2019 yılında Hürriyet’te yaptığımız örgütlenme çalışması… Reuters toplu iş sözleşmesi… Başarıyla biten BBC grevi… AFP’de 9 gün süren grevin ardından imzalanan başarılı toplu iş sözleşmesi… Şimdi de 40 günü aşan Sputnik grevi… TGS; diyalog ve uzlaşı ile verilmeyen hakların grevle, mücadele ile alınabileceğini çok sayıda örnekle gösterdi. Artık şu bir gerçek ki gazeteciler kendilerine dayatılan kötü koşullara eyvallah demeyecek, değiştirmek için mücadele edecek. Umut işte bu mücadelenin içinde.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra Türkiye’de genel sendikalaşma oranı periyodik olarak düşüşe geçti. Son yıllarda nicel olarak bir artış gözükse de yüzde 14,76’lık sendikalaşma oranı ile Avrupa ülkelerindeki sendikalılık oranının ortalama yarısının bile altında kalıyor. Sendika üyelerinin toplu iş sözleşmesinden yararlanma oranı ise daha da düşük.
Medya sektörünün dahil olduğu “Basın, Yayın ve Gazetecilik” işkolu ise, yüzde 11,66’lık oran ile en düşük sendikalaşma oranına sahip işkollarının başında geliyor. Sektördeki örgütlenme oranının bu denli düşük olması aslında bütün sektörleri de olumsuz etkiliyor.
Öyle ki 1990’lı yıllara kadar basın sektörünün büyük çoğunluğunda örgütlü ve toplu iş sözleşmeli olarak çalışan gazeteciler yaptıkları haberler ve oluşturdukları kamuoyu ile diğer sektörlerdeki sendikaların örgütlenmesine de büyük katkı sundu. 1990’lardan sonra basın sektöründe Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın tasfiye edilmesinin olumsuz etkileri, diğer sektörlere de yavaş yavaş yayıldı. Türkiye’de özellikle AKP döneminde yapılan özelleştirmeler ile kamu işçiliği dolayısıyla da kamu sendikacılığı bitme noktasına geldi. Şu anda hizmet sektörü dışında faaliyet yürüten sendikaların hemen hemen hiçbirisinde yetkili kamu işletmesi kalmadı. Türkiye’de sendikalar epeydir yüzünü özel sektöre döndü ve örgütlenme çalışmalarına bu alanda devam ediyor.
2013 yılına gelindiğinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş kollarını birleştirdi ve gazetecilik, ambalaj sanayi ile aynı iş koluna dahil edildi. 2009 yılında Bakanlık verilerine göre gazetecilik iş kolundaki örgütlülük oranı yüzde 30 iken 2013 yılında gazetecilerin de içinde bulunduğu “Basın, Yayın ve Gazetecilik” iş kolundaki örgütlülük oranı yüzde 3,5’e düştü. Bu veriler bize, medya sektörünün sendikasızlaştırılması için özel bir politika yürütüldüğüne de işaret ediyor.
Sendikasızlaştır, itibarına saldır
AKP hükümeti, iktidara geldiği günden beri gazetecilik faaliyetini suç olarak göstermek üzere yoğun bir çabanın içerisinde. 2008 yılında başlattıkları Ergenekon ve KCK operasyonlarında gazeteciler hedefe konarak itibar suikastı yapıldı. 2008’den 2013’lere kadar gazeteciler sendikal haklarından ziyade kalemlerinin özgürlüğü için mücadele verdiler. Bu durum sendikalaşma hareketini zayıflattı. Basın özgürlüğü mücadelesi yürüten meslek örgütleri iktidarın bir numaralı hedefi haline geldi. Türkiye Gazeteciler Sendikası kurulduğundan beri örgütlü olduğu Anadolu Ajansı sendikadan koparılarak iktidarın kurduğu sendikaya geçirildi.
Ancak gazeteciler hala toplum gözünde iktidarın istediği oranda itibar kaybına uğramamış, saygın bir meslek olarak gözüktüğü için saldırılar bitmedi. 2016 darbe girişiminin ardından da gazetecilere yönelik saldırı dalgaları peş peşe geldi. Tutuklamalar, gözaltılar, yargılamalar birbirini izledi. Bununla da yetinmeden iktidar mensupları, gazetecileri hedef alan açıklamalar yaptı. Gözaltına alınan her gazeteci ‘terörist’ ilan edildi. Bütün bunlar yapılırken şüphesiz sadece gazeteciler değil, ayrıca ülkenin demokrasisi, bağımsız hukuku, eğitimi zarar gördü.
Kamunun en önemli denetçisi olan gazetecilerin sözleri ve yazdıkları, kabul görülmeyen bir noktaya sürüldü.
Değişim başladı
Bu kadar baskı altına alınma, kalemlerini özgürce kullanamama ve sendikasızlaştırmayla birlikte dayatılan düşük ücret politikası, gazeteciler için artık dayanılmaz bir noktaya ulaştı. Bu durum gazeteciler arasında örgütlenme fikrinin hızla yayılmasına neden oldu. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak 2019 yılında Hürriyet gazetesinde yaptığımız örgütlenme çalışması, 45 üyemizin işten atılmasına neden olsa da medya sektöründe önemli bir ateşin yanmasına neden oldu. Ardından Reuters toplu iş sözleşmesi, ardından uzun yıllar sonra yapılan ve başarıyla biten BBC grevi sektöre büyük bir umut oldu.
2013 yılında 817 üyesi bulunan TGS bugün 2 bin 100 üye ile sektörde yeniden belirleyici noktaya geldi. 10 yıllık bu süre içerisinde kapatılan medya kuruluşları, işsizlik nedeniyle üyeliği düşen binlerce gazeteciye rağmen TGS, 20 yetkili işyeri sayısı ile sektörün lideri konumuna geldi.
Bu yıl AFP’de 9 gün süren grevin ardından biten başarılı bir toplu iş sözleşmesi, ardından 40 günü aşan ve başarıyla devam eden Sputnik grevi bu sektörde gazetecilerin artık kolay lokma olmadığını herkese kanıtladı.
TGS; diyalog ve uzlaşı ile verilmeyen hakların grevle, mücadele ile alınabileceğini çok sayıda örnekle gösterdi. Artık şu bir gerçek ki gazeteciler kendilerine dayatılan kötü koşullara eyvallah demeyecek, değiştirmek için mücadele edecek. Umut işte bu mücadelenin içinde. Tek başına gazetecilerin daha iyi koşullara ulaşması değil, ülkenin demokrasiye kavuşmasına da büyük katkı sunacak bu mücadele.
Özgürce yazabilmek, hak ettiğimiz koşullarda çalışabilmek için değiştirmeye devam.