Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Öcalan’ın çağrısından bu yana iki aya yakın süre geçmesine rağmen çağrıya denk düşen bir iradeyi henüz göremediklerini söyledi. Sürecin neden hep tek taraflı ilerlediğinin sorgulandığını anlatan Hatimoğulları, “Biz de buradan yürütme erkine soruyoruz, tecrit sürerken, bir tek somut adım bile atılmazken, tam tersine her gün yeni antidemokratik uygulamalar devreye girerken, kayyımlar devam ederken, sizce biz yurttaşlara ne cevap verelim?” dedi. Hatimoğulları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat'ın tahliyesine sevindiklerini belirterek, “Toplum hasta tutsaklarla, infazı keyfe keder bir şekilde yakılan mahpuslarla ilgili atılacak adımları bekliyor.” ifadelerini kullandı. Hatimoğlları, iktidarın yargı ve güvenlik güçlerini kullanarak CHP’yi siyaset dışına itmeye çalışmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları partisinin grup toplantısında, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları’nın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
19 Mart operasyonu: Öğrencileri coplayan polislere 10 bin lira ödül verdiler
“27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın yaptığı asrın çağrısından bu yana geçen sürede ne yazık ki Türkiye’de demokrasi adına bırakın olumlu bir adımın atılmasını çok daha iç karartıcı bir tabloyla karşı karşıyayız. İktidar bu süreçte iyi bir sınav vermedi. Tarihi çağrı, bir metinden ibaret değildi. Bu tarihi çağrı Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanın adil ve demokratik bir toplum içinde yaşaması için ve bu demokratik toplumun dönüşüm davetidir. Ama iktidar, bu çağrının ruhunu yok saydıkça ve gereğini yapmadıkça ülkede demokratikleşmenin yolu açılamaz. Bu tıkanıklığın patlak verdiği son olayları hatırlamak gerekirse birisi HDK’ye ve kent uzlaşısına gerçekleştirilen operasyon ve 19 Mart sürecidir.
“19 Mart’tan bu yana Türkiye halklarının yükselen sesi sıradan bir tepki ve bir şahsın özgürlüğü için tepki değildi. Bu tepkiler eşit adil özgür ve demokratik yaşamı talep etmek için ortaya çıkan tepkilerdir. İktidarsa bu yükselen seslere karşı bu sesleri duymazdan gelerek baskıları arttırılıyor. Hepimiz izledik televizyonlarda o öğrencileri coplayan ve gaz sıkan polislere 10 bin lira ödül verdiler. Siz kaç ülke bilirsiniz ki işkenceye ödül veriyor? Kendi ülkemizde buna kötü bir şekilde tanıklık ettik. İşkenceye prim verilerek toplumsal barış sağlanamaz. Aksine toplumsal barışa zarar verir, ortak yaşamı zehirler. Siz batıda gençleri coplayanlara ödül vererek bu şekilde prim verirseniz, Kağızman’da bir uzman çavuş kafede yan baktın diye bir insanı herkesin gözü önünde katleder. Bu cesaretin kaynağı cezasızlık politikası ve iktidarın açık korumasıdır. Üstelik üzerine de ödül veriyorsunuz, suça teşvik ediyorsunuz.
Öğretmen atamaları ve tayinler: Siyasî operasyon sadece öğretmene dönük değildir
“Proje okullarda görevli öğretmenlerin başka okullara atanması üzerine başlayan tepkilere değinen Hatimoğulları, "İktidar tüm bunların dışında proje okullarında öğretmen avında. Proje okullarında öğretmenlere dönük siyasi tasfiye girmiştir. Millî Eğitim Bakanı’na sesleniyorum; öğretmen atamaları, yönetici görevlendirmeleri, tayinler, şeffaf, denetlenebilir ve liyakat esası olmalıdır. Öğretmenlere dönük bu siyasî operasyon sadece öğretmene dönük değildir, bilime ve bu ülkenin demokratik geleceğine dönük de bir müdahaledir ve operasyondur.
Zirai don: Hükümet ve Tarım Bakanlığı çiftçiler için derhâl harekete geçmeli
“Şimdi bütün bu yoksulluğun içerisinde çiftçilerin tarladaki ürünleri zarar gördü. Meyvecilikle geçimini sağlayan bölgeler özellikle büyük bir darbe aldı. Yaşanan don olayları yüzünden üreticiler yüzde 80 oranında rekor kayıp yaşadı. Tarım Bakanlığı derhal harekete geçmeli, üreticilerin zararları derhal giderilmelidir. Üreticiler olmadan soframıza ulaşacak ürün de olmaz. İktidar çiftçilerin üzerindeki yükü hafifletebilecek tedbirleri zaten almalıdır. Ama şu anda yaşanmış bu doğal afet karşısında mevcut olan iktidar ve ilgili Bakