Evrenin kadim derinliklerinde, Kronos adında bir tanrı hüküm sürerdi. O, sadece bir tanrı değil, aynı zamanda karanlık ve sonsuzluğun ilk nefeslerini içine çeken bir varlıktı. Zamanın özünde yüzüp, zamanın kendisiyle birlikte şekillendirdiği bir güç haline gelmişti.

Kronos, zamanın kendisiydi; zamanın dokusunu ve gücünü ellerinde yoğuran, evrenler arasında gezen bir yolcuydu. Ancak bu güç, zamanın derinliklerinde gizlenen karanlığı da besledi. Kudreti, içindeki karanlıkla birlikte büyüdü ve iktidar korkusu onu sarıp sarmaladı. Babası Uranüs'ü devirerek gökyüzünün tahtına oturduğunda, bu ilk korku onun içini kemiren bir ateş haline geldi.

Zeus, Kronos'un çocuklarından biriydi. Ancak o da babası gibi zamanın gücünden etkilendi ve kendi içindeki karanlıkla savaştı. Kronos'un iktidar korkusu onu çocuklarını birer birer yutmaya iterken, bu eylemler içindeki karanlığı daha da derinleştirdi. Ancak kaderin cilvesiyle, Zeus'un annesi Rhea'nın zekâsı ve şefkati, en genç oğlunu gizlice korumasını sağladı.

Efsaneye göre, Kronos'un zamanın yarattığı her şeyi yok ettiği söylenir. Ancak asıl yok edilen şeyler, içindeki karanlığa yenik düşen ruhlardı. İktidar ve güç arzusu, karanlığın gölgesini sonsuzluğa bıraktı.

Bu mitolojik öykü, güç arzusunun ve karanlığın nasıl zamanın akışını etkilediğini, zamanın her şeyi nasıl şekillendirdiğini ve kaderin cilvesini anlatır.
Klaros antik kentinde bulunan Antik Roma güneş saati, kazılar sırasında keşfedilen birçok benzer saatten biriydi. Çamurun içinde yıllarca korunan bu parça, göz kamaştırıcı bir şekilde korunmuştu. Zaman tanrısının hükmü bu taşların çizgilerinde hâlâ gizemini saklıyor.

Yüzde 99’u mevsimsel sistemde zamanı tutan bu saatler antik Mısırlılar tarafından icat edilmişlerdi. Daha sonra da diğer eski medeniyetlerde kullanıldılar. Güneşin hangi yükseklikte olduğuna bağlı olarak, belli bir saatte, güneş saati ibresi çeşitli uzunluklarda gölge oluşturuyordu. Güneş saatini okumak için bu ibrenin gölgesinin hangi parçaya düştüğüne bakıyordunuz. Aynı günümüzdeki gibi.

Antik Romalılar, saatleri güneşin konumuna göre belirlerdi. Gün ışığını değiştiremeyeceklerini bilerek, yaşamlarına uygun ekinoks saatlerini tercih ederlerdi. Modern teknoloji saatleri uzatıp kısaltabilir, ancak gün ışığını kontrol edemez.

Doğanın akışını değiştiremez, zamanın özünü biçimlendiremeyiz. Biz insanlar, bu gerçeği kucaklayarak evrenin kucağında dans etmeye mahkûmuz.
Kahinlerin şehri olarak bilinen Klaros antik kentinin arkeoloji parkındaki güneş saati, tarihle günümüzü bir araya getiriyor. Bu saatin gölgesinde, zamanın ritmiyle dans eden anılar ve düşlerimiz arasında kayboluruz. Kuşadası'na giderken Ahmetbeyli'ye uğrayıp yolunuzu düşürün, arkeoparkın kopya eserleri sizi büyülerken, zamanın dokusunu hissedeceksiniz.

Gezi sonrasında Alsancak'ta eski tekel fabrikasının yerine inşa edilen, bu eserlerin asıllarının sergilendiği müzede, zamanın sessizliğinde Kronos'un sözlerini işiteceğiniz bir huzur bulabilirsiniz. Zaman, insanın içinde hissettiği derinlikle şekillenir; sabır, zamanın anlamını ve değerini kavramamızı sağlar. Hayatımızın her anını değerli kılmak, geleceğimizi şekillendirir.

Kronos'un zamanıyla birlikte, zamanın önemini hatırlamak ve hayatımızı anlamlandırmak adına bu güneş saati önünde derin ve anlamlı bir düşünceye dalabiliriz. Gölgelerin dansını izlerken, geçmişten geleceğe uzanan bir yolculuğa çıkarız.

Zamanın izlerini takip ederken, antik çağ insanlarının yaşam şeklini ve değerlerini keşfederiz. Geçmişin yankılarıyla bugünü şekillendirir, yarının tohumlarını atarız.
İzmir'in güneş saati, zamana meydan okuyarak hala doğruyu gösteriyor.