Batuhan KAYA/İz Gazete- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Halkla İlişkiler ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, İzmir’de basın mensuplarıyla bir araya geldi. Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan ve basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bulut’a, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve CHP Sosyal Medyadan Sorumlu İzmir İl Başkan Yardımcısı Asena Taşçıer eşlik etti.

Bulut, AKP iktidarının CHP’nin oyları sabitlenince kayyımlar da dahil olmak üzere normalleşme sürecinde olmayan şeylerin tamamını yapmaya başladığını ifade etti. 2023 Genel Seçimlerinden bu yana yüzde 20 olan erken seçim talebinin ortalama yüzde 70’lere dayandığını ifade eden Bulut, şöyle konuştu:

“Parti içi tüzük tartışmaları yaşanırken CHP’nin oyu sabitlenince AKP aynı yola geri döndü. ‘Kutuplaştıralım, Türkiye’de yüzde 70-80 oranında zaten bir muhafazakâr kitler var, onlara oynayalım’ dediler. Bunlar yetmedi, daha da sertleşmeye gittiler ki bence en güzel örnekler teğmenlerdir. O tarihten sonra bildiğimiz tüm tuşlara aynı anda bastı. Kayyımdan tutun Ayşe Barım’a kadar tüm senaryo yazıldı çizildi. Cumhurbaşkanı, ‘daha bakın bunlar neler görecekler’ derken bu senaryonun yazıldığını görüyoruz. Teğmenler meselesi ilk ortaya çıktığında onlara övgü dizdiler, ‘doğru’ dediler, ‘onlar Atatürk’ün askeri’ dediler. Türkiye’de de 3 kadın askerin birinci olarak mezun olması gurur vericiydi. O politikaya döndükleri andan itibaren onlar da ‘darbeci’ oldu. O gün övdükleri teğmenler için senaryonun parçası olarak o işe başladılar. Süreç içerisinde toplumun tüm kesimlerine dokundular. Yaptıkları hiç olacak işler değil. Örneğin Devlet Bahçeli kendi konuşma yaptığı kürsüye Öcalan’ı davet etti. Bırakın sokağa çıkarmayı ya da salıvermeyi, TBMM’nin salonunda MHP’nin konuşma yaptığı salonda, kendisinin konuştuğu kürsüye davet etti. ‘Türkiye siyasi tarihinde ne olmaz?’ deseniz, herhalde en çok işaretlenecek şık Bahçeli’nin böyle bir konuşma yapmasıydı. Ardından kayyımları devam ettirdiler. Bir taraftan olası bir hasar vereceği düşüncesiyle diğer taraftan da ‘evet biz barış istiyoruz’ dediler diğer taraftan da kayyım atadılar. 3’üncü defa kayyım atanan yerler vardı, 3 defa kayyım atanmasına rağmen aynı parti o belediyeyi alıyordu. En çarpıcı örnek de Ahmet Türk’tür. Mardin’e kayyım atandı, daha sonra da CHP’li belediyelere başladılar.”

CHP lideri Özel'den gözaltına alınıp serbest bırakılan BİRTEK-SEN Başkanı Türkmen'e destek telefonu CHP lideri Özel'den gözaltına alınıp serbest bırakılan BİRTEK-SEN Başkanı Türkmen'e destek telefonu

Bugün yaşananlar darbe dönemini aratmıyor

Bugün yaşanan hukuksuzlukların darbe döneminde yaşattığını söyleyen ve 2 dönemi benzeten Bulut, “Bu sabah bir kayyımla uyandık. Hemen hemen bir aydır ne ile uyanacağımızı merak ediyoruz, her sabah 7’de gözlerimi açtığımda telefonumu açıp mesajlarıma bakıyorum ‘ne oldu’ diye. Aslında Türkiye açısından karanlık bir dönemdeyiz. 3 başlıkta bu karanlığı yaşıyoruz. Özellikle demokrasi, bugün yaşananlar darbe dönemini aratmıyor. Türkiye’nin kuruluş tarihinde demokrasiye dair çok mücadeleler oldu. Tek partili dönemin görüntülerini yaşıyoruz. Tek partili dönem sonrası yaşananların bir kısmının esintilerini görüyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde en çok vurguladıkları yargı konusuydu çünkü yargı konusunda sürekli hikayeler anlatıp, yaşadıkları haksızlıklardan dem vuruyorlardı. O dönemlerden birini yaşıyoruz, halk huzursuz. Ülkedeki hemen hemen herkesin bunu hissettiğini biliyoruz. Apolitik olan insanlarımız bile attığı tweetten endişe duyuyor. Peki iktidar neden buna ihtiyaç duyuyor? Tesadüf mü? Hiç de değil. Burada yaşananların hiçbiri yeni değil, hepsi geçmiş hikayelerden ya da suç üretilerek yapılan olaylar” dedi.

Normalleşme vatandaşın hayrınaydı

CHP Lideri Özel’in yerel seçim döneminden sonra başlattığı ‘normalleşme hareketini’, ‘vatandaşın hayrınaydı’ diye değerlendiren Bulut, “Hükümet neden tüm tuşlara bir anda bastı? Asıl sorgulanması gereken budur. Bu bilinçli, organize kötülüğün hepsinin bu iktidarın devam etme çabası dışında bir durum olmadığı kanaatindeyiz. Ömrü sandığa kadar olan iktidar, ‘oylarımı nasıl yükseltirim?’ düşüncesi içinde. Bu organize kötülüğün diğer başlığı da CHP’nin içini karıştırıp oylarını düşürmek. Suriye’den beklediği oy artışını görmedi, çözüm süreci ya da Kürt meselesine ilişkin girişimlerden beklediği sonucu alamayınca bir anda tüm tuşlara bastı. Aslında 31 Mart sonrası, yerel seçimlerin olduğu akşam ifade ettiği gibi ‘Türkiye’nin birinci partisi olduysak sorumluluğunu almalıyız’ diye çalışmaya başladık. Bir ‘normalleşme’ süreci içerisindeydik, orada yapmak istediğimiz aslında anormalliklerin normalleştiği, kötülüklerin o dönemde en aza indirildiği bir süreç içerisindeydik. İktidar da aynı şekilde karşılık verdi. Bizim açımızdan bu normalleşme her şeyden önce vatandaşın hayrınaydı. Toplumun bu süreçle ilgili beklentileri de olumluydu. CHP’de yüzde 70, diğer partilerde 80 oranında insanlar bunu istedi çünkü kutuplaşmadan bıkmışlardı. Kamuoyu yoklamalarında biz bu sonucu gördük” şeklinde konuştu.

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi bütün kötülüklerin anasıdır

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi hakkında konuşan Bulut, “Biz Partili Cumhurbaşkanı sisteminin tüm kötülüklerin anasıdır diyoruz. Bu iktidar isterse yarın Suriye’ye savaş açıp bir anda hazineden para kaçırabilir. Şu anda onu denetleyecek, dengeleyerek bir kurum yok” dedi.

Özer’in suçu ne?

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in 100 gündür hukuksuz yere içeride olduğunu aktaran Bulut, “Ahmet Özer 100 gündür içeride, peki suçu ne? Özer’in kendisi de bilmiyor. Ahmet Özer TBMM’ye gelmiş, Kürt meselesine ilişkin o dönemlerde AKP’nin çağrısıyla gelmiş ve görüşlerini ifade etmiş, çözüm sürecinde görevlendirilmiş bir devlet memuru, profesör, yani terör örgütü ile ilintisi olmayan birisi. Seçimden önce hiçbir şey söylenmemiş kendisine, eğer Türkiye’nin birlik ve beraberliğine zarar verecek bir durum varsa verirsiniz bana bir kâğıt aday yapmam ama onlar da biliyor suçlu olmadığını. Suçlama ne? O tarihte hatırlayın Özer’e ilişkin denilen şey şuydu, geçmiş dönemde illegal yapılarla ya da PKK ile ilintili kişilerle görüşme yaptığıydı. Kendisi de söylüyor, o dönemde cenazeler vardı o sebeple görüştüler. Aynı kişilerle AKP’li milletvekilleri aynı masada oturmuş görüşmüş. Bu ülkede birileriyle görüşmek ne zaman suç oldu? Türkiye’de eğer Kürt’sen, dilin Kürtçe esintilerini taşıyorsa terörist damgasını aynı anda vuruyorlar. Eğer Karadenizli olsaydı böyle bir şey yapmayacaklardı” ifadelerini kullandı.

