Oxford Sözlüğü, 2024’ün kelimesi olarak sosyal medya çağında yeni bir anlam kazanan “mental çöküş” (brain rot) terimini seçti. 170 yıllık bir geçmişe sahip olan bu terim, özellikle sosyal medyada geçirilen uzun süreler sonrası ortaya çıkan bilişsel bozulmaları ifade ediyor. İz Gazete’ye konuşan İzmir Tabip Odası Kadın Hekimlik Komisyonu Üyesi, İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği Üyesi ve Türkiye Psikiyatri Derneği İzmir Şubesi Başkanı Uz. Dr. Mevhibe N. Tümüklü, kavramın çağımızdaki yansımalarını ve ruh sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
Beyin çürümesi nedir?
Uzun süre internette gezinmek, ekran karşısında amaçsızca vakit geçirmek ve “felaket kaydırması” gibi davranışlar, beyin işlevlerinde yavaşlamaya neden olabilir. Bu süreç, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, problem çözme ve karar verme gibi bilişsel işlevlerin bozulmasıyla sonuçlanır. Tümüklü, bu durumu “beyin sislenmesi” olarak da ifade edilen bir bilişsel yavaşlama biçimi olarak tanımladı ve ekledi: “Kişi, yüksek miktarda bağlantısız bilgi ve olumsuz haberlere maruz kaldığında beynin işlemleme kapasitesinde düşüş yaşar. Bu da üretkenliği azaltır ve bireyin günlük yaşamını olumsuz etkiler.”
Sosyal medyanın dopamin döngüsü
Tümüklü, sosyal medya platformlarında geçirilen uzun saatlerin beyinde dopamin salınımını tetiklediğine dikkat çekti. Dopamin, geçici bir haz ve doyum hissi yaratır. Ancak kişi, bu davranışı tekrar tekrar yapmak ister ve davranışsal bağımlılık riski ortaya çıkar. “Eğer sosyal medya kullanımı kişinin hayatında olumsuzluklara yol açtığı halde devam ediyorsa ve kişi bu davranışı azaltmakta zorlanıyorsa, davranışsal bir bağımlılıktan söz edilebilir,” diyen Tümüklü, bu bağımlılığın depresyon ve anksiyete ile bağlantılı olduğunu belirtti.
Mental çöküş neden mi sonuç mu?
Sosyal medyada geçirilen zaman ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişki, araştırmaların önemli bir konusu. Ancak hangi durumun neden, hangisinin sonuç olduğu tam olarak belirlenememiş durumda. Tümüklü bu konuda şu yorumu yaptı: “Depresyon ve anksiyete tedavi edildiğinde sosyal medya kullanımının azaldığını görüyoruz. Bu nedenle, tedavi sürecinde sosyal medyaya ayrılan zamanın gözden geçirilmesi ve sınırlandırılması büyük önem taşıyor.”
Güzellik algısı ve mükemmeliyetçi görseller
Sosyal medya, yalnızca zaman kaybı yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kişilerde yetersizlik hissi ve beden algısında bozulmalara da yol açabilir. Tümüklü, sosyal medyada yayımlanan, üzerinde oynanmış görsellerin gençler üzerinde olumsuz etkiler yarattığını söyledi. “Bu görseller, genç bireylerde mükemmeliyetçilik baskısını artırabilir. Kişinin kendini yetersiz hissetmesine ve özsaygı kaybına neden olabilir,” dedi.
Davranışsal bağımlılıklara karşı ne yapılmalı?
Tümüklü, sosyal medya bağımlılığıyla mücadele yöntemlerini şu şekilde sıraladı:
• Ekran Süresi Kontrolü: Kişilerin sosyal medya kullanımına akılcı sınırlar koymaları gerekiyor.
• Ekran Dışı Etkinlikler: Doğa yürüyüşleri, hayvan sevgisi, sanat ve spor gibi aktivitelerin desteklenmesi önemli.
• Dijital Eğitim: Dijital farkındalık ve riskler konusunda eğitimlerin artırılması gerekiyor.
Teknoloji öcü mü?
Tümüklü, sosyal medyanın olumsuz etkilerinin abartılmaması gerektiğini de belirtti. “Teknolojiyi suçlamak yerine, sosyoekonomik eşitsizlikler ve eğitime erişim gibi daha somut sorunlara odaklanmalıyız. İnternet ve sosyal medya, doğru kullanıldığında yararlı araçlara dönüşebilir,” diye ekledi.
Türkiye’de durum ne?
Türkiye’de sosyal medya kullanımının ruhsal ve bilişsel etkileri üzerine büyük ölçekli çalışmalar bulunmuyor. Ancak Tümüklü, klinik gözlemlerle gençlerde bu tür davranışsal bağımlılıkların arttığını ve tedavi süreçlerinde sosyal medya kullanımının sınırlandırılmasının etkili olduğunu söyledi.
“Ülkemizde yoksulluk, sosyal eşitsizlikler ve eğitime ulaşım güçlükleri, toplum sağlığını etkileyen daha büyük sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Ancak sosyal medya kullanımını yönetmeyi öğrenmek de bireylerin ruh sağlığını korumak için önemli bir adım,” dedi.
Mental çöküşle mücadele için yol haritası
Tümüklü, mental çöküşle mücadele için bireysel ve toplumsal farkındalık yaratılması gerektiğini vurguladı:
• Ruh Sağlığını Önceliklendirme: Toplumun somut sorunlar kadar ruh sağlığına da önem vermesi gerekiyor.
• Dijital Detoks: Ekran başında geçirilen zamanı sınırlandırmak, bireylerin beyin sağlığını koruyabilir.
• Ruhsal Destek Hizmetleri: Bağımlılık tedavisi ve destek gruplarının yaygınlaştırılması şart.
Mental çöküş, çağımızın dijital dünyasında yeni bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkıyor. Bu durumla başa çıkmak, bireylerin teknolojiyi bilinçli kullanmasından ve toplumsal politikaların hayata geçirilmesinden geçiyor.