BATUHAN KAYA/İZ GAZETE- 31 Mart 2024 Yerel ve Mahalli İdareler Seçimleri geride kalırken, Türkiye oldukça ilginç seçim sonuçlarıyla karşılaştı. 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin kimiyle sandıkta kimiyle masada ittifak yaptığı uç sol ve uç sağ partiler sandıkta çakıldı.
Birçok büyükşehir, il, ilçe ve beldede kendi adaylarıyla seçime gireceğini açıklayan Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Halkların Kurtuluş Partisi, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi yerel seçim düzeyinde kayda değer bir başarı sağlayamadı.
Türkiye’deki uç sol ve uç sağ partilerin yerel seçimlerde sandıkta hezimete uğrayışının değerlendirmesini İz Gazete’ye yapan Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, “Kimlik, ideolojik ve salt sınıf referansları üzerinde seçmenlerin bağ kurma durumu önemli ölçüde aşıldı. Tek sorun boyutlu politika önermeleri oy getiriyor ama seçmeni harekete geçirmiyor” dedi.
Emek-sermaye çelişkisi
Uç sol partilerin seçimlerden hezimetle ayrılışını değerlendiren Tosun, birçok sol partinin sadece emek-sermaye tabanlı söylem ürettiğini ve bu söylemin artık seçmende heyecan ve karşılık uyandırmadığını belirterek, “Batı demokrasilerinde de görüldüğü üzere bu tür ideolojik anlamda merkezden uzaklaştıkça eğer göçmen karşıtlığı üzerinden politika üretmiyorlarsa emek-sermaye üzerinden söylem üreten uç sol partiler destek bulmuyor. Bir ideolojik kimlik ya da göçmen karşıtlığı yoksa kemik seçmenler tutulabiliyor ama başka seçmenler ikna edilemiyor. Uç sol partilerin ideolojik referansı emek-sermaye çelişkisinden geliyor ama zamanın ruhunu bu açıdan anlamak mümkün değil. Bir işçi aynı zamanda, muhafazakâr, milliyetçi ya da kendini solcu olarak tanımlayabiliyor. Sol partilerin emek söylemiyle işçilerden oy alması gerekiyor ama Sosyokültürel bölünmeler artık seçmeni tek başına çeken bir dinamik değil” diye konuştu.
Sosyokültürel değişim farklı kimlikler yarattı
İşçi sınıfında yaşanan sosyokültürel değişimin farklı kimlikler yarattığını ve artık işçilerin muhafazakâr, milliyetçi ya da solcu olabildiğini kaydeden Tosun, “Yerel seçimlerde seçmenler 2 ana aktör etrafında toplanmalarına yol açıyor ve bu da bu partilerin daha fazla oy almasını engelliyor. İlginçtir ki Türkiye İşçi Partisi oylarına baktığımda Dikili, Karaburun ve Güzelbahçe gibi ilçelerde yüzde 6-9 arasında oy almış. Genel olarak bakıldığında solun temsil ettiği ideolojik değerler sosyolojik değişmeyle beraber sadece emek söylemiyle destek bulmuyor. Sosyokültürel değişim, insanların aynı anda farklı kimliklere sahip olmasına yol açıyor ve bu partileri cazip hale getirmiyor. Kimlik, ideolojik ve salt sınıf referansları üzerinden seçmenlerin bağ kurma durumu önemli ölçüde aşıldı” dedi.
Temsiliyet ilişkisi kuramıyor
Sağ partilerin seçmen nezdinde bir temsiliyet ilişkisi kuramadığını ve seçmen tarafından oy verilmeye değer görülmediğini açıklayan Tosun, “Saadet Partisi’nin yerini biraz daha ayrı görüyorum, Erbakan markası AKP içindeki muhafazakâr seçmenin bir kısmının yönelmesine neden oldu. Saadet Partisi örgütsel anlamda da YRP’nin yaptığı atağı gerçekleştiremediği için bu durumda, Gelecek Partisi de merkez yönetim kadroları sebebiyle güçlü ve ekonomik elitlere sahipti ama onlar da özellikle teşkilatlar bağlamında güçlü bir yapı oluşturamadı. Bu partilerin oy alamamasının temel nedeni budur. DEVA’nın biraz daha fazla oy alıyor olmasının nedeni de yerel aktörlerle daha sıkı bir bağ kurmuş, yerel teşkilatları biraz daha hareketli ve temsiliyet ilişkisi oluşmuş” şeklinde konuştu.
Göçmen karşıtlığı dışında politikası yok
Zafer Partisi’nin göçmen karşıtlığı dışında bir politik önermesinin olmadığını ve tabanını genişletemediğini ifade eden Tosun, “Zafer Partisi’nin Türkiye ya da İzmir genelinde bir performans gösterememesinin nedeni bu tür partilerin topluma seslenirken kitle partilerinden farklı olarak tek sorun boyutlu siyaset üzerinden seslenmesi. Bu partilerden göçmen karşıtlığını kazıyıp çıkardığınız zaman çok fazla politik önermeleri yok. Bu yüzden seçmen tabanı da genişleyemiyor, tek sorun boyutlu politika önermeleri oy getiriyor ama onun üzerinde seçmeni harekete geçiremiyor. 14 Mayıs öncesinde göçmen karşıtlığı daha güçlüydü ve bunun karşılığı görüldü ama 31 Mart’ta bu konu çok fazla öne çıkmadığı için oy vermeye pek değer görülmedi” dedi.
Seçimin diğer kazananı YRP
Seçimin diğer kazananının CHP’yle birlikte YRP olduğunu kaydeden ve YRP’nin oylarının artışının alt, alt-orta sınıfın ekonomik anlamdaki çöküşü ve Erbakan figürü dolayısıyla olduğunu söyleyen Tosun şöyle konuştu:
“AKP’nin seçmen tabanı içerisinde muhafazakâr bir seçmen kitlesi YRP’ye yönelmiş görünüyor. AKP’nin uyguladığı ekonomi politikalarından bu kesim istifade edemedi, ağırlıklı olarak alt, alt-orta sınıftan bir miktar geçiş var. Bunun ekonomi politiği AKP’nin bu politikalarından ekonomik olarak zarar gören bir esnaf var. Sermayenin kendi içerisinde bölünmesinin sonucu seçimlere böyle yansıdı. Yoksullar itibariyle bakıldığında sınıfsal bir tepki olduğunu düşünüyorum. Ek olarak Erbakan markası, Türkiye’deki Millî Görüş Geleneğinin muhafazakarlık tanımının AKP’nin kendisini tanımladığı muhafazakarlıktan farklı olan kitlenin YRP’ye geçmesi gibi etkenler var. Özellikle yoksullaşma, yolsuzluk tartışmaları ve sistemin kaynaklarından istifade edememe gibi faktörler Erbakan faktörüyle birleşince böyle bir sonuç ortaya çıktı.”