Gizem TABAN ŞEBER- Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, İz Televizyonu’nda Gizem Taban Şeber ile Z Raporu programının konuğu oldu. Prof. Dr. Tosun, Türkiye’de 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
CHP seçmeni ikna etti
CHP’de yaşanan değişim sürecinin seçim sonuçlarına etkisini ve CHP’nin Türkiye’de birinci parti olma nedenlerini değerlendiren Prof. Dr. Tanju Tosun, “CHP, Türkiye siyasal hayatında çok güçlü bir marka… Bu markayı parti yönetimi birtakım kampanya metotlarıyla birlikte çok iyi bir şekilde seçmene sunarsa marka gücü seçmen nezdinde daha itibarlı oluyor. CHP’deki değişimin aslında güçlü olan bu markayı bir şekilde seçmene sunma konusunda doğru adımlar attığını görüyoruz. CHP kampanya sürecinde ne yaptı? Mümkün olduğunca söylemlerinde politik kutuplaşmadan uzak durdu. Kampanyada ‘CHP seçmenin içinde bulunduğu koşulları iyileştirebilir, alternatiftir’ mesajlarını öne çıkardı. Seçmenin bir partiden diğer partiye yönelebilmesi için olmazsa olmaz koşul bir alternatif olduğuna inanmasıdır. CHP, kurultay sonrasında alternatif olduğu konusunda seçmeni önemli ölçüde ikna etmiştir ki böyle bir yönelim oldu. Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerde adaylar önemli ama kent küçüldükçe çok güçlü network işlemiyorsa adaydan çok parti algısı seçmende belirleyici oluyor. CHP markası başta büyük kentler olmak üzere adaylarla birlikte işlemiştir diyebiliriz” ifadelerini kullandı.
YRP nasıl üçüncü oldu?
Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) Türkiye’de üçüncü parti olmasının sebepleri hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Tosun, ‘YRP, AKP’nin alternatif olabilir mi?’ sorusunu da yanıtladı. Prof. Dr. Tosun, şöyle konuştu: “YRP, oylarını 14 Mayıs’a göre 1 buçuk milyon civarında artırdı. Ancak YRP’nin AKP’nin alternatifi olması için sosyolojik zemin uygun değil. AKP özellikle geçmişte muhafazakâr, milliyetçi, liberal, hatta kısmen sosyal demokrat partilere oy veren seçmenden partinin kendini tanımladığı ideolojik çoğulculuğu olan bir kimlikle oy almıştı. 2010’a kadar böyle devam etti ama 2010’dan sonra ideolojik olarak kendisini içinden doğduğu hareket doğru çekmeye başladı, ideolojik bir daralma yaşadı. Bu ideolojik daralmanın faturası da yavaş yavaş sınırlı da olsa oy kaybıyla açığa çıktı. Ama ittifak sistemi AKP açısından bu oy kaybının maliyetini minimum düzeyde tuttu. AKP’nin oluşturmuş olduğu bir sermaye grubu var, AKP’nin inşa ettiği düzene ekonomik nedenlerle tepki duyan orta ve alt sınıf var. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, gelirde yarattığı adaletsizlik, Erbakan markası birleşince YRP yüzde 7’ye yaklaşan bir oy aldı ama buradan AKP’nin alternatifi olabilir mi? Ekonomi politiği ve ideolojisi açısından şu aşamada mümkün değil.”
Mayıs'ta kazanabilir miydi?
Prof. Dr. Tanju Tosun, ’Şu anki seçim sonuçlarını göz önüne aldığımızda CHP’nin yer aldığı Millet İttifakı 14 Mayıs’ta Kemal Kılıçdaroğlu yerine Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ı aday gösterseydi seçimi kazanır mıydı?’ sorusuna şu yanıtı verdi: “O dönem bu konu çok tartışıldı. Kamuoyu araştırmalarına da yansıdı. 14 Mayıs seçiminin kazanılmaması aday faktörüyle yakından ilişkili… Bunu göz ardı edemeyiz. Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olsaydı 14 Mayıs seçiminde farklı bir tablo ortaya çıkardı. Şu anki sonuçlardan bunu okuyabiliriz. Bunu görmek için İstanbul’da Ekrem Bey’in Ankara’da Mansur Bey’in aday olarak CHP’nin üzerine koyduğu oya baktığımızda bu kolaylıkla anlaşılıyor.”
