Üreticilerin Bursa-İzmir Karayolu'nda dört saat süren ve "hükümet istifa" sloganının yankılandığı çiftçi eylemin ardından Bursa Karacabey Ziraat Odası 2. Başkanı Ramazan Düzen artan maliyetler ve çiftçinin yaşadığı sıkıntılı dönemlerini anlattı. Düzen, şunları söyledi:
''Bugün beş kilo domatesten köy kahvesinden bir tane çay içiyorsan bunun mantık neresinde diye yorumu size, tüketici arkadaşlara bırakıyorum. Yorumu devlete bırakıyorum, devlet büyüklerine bırakıyorum, mantığını onlar yürütsünler. Beş kilo domatesten köy kahvesinde bir çay içebiliyorsun. Sahilde içmiyorsun, kafeteryada içmiyoruz sadece köy kahvesinde beş kilo domatesten bir tane çay içiyoruz. Beş kilo domatesten bir çay, bunu bir aile aldığı zaman bir hafta yiyebilir üç kişilik dört kişilik aile bir hafta tüketim yapabilir. Ama maalesef biz sadece ürettiğimiz malı sattığımız fiyattan bir çay içiyoruz. Sen bir hafta yiyorsun, ben bir çay içebiliyorum. Durumların bu kadar vahim olduğu, bu kadar kötü olduğu ortadadır.
''Devlet tedbirini almadı''
Eylemin sonucu şuydu. Bayramın geleceği arefeden belliydi. Son iki yıldan beri devletimizin buğdayda, mısırda, ayçiçeğinde, pamukta, şeker pancarında yeterli fiyat vermedi. Çünkü buğday, mısır, şeker pancarı para kazandırmıyor. İşte Ege Bölgesi'nde, Güneydoğu’da Çukurova'da pamuk para kazandırmıyor. İnsanlar sebzeye yönelmiştir. Bu sebze maliyetlerinin artması sebze ekimini arttırdı ve bu sebze ekimi çok bol oldu Türkiye'de. Ve bol olmasının sebebini de burada devlet tedbirini almadı. Bunu görüyordu ve dedi ki işte bayramın geleceği arefeden belliydi. Devletin tedbir alması lazımdı.
Dekar maliyetlerimiz 40 liraya çıktı
Biz Rusya çiftçisi gibi on bin dönüm buğday ekenden, on bin dönüm mısır ekenden biri değiliz bir olamayız. Çünkü Türkiye'de her yıl mazota yüzde yüz zam geliyor. Geçen yıl 18 lira olan mazot bugün 40 lira 45 lira. Geçen yıl gübrenin çuvalı 200 lira 300 lira iken 600 lira 700 lira. Her yıl yüzde yüz maliyetlerimiz arttığı bir ülkede biz sebze tarımında ve diğer buğdayda mısırda para kazanamaz hale geldik. Mecburen karpuzdur, domatestir bu ürünleri etmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürünleri etmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün ekerken de bunların dekar maliyeti domatesin kışını hesaplıyoruz 30 bin lira yazın 40 bin liraya çıkıyor maliyetimiz. Dolar kuru artıyor, mazot artıyor, ilaç artıyor, gübre artıyor ve bunların artmasını dolayı dekar maliyetlerimiz 40 bin liraya çıktı. Bugün malımızı toplayıp fabrikaya teslim etsek dekar başına 15 bin lira zarar ediyoruz. Bu ne demektir? 500 dönüm 300 dönüm domates eken adam beş milyon on milyon zarar ediyor. Zararlar çok büyük. Ciddi bir zarar var.
''Biz bu borçlarımızı ödeyemeyiz''
Yani biz sanayici değiliz biz çiftçiyiz. Bizim böyle bir maliyetlere dayanma gücümüz yok. Onun için devletimizin buna önlem alması gerekiyordu iki yıl öncesinden. İşte buğdaya biraz daha sübvanse edebilirdi. Çünkü girdi maliyetleri çok yüksek. Bunlar kendileri bizden daha iyi biliyorlar. Girdi maliyetlerinin yüksek olduğunu bildikleri halde bizim önümüzü işte buğday ekimini, mısır ekimini evet Ukrayna'dan bugün Türkiye parasına buğday getiriyor olabilirsin. Ama Ukrayna çiftçisi on bin dönüm ekiyor, bir ekiyor bir biçiyor. Biz öyle değiliz, suluyoruz, gübre atıyoruz, ilaç atıyoruz bir sürü maliyetlerimiz var. Dün çiftçilerimiz isyan eder vaziyete geldi. Artık dayanılmaz oldu, işin içinden çıkılmaz noktaya geldik. Biz bu borçlarımızı ödeyemeyiz."