Ayşe Barım’ı 2 sebepten içeri attılar

Tutuklanan Oyuncu Menajeri Ayşe Barım’ın 2 sebepten içeri atıldığını kaydeden Bulut, “Şu anda CHP’li belediyelerden memnuniyet seçim döneminden bu yana yüzde 10 arttı. Onları rahatsız eden en büyük mesele o, belediye ne kadar başarılıysa o kadar oy artıyor. Ayşe Barım bence hepimizin inatla, ısrarla, üstünde tepine tepine haberleştireceği bir konu. Ayşe Barım için ‘bir tekelleşme var’ dediler, arkadaş herkes sana mı hizmet edecek? Zaten havuz medyan var, aldığı krediyi ödemeyen iş adamların var, televizyon kanalların var. Siz zaten bir sektör oluşturmuşsunuz. Bu ajansa çökme girişiminde bulundular. Eğer bir tekelleşme varsa başta bunu yapan iktidardır. Oradan aldılar çünkü kendi sanatçı kitlesi istenilen başarıyı sağlayamayınca başka bir şey uydurdular ki o da en güzel şey, Gezi! Gezi, iktidarı gece uyandıran bir mesele, korku gibi. Halbuki Türkiye siyasi tarihinde en büyük hak arayışıdır. Orada bir marjinallik olduysa bunun sebebi FETÖ’dür. Sabah saatlerinde meydandaki çadırları FETÖ’cülerin yaktığı ortaya çıkmıştır, insanları kışkırtanın FETÖ olduğu ortaya çıkmıştır. Buna rağmen Ayşe Barım gibi bir kişilik telefon görüşmeleri üzerinden içeri atıldı. Can Atalay ile konuştum, ‘o neden burada biz bilmiyoruz’ diyor. Şu an devlette görev yapan sanatçılar da o gün Gezi’deydi. Ayşe Barım’ı 2 sebepten içeri attılar, bir tanesi, ‘sen ağzını açarsan ben sana suç uydururum’ idi, ikincisi de ‘hepinizi içeri atarım, sanatçı falan dinlemem, hepinizi içerim atarım’” dedi.

Ümit Özdağ bu karanlık dönemin en önemli isimlerindendir

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutukluluğuna da değinen Bulut, Özdağ’ın tutukluluğunu ‘İleride bugünü yazdıklarında birinci sıraya Özdağ’ı yazacaklar’ diye değerlendirerek, “Ümit Özdağ bu karanlık dönemin en önemli göstergelerinden biridir. İleride bugünü yazdıklarında birinci sıraya Özdağ’ı yazacaklar çünkü bir partinin genel başkanı söylediklerinden dolayı ki suç işlediği tartışıp tartışmalıdır, İstanbul Savcılığı bir soruşturma açıyor, oyları yüzde 5’e geldiği ifade edilen partinin genel başkanı bugün içeride. Bu sadece darbe dönemlerinde olur, bir partinin genel başkanı sadece darbe dönemlerinde tutuklanmıştır. Bu karanlık dönemde herkese, ‘darbeci’ diyen iktidar, önce kendini sorgulamalıdır” ifadelerine yer verdi.

Artık gazeteciler için tutuklanmak da aç kalmak kadar bir ihtimal

Türkiye’de basın özgürlüğünün geldiği noktayı değerlendiren Bulut, “Türkiye’de birçok yerel basın yok oldu, belki de kendi olanaklarıyla ayakta kalmaya çalışan nadir illerden biri İzmir’dir. Ankara siyaseten çok önemlidir, orada bile ancak bu kadar sayıda gazeteci arkadaşla buluşabiliyoruz. Sizlerin de bu şartlarda ayakta kalma imkânı yok. Ekonomik meselenin dışında asıl mesele, gazetecilik faaliyetlerini yapabiliyor muyuz yapamıyor muyuz? 2 örnek vereceğim. Halk TV’deki olayı biliyorsunuz, hiçbir gazeteci böyle bir şeyi kaçırmak istemez. Türkiye’nin en büyük ilinin belediye başkanı kendisiyle ilgili ne zaman bir mahkeme olsa o bilirkişinin görevlendirildiğini söyledi. Bir gazeteci de refleks göstererek oraya ulaşmak istiyor. Bir telefon görüşmesi var, kayıp yapılması yapılmaması bunlar tartışılabilir. Sonuç olarak Suat Toktaş şu an hapiste ama espri şurada. Bu suçun yatarı yok. Hiç kimsenin gazeteciliği konusunda hiç şüphe duymadığı bir gazeteci şu anda yatarı olmayan bir suçtan içeride. İktidar partisiyle hiç alakanız olmamanıza rağmen bu meslekte aç kalabilirsiniz, bu ihtimal vardı ama şimdi hapse de atılabilirsiniz. Birgün Gazetesi’nde de bu oldu. Başka bir gazeteden haberi alıp olduğu gibi yazıyor ve gece yarısı o arkadaş evinden alınıyor. Sonuç olarak devlet aklını yitirmiş bir iktidar var” şeklinde konuştu.

Kurultaya şaibe getirmek büyük bir ayıptır

Bulut, Ankara Savcılığı tarafından CHP Kurultayı hakkında soruşturma açılmasına dair de değerlendirmede bulunarak, “Parti kurultayına ilişkin şaibe iddiaları yapılıyor. Bu, sadece CHP’ye yapılmış büyük bir ayıp olmanın ötesinde Türkiye siyasi tarihinde ilk defa görülmüş bir olayı, İnönü’den bu yana bir değişiklik olmamıştı burada oldu. Buna bir şaibe getirmek, tartışıyor olmak çok büyük bir ayıptır. Kaldı ki bu bizim iç meselemizdir, bu kurultay diğerleri kadar temiz ve onurlu bir kurultaydır. Biliyoruz suç oluşturmaya çalışıyorlar ama bir an önce kendilerine gelmelerini temenni ediyorum. 100 yıllık kurucu bir partinin böyle tartışmalar içerisine sokulması büyük bir ayıptır” diye konuştu.

“Erken seçim talebi yüzde 70’e dayandı”

Ülkedeki ekonomik, politik ve hukuki durumun erken seçim talebini yüzde 70 seviyelerine çıkardığını aktaran Bulut, “Aslında mesele çok net. Bir adayın belirlenmesi lazım çünkü erken seçim talebimiz var. 31 Mart Seçimleri sonrası bir sunum yaptım, toplumun erken seçim beklentisi yüzde 20’yi bulmuyordu. Halkın erken seçim talebi yoktu ve sanırım biraz gözlem yapmak istiyorlardı. Biz, o dönemde bir taraftan müzakere ve mücadele yaparken, Türkiye’nin her yerinde miting yaptık. Son geldiğimiz noktada, ‘CHP ne yapacak?’ noktasına geldik. Asgari ücret sorunu, çiftçinin sorunun nasıl çözecek? Denen döneme, aynı zamanda erken seçim talebinin yüzde 70’e dayandığı döneme geldik. Doğal olarak iktidar olabildiğince sertleşmiş diğer taraftan vatandaş erken seçim istiyor. Biz de bunun gereğini yaptık. Sonuçta bir erken seçim iklimi vardı ve biz de adaylaştırma sürecine başladık. Ekmeleddin’i televizyonlarda gören yöneticiler olduğunu siz de görmüşsünüzdür, 6’lı masada 1 yıl aday tartışıldığını görmüşsünüzdür. Tüm bunları üst üste koyunca ön seçimin en doğru yöntem olduğunu düşündük. MYK’nın görevi adayı belirleyip meclis grubuna vermesi ve onların da onaylaması. Sonuçta Cumhurbaşkanlığı için 2 önemli aday var. Sonrasında Mansur Bey ön seçimi girmeyeceğini ifade etti, girmeme gerekçesini çok net izah etti. ‘Böyle bir yarışta 2 adayın birbiriyle yarışması halkın sorunlarını kapatacağı için yarışmayacağım’ diye ifade etti. Sonuçta herkesin gördüğü bir fotoğraf servis edildi, genel başkanımız da çıkan sonucu aktardı. 3 başlık söylendi, her 2 belediye başkanı partinin alacağı kararlara uyacağını ifade etti. Bu masa bütünlüğündeki hiçbir lider bu sürecin baltalayıcısı olmayacak, herhangi birinin bireysel talepleri üzerinden bu seçimi riske etme şansı yok. Diğeri de ortak akıl, ortak akıl şu demek; dinamik bir dönemdeyiz, şimdiden bir aday tartışmasını sonlandırma talebidir bu” dedi.

Çakır sorusuna yanıt: Tartışılmasını doğru bulmuyoruz!

Eski CHP Muş Gençlik Kolları Başkanı Erkan Çakır’a dair konuşan Bulut, “Bu kadar büyük meselelerin içerisinde Cumhurbaşkanı Adayının bile tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Bunun için bile böyle derken Çakır gibi isimleri ne kadar kaale almak lazım bilmiyorum. Korkunç iftiralar atıyorlar. Genel Başkanımızla ilgili iftiralar atıyorlar. Herkese iftiralar atıyorlar” dedi.

İnce bu partinin evladıdır

Eski CHP Milletvekili ve mevcut Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin CHP’ye olası dönüşü hakkında konuşan Bulut, “Muharrem İnce’nin borcuyla ilgili bir şey yok, mesele o değil. Kendi fikrimi ifade edeyim, biz Türkiye partisiyiz. Başka partiden gelen isimler oluyor, sonuçta demokrasi ve Atatürk aşkı olan herkesle buluşuruz. Buraya kim gelmek istiyorsa baş tacıdır, İnce bu partinin evladıdır. Gayet kendimize güveniyoruz, partiyi büyütmek adına ne gerekiyorsa onu yapacağız” ifadelerine yer verdi.

Muhabir: BATUHAN KAYA