Sandıktaki mesaj nedir?
‘Bu seçimde seçmenin sandıkta verdiği mesaj nedir?’ sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Tosun, “Seçmen kutuplaşma istemiyor. Seçmen huzur istiyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin, iktidarın ekonomi performansındaki bu kötü durumun iyileşmesini istiyor. Aş, iş istiyor, alım gücünün artmasını istiyor. Seçmen hor görülmek istenmiyor. Seçmen, Cumhuriyet’in eşit yurttaşı olarak yaşamak istiyor. Seçmen, kamu yönetiminde işe alımda liyakat istiyor. Yaşadığı kentlerde de çağdaş yerel yönetim hizmetlerinin ayrımcılık olmadan kendisine sunulmasını istiyor. Seçmen bu seçimde sağ ve solun ötesinde bir refleks göstermiştir. İdeolojik katılık temelli tercihlerle değil, ‘Yerelde bizi kim daha iyi yönetebilir’ sorusuna verdiği yanıtla tercih yapmış.”
Kampanya kazandırmaz
AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Hamza Dağ’ın kampanya sürecinde parti logosunu kullanmaması, alkollü mekanların olduğu sokakları gezmesi ve pozitif bir dil kullanmasına rağmen yüzde 37.6 oy alması ve CHP’nin seçimi kazanmasına ilişkin konuşan Prof. Dr. Tanju Tosun, şunları söyledi: “İzmir, seçim kazandıran kampanyanın gerçekleşeceği bir il değil. Çünkü İzmir’in seçmen sosyolojisinde birtakım sosyolojik, demografik değişkenleri ele almamız gerekir. İzmir’de seçim sonucunu nüfusun yoğun olduğu yerleşim yerleri tayin ediyor. Bu yerler İzmir’deki toplam kayıtlı seçmenin yüzde 78’ine tekabül ediyor. Hamza Dağ başarılı bir kampanya yürütmüş olabilir ancak bu tür sembolik kampanya unsurları partiye ilişkin hâkim algıyı kolayca kıramıyor, bir sürece ihtiyacı var. Seçmen sadece bir adayın profiline, kampanya performansına bakarak değil aynı zamanda o adayın partisine ilişkin algıyla, iktidarın ekonomi ve sosyal politikalarıyla hareket ediyor. Kampanya sadece kazanabilme ihtimali güçlü adaya seçim kazandırıyor. Kampanya faktörü oylarını 14 Mayıs’a göre bir miktar artırdı ancak iktidar partisinin CHP tabanının bu kadar güçlü olduğu İzmir’de seçim kazanma olasılığı çok zayıftı.”
Sonuç sürpriz değil
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için seçim öncesinde gündeme gelen, ‘İzmir bu kez CHP açısından riskli, makas daralacak’ tartışmalarının hatırlatılması üzerine Prof. Dr. Tosun, seçim öncesinde yapılan İzmir seçmen eğilimi ve tercihleri konusundaki araştırmaların sonuca çok uzak olduğunun açığa çıktığını belirterek, “İzmir’deki sonuç sürpriz olmadı” dedi.
Neden kazandı, neden kaybetti?
Prof. Dr. Tosun, ‘İzmir’de CHP’nin geçen seçimde AKP’ye geçen bazı belediyeleri kazanmasını ve Aliağa ile Menemen’de seçimi kaybetmesini de şöyle değerlendirdi: “Toplum Bilimci ve Felsefeci Adorno, kültür endüstrisinde üretilen ürünlerle insanların politikaya ilgilerinin zayıfladığını, bunun politik tercihlerinde de değişiklik yapmaya başladığını söyler. Aliağa’da ve Menemen’de olan belediyecilik yaklaşımını kültür endüstrisine öncelik vermekle ilişkilendiriyorum. İki belediyede de birtakım konserler, festivaller başta olmak üzere kent estetiği ile öne çıkan bir belediyecilik anlayışı var. AKP’den kazanılan belediyelere gelirsek; belirlenmiş olan adaylar belli ki seçim çevrelerinde karşılığı güçlü olan adaylar… Ayrıca, CHP’deki değişim rüzgârının 31 Mart’ta ülke genelinde değişim tsunamisine dönüşmesiyle birlikte bu durum İzmir’de AKP’nin iktidarda olduğu ilçelere de yansımış.”