''8, 10 milyon lira zarara razı oldum şu anda''
Bursa-İzmir Karayolu'ndaki çiftçi eyleminde yaşananları da anlatan Ramazan Düzen, şöyle devam etti:
"Çok borçluyuz. Ben şu anda 500 yüz, 600 yüz dekar sebze tarımı yapıyorum. Ben 8, 10 milyon lira zarara razı oldum şu anda. Malımı toplayıp teslim etsem bile şu anki fiyatlarda sekiz 10 milyon lira zarar edeceğim. Ben bu zararı neyle kapatacağım? Çok zor. Ben bir dahaki seneye gelip kiralayamam. Ben sermayemi tüketmiş olacağım. Ben nasıl bir dahaki seneye 500 yüz dönüm sebze ekebilirim ki? Ekemem. Bu şartlar altında bu maliyetlerde ekemeyiz. Devletimiz büyüktür, sayın Tarım Bakanlığımız bir önlem alır. Çiftçilerin dünkü sayın valimiz mitingde söz verdi. Dedi ki işte şu anda alımlarda biraz hızlandırmalar yapacağız. İşte fabrikalara baskı yapacağız. Büyük market zincirlere baskı yapacağız. Tabii ki bize güvendik. Devlet büyüğümüz. Eylemi sona erdirdik.
''Borçlarımızla baş başa kalacağız''
Fakat esas eylem Eylül’ün 15’inden sonra başlayacak. Neden Eylül'ün 15’inden sonra başlayacak? Yani eylem yapacağız anlamında değil. Şunu söylüyorum çünkü. Çiftçinin harmanı bitiyor. Ve bu harman bittikten sonra biz kalacağız kendi kendimize, borçlarımızla baş başa kalacağız ve bu borçtan kaldığımız süreçte biz borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz? Traktör mü satacağız, arazi mi satacağız, ev mi satacağız, arsa mı satacağız? Neyle çevireceğiz? Çünkü konuştuğumuz rakamlar çok ciddi rakamlar. Biz domatesi iki lirayı fabrikaya verelim. Bizim maliyetlerimiz 15 bin lira olsun, dekar maliyetlerimiz 15 bin lira olsun biz iki liraya verelim sıkıntı yok. Ama her yıl yüzde 100 artıyor. Seneye bu artışlarla domatesin dekar maliyeti 50 bin lirayı geçecek.
''Borçların silinmesi lazım''
Diyorum ki dünkü bu Sayın Valimiz de dedi ya 'biz borçlarımızı Tarım Bakanlığı olarak işte Ticaret Bakanlığı olarak ertelemek için mücadele vereceğiz.' Ben şahsen şunu söylemeye çalışıyorum devlet büyüklerimize ertelemek yetmez. Karacabey çiftçisinin borçlarının silinmesi lazım. Bak o kadar ciddi söylüyorum. Silinmesi lazım, eğer silinmezse bundan sonraki çiftçi yapacağı eylemler -yapacağız anlamında konuşmuyorum- ama daha büyük olur diye düşünüyorum. Devletin burada çiftçiye ya bir sübvanse etmesi gereken işler var. Yani sen mazotu 15 liraya vereceksin bana. Gübreyi sübvanse edeceksin ilaçta, tohumda, fidede sübvanse edeceksin. Sen bunları sübvanse etmezsen ben seneye bu domatesi 50 bin liraya yetiştiremem.
''Daha kötü şeyler olabilir diye düşünüyorum''
Çünkü her yıl yüzde 100 artıyor. Mazot yüzde 100 artıyor gübre, yüzde 100 artıyor, ilaç, yüzde 100 artıyor, fide, yüzde yüz artıyor. Bu her şeyin yüzde 100 arttığı bir yerde bizim nasıl ucuza üretme şansımız var? Karacabey çiftçisi batma aşamasında. İnsanlar bize isyan etti. 'Kapıları kıracaklardı' eylem yapalım diye. 'Biz yanıyoruz, batıyoruz' diye. Biz tabii ki devletimize karşı olan insanlar değiliz. Biz devletimiz için milletimiz için çalışan insanlarız. Çoluğumuz çocuğumuz için çalışan, üreten insanlarız. Ve devletimize karşı gelme gibi bir lüksümüz yok ama devletimizin bize bu saatten sonra çok ciddi yardımlar yapması lazım. Bakın ben ertelemeden bahsetmiyorum. Devlete olan borçlar silinmezse bu eylülün 15’inden sonra Karacabey'de harman biter. Ondan sonra çok daha kötü Allah korusun diyorum, daha kötü şeyler olabilir diye düşünüyorum."