Orçun BULDAÇ- Ellerin birbirine vurularak ortaya çıkartılan perküsyon sesine el çırpma adı verilmektedir. Tepkinin en sesli hali olan alkışlama eylemi genellikle bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmak için el çırpma olarak tanımlanmaktadır. Genellikle seyirciler müzikal bir konser, konuşma veya oyun gibi bir performans sonrasında keyif ve onay işareti olarak alkışlarlar. Peki, Alkışın türleri nelerdir? Alkışın tarihi nedir? ve Neden alkışlarız? 

Alkışın tarihi nedir?

Kökeninin eski Türk dillerine dayandığı ve yüzyıllardır varlığını sürdüren bir terim olan alkış sözcüğü, beğenmek ve övmek anlamlarına gelen alkamak fiilinden gelmektedir. Eski Türk toplumlarında dua, kutsama ve övgü anlamlarında kullanılan alkıç kelimesi ise alkışın atası sayılabilmektedir. XIV. yüzyıla kadar uzanan kayıtlarda, Şamanist ve Müslüman Türklerin ad verirken alkışlama ritüeli gerçekleştirdikleri görülmektedir. Örneğin, Dede Korkut hikayelerinde, ad verme esnasında alkışın önemli bir yer tuttuğu belirtilmektedir. 

Türk halk edebiyatında ise alkış, "kişinin kendisi veya bir başkası için dilek ve iyi temennilerde bulunması" anlamına gelmektedir. Alkış kelimesinin zıt anlamı kargıştır. Kargış kelimesi, beddua ve lanet anlamlarında kullanılmaktadır. Günümüzde daha çok bir tebrik ve onay göstergesi olarak kullanılan alkış eylemi şüphesiz bir tepki biçimidir.

Belirli bir motivasyonla, yani bir güdülenme sonucu ortaya çıkan alkış ünlü psikolog Abraham Maslow’un piramidinde de yer almaktadır. İnsan güdülerinin bir piramit şeklinde sıralandığını savunan Maslow'un 1971'de geliştirdiği bu teoriye göre, piramidin en altında biyolojik ihtiyaçlar, en üstte ise psikolojik güdüler yer almaktadır. Piramidin en alt basamağında açlık, susuzluk gibi fizyolojik ihtiyaçlar bulunurken, üst basamaklarda güvenlik, ait olma, sevgi, değer, başarı ve kendine saygı gibi ihtiyaçlar yer alır. En üst basamakta ise kendini gerçekleştirme bulunmaktadır.

Maslow’a göre, bireyler, temel ihtiyaçlarını karşılamadan daha üst düzeydeki güdülere yönelmezler. Bireyin potansiyelini tam anlamıyla kullanabildiği, başkalarına karşılık beklemeden yardım ettiği veya kıskanmadan sevgi gösterdiği nadir anlarda insan kendini gerçekleştirebilir. İşte Maslow’un hiyerarşisinde alkışın bağdaştırıldığı en net kısım burasıdır. Alkış, genellikle başkalarının bu üst düzey başarılara ulaştığını takdir etmenin bir yolu olarak görülür. Kendi başaramadıklarımızı başaranlara, söyleyemediklerimizi söyleyenlere duyduğumuz hayranlık, alkışla dışa vurulur. 

Neden alkışlarız?  

Olayın ve duruma göre değişkenlik gösterebilen alkış eylemi farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyan bir jest olarak karşımıza çıkmaktadır. Alkış türleri belirli durumlara özgü mesajlar içerebilmektedir. Örneğin, coşkuyla yapılan bravo alkışı bir performansın beğenildiğini ifade ederken, konuşmacıyı zor durumda bırakan yuh alkışı tam tersine, hoşnutsuzluğun, beğenilmemenin en sert ifadesi olabiliyor. Sahneye yeni çıkan bir sanatçı ya da konuşmacıya yönelik yapılan alkış ise yağcı alkış olarak nitelendirilir. Yağcı alkışı, sanatçıya daha performansını sergilemeden bir destek sunma biçimidir.

Genellikle tiyatro veya müzik performanslarında sıkça kullanılan alkışlardan biri ise bazen ara verildiğinde duyulan ara alkışıdır. Bu alkış sanatçılara moral veren bir destek olarak görülmektedir.

Bir diğer alkış türünden sayılan slogan alkışı ise özellikle gösteri yürüyüşlerinde sloganların ritmik ve uyumlu bir şekilde söylenmesini kolaylaştıran bir tür olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür alkışlar belirli sloganlarla eşlik edilen koral ritmik el çırpmaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve genellikle stadyumlarda sıkça duyduğumuz tezahüratlar da bu kategoriye girmektedir. 

Pek bilinmeyen ruhsuz tabir edilen alkışlar arasında protokol alkışı yer almaktadır. Bu tür alkışlarda genellikle bir zorunluluğu yerine getirmek hedeflenir. Duygu katılmadan yapılır. Belirli sloganların eşlik ettiği politik alkıştaysa bir kişiyi ya da grubu övme amacı taşır.

Muhabir: Orçun BULDAÇ