İzmir'in 111 yıllık takımı olan Altay, küme düştü. Üst üste ikinci kez küme düşen Altay, her ne kadar bugün başarısızlıkları ile konuşulsa da bir zamanlar önemli başarılara imza atmış.
Çok sayıda ilke imza atan Altay, deplasmanda maç oynayan ilk Türk takımı olma özelliği taşıyor. Altay bunun yanı sıra 15 kez İzmir şampiyonluğu yaşayan tek İzmir takımı.
Kendi bünyesinden Altınordu ve Göztepe olmak üzere iki kulüp daha çıkaran ilk Türk takımı olan Altay, aynı zamanda UEFA Kupası'na katılan ilk Türk takımı olma özelliği de taşıyor.
Üç büyükler olarak bilinen Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş'ın bu geleneğini bozan ilk takım olan Altay, İzmir'in ilk milli futbolcusunu yani Hamit Aslan'ı da sahalara göndermiş.
Türkiye Kupası'nı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın dışında ilk kazanan ekip olan Altay, Türk futboluna yeni sistemler getirme konusunda da önemli adımlar atmış.
İzmir'in ilk milli atleti olan Said Odyak da Altay'dan çıkmış.
Altay nasıl kuruldu?
Altay, 16 Ocak 1914'te Altay İdman Yurdu adı altında kuruldu. O devirde; İzmir'de sporda ve günlük hayatta Rum, Ermeni ve İtalyanların etkisi önemli bir sorundu. Devrin Valisi Rahmi Bey, Vasıf Çınar Bey ile Necati Beye "Şark İdadisi" isminde bir okul açtırdı. Amaç, Rumların ve diğer azınlığın etkinliğini kırmaktı. Bu amaç uğruna 16 Ocak 1914 yılında Altay İdman Yurdu sportif faaliyetlere başladı. Yunan, Ermeni ve İtalyan takımlarıyla yaptığı maçlarda başarılı sonuçlar aldı.
1913 yılı sonlarında İzmir'e gelen Celal Bayar İttihat Terakki Cemiyetine katmak için spor yapan Altaylı gençleri davet etti ve 1914 yılının 16 Ocak tarihinde Altay fiilen kuruldu. Celal Bayar Şark İdadisinde faaliyet gösteren Altay'ın kuruluşu için para yardımında bulundu.
1923 Yılında Başkent Ankara'ya davet edilen Altay'ın bu seyahatinin çok başarılı olması nedeniyle Atatürk 1924 Paris Olimpiyatlarına Türk sporcularının katılmaları için emir verdi. 1924 Paris Olimpiyatları'na Altay'dan Futbolcu olarak Hamit Aslan, Atlet olarak Said Odyak katıldı.
Neden "Büyük Altay" denir?
Altay, Türk sporunun aynası ve tarihi olmuştur. İzmir’de sporun öncülüğünü yaparken İkinci Meşrutiyet’ten sonra hürriyet kıvılcımı Altay’da atılmıştır. Siyah-beyazlı gençler, Rum, Ermeni ve diğer azınlıkların politik, ekonomik, sportif baskılarına karşı ilk bayrağı açmışlar. Böylelikle Türk gençliğini, “Gavur İzmir” adını çıkaran Rum ve Ermeni toplumlarıyla, İzmir’deki Rum metropoliti Hiristosmos ve avanesine karşı uyandırdılar. Milliyetçilik bilinçlenmesine önayak olan Necati Bey ile Vasıf Çınar Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde Celal Bayar ile kol kola omuz omuza mücadele ettiler.
Altay, yalnız sporumuzun gururu değil, Türk milli mücadelesinin de atar damarı oldu. 9 Eylül 1922 tarihinde şanlı ordumuz Yunanistan kuvvetlerini püskürtürken sonra, soyadını Altay’dan alan süvari alayı ile İzmir’e giren Fahrettin Altay Paşa, Konak’taki vilayet binasına Türk Bayrağı’nı astıran kumandan olmuştur.
23 Nisan 1920’de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde mebuslarıyla Atatürk’ün yanına koşan, onunla Cumhuriyet’in koruyucusu olan Altay, çok partili hayata geçişte de tarihte yerini alıp Demokrat Parti’nin kuruluşunda önemli rol oynadı. Altay’ın kalesini koruyan Başbakan Adnan Menderes, Altaylılar’a İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde kucak açan Celal Bayar ile kader birliği yaptı. Menderes’in futbol oynadığı yıllarda kulübün başkanı, şimdiki AP’nin kurucularından olan Şinasi Osma’nın babası gazeteci Halil Zeki Bey’dir. Yine Altay formasını şerefle giymiş Refik Şevket İnce, Danyal Akbel, Sebati Acun ve Muzaffer Balaban da Demokrat Parti safhalarında yer almıştı. CHP’nin başkanı Şükrü Saraçoğlu, 1924 Paris Olimpiyatları’nda Türk Milli Takım formasını giyen CHP’li Said Odyak, Şerif Remzi Reyent, Ruhi Soyer ve Dündar Soyer, Altay için ayrı bir gurur kaynağıdır.
İşte “Büyük ALTAY” sözü, yalnız spor sahalarındaki başarıdan dolayı değil, hürriyet kıvılcımını ateşleyen , milliyetçilik ruhunu yaşatan, milliyetçilik bilincini yerleştiren, milli mücadelede canını ortaya koyan, Kurtuluş Savaşı’nda destanlar yaratan, Cumhuriyet döneminde hizmetten hizmete koşan, Atatürk Devrimleri’ni koruyan, yaşatan evlatlarının eserinden dolayı söylendi.
Fahrettin Altay-Altay ilişkisi
Fahrettin Altay, soyadı kanununda Altay soy adını alır. 1966 yılında Altay' kulübünü ziyaret eden Fahrettin Altay, nasıl Altay soyadı aldığını şu şekilde anlatmış:
"Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa ile mütareke yıllarında İzmir’i ziyaretimizde Altay bir İngiliz donanma karması ile Alsancak’ta oynuyordu. Maçı beraber izledik. Altay çok güzel bir oyundan sonra İngilizleri yenince Ulu Önder çok duygulandı, gururlandı ve Altay için takdirlerini belirtti. Aradan epey zaman geçti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve Tebriz’e gittim. Tebriz’de bulunduğum sırada; Meclis'te soyadı kanunu müzakere edilmiş ve ittifakla Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadı verilmişti. Bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu. Ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. Atatürk’ten ertesi gün gelen cevab-ı telgraf şöyle idi:
Sayın Fahrettin Altay Paşa, Ben de seni tebrik eder Altay gibi şanlı şerefli günler dilerim.
Telgrafı aldığım zaman gözlerim dolu idi. Atatürk çok mütehassis olduğu ve beraberce izlediğimiz Altay maçının hatırasına izafeten bana Altay soyadını layık görmüştü."