘Bunlar gidiyor, son seçim’ diye konuşuldu. Hatta seçime yakın, bakanlıklar konuşuluyordu. Biz bunu değiştiremedik, gücümüz yetmedi. Mücadelenin büyümesinden söz ettik ama girişimlerimiz, tek adam rejimine karşı duyulan hoşnutsuzluğu değiştirmeye yetmedi. Bundan ders çıkarmamız lazım.”
Hoşnutsuzluk sürüyor
Seçimlerin yeni bir iktidar değişimine yol açmadığı gibi Türkiye’nin sorunlarının daha da ağırlaşacağı bir sürecin başlangıcı olduğunu dile getiren Bayhan, “Seçim sonrasından bugüne bunu görüyoruz. Hem ekonomi hem dış politikada hoşnutsuzluk sürüyor. İktidarda kalmayı başardılar ama bu, halk kitlelerinden almak istedikleri desteğe, zafer coşkusuna olanak sunmadı. Daha 1 ay geçmeden Türkiye’nin dört bir yanında üreticiler, işçiler, emekçiler, mücadele etmek zorunda kaldılar. O yüzden yerel seçimlerde, genel seçimlerde olmayan sokak mücadelesi içerisinde olmamız gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Vazgeçecek değiliz
Sol Partisi MYK Üyesi Bülent Forta ise seçim sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bir seçim yenilgisi yaşadık. Yirmi yılı aşkın AKP döneminde ilk defa karşı karşıya kaldığımız bir durum değildi. Ama bu işin travması çok büyük oldu. Çünkü gerçekten kazanabilirdik, tek adam rejimimin en azından geriletilmesinin kapısını aralayabilirdik. Bu kadar kazanmaya yakınken neden kaybettik? Türkiye solunun başına gelenler, tarih boyunca pişmiş tavuğun başına gelmedi. Biz yenilgilere de şerbetliyiz, yenilgilerde ayağa kalkmaya da şerbetliyiz. Bir seçim kaybedildi diye tarihsel bir mücadeleden, kendi düşüncelerimizden vazgeçecek değiliz. Şu an seçim sistemi, ittifaklar zorunlu kılıyor. Bu şizofrenik bir durum. Bazen HDP’li, bazen CHP’li oluyoruz. Ama şöyle düşünelim; ortaya çıkan bir gerçek var. Sağın taleplerini savunarak, toplumsal talepleri, sağın taleplerine indirgeyerek, sağcı gerici bir iktidarı yenebilmenin mümkün olmadığını gördük. Kendi siyasal taleplerini, toplumsal talepleri savunan bir politika tarzının gerekli olduğunu görmek gerekliyor.”
Pazarlık gibi yaşadık
Sosyalist solu da özeleştiri sürecinden geçirmekte fayda olduğuna dikkat çeken Forta, “İkili siyaset izledik, çoğu sol-sosyalist parti bunun etrafında toplandı. Biri, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi... Bu kadar önemli bir seçimde, toplumsal taleplerin taşıyıcısı olan politik hatta yönelmek yerine, politikayı, parlamento ve milletvekili sayıları üzerinden pazarlık gibi yaşadık. Öyle olmasa da yaşadığımız süreç buydu. Toplumsal taleplerin taşıyıcısı olmadığımız sürece; cehennemin kapısını kapatma şansımız olsa bile cennet vaat etme, bir politika önerimiz dile getirilemez oldu. Solun, sosyalistleri siyaset tarzını bütünüyle değiştirmesi, seyirlik oyundan çıkararak toplumsal talepleri taşıyan bir hale dönüşmesi gerekiyor. Biz, kitle direnişleri içinden gelen geleneklerden geliyoruz, bunu unuttuk. Bu dönemde Siyasal İslamcılıktan demokrasi bekleme mikrobu sosyalist hareketin içine de girdi” diye konuştu.
Umut çağrısı yapmalıyız
Yeni döneme dair de mesajlar veren Sol Partili Forta, “Bu sürece dair pozitif şeylerden biri; Diyarbakır ile İzmir’in benzer siyasal sonuç elde etmeye irade koyduğunu gördük. Bunun derinleştirilmesi gerekiyor. Toplumsal taleplerin karşılıklı ortaklaştırılması gerekiyor. Tüm bu seçim süreci HDP ile sosyalist-sol arasında bir uzaklaşmaya yol açtı, bunun da tamir edilmesi gerekiyor. Topluma umut çağrısı yapmamız gerekiyor. Geleceğimizi, gerici, faşist insanlara bırakmayacağız. İlerici, devrimci geleneğimiz en büyük yol göstericimiz olacak. Bu inançla yeni dönemi göğüslemek gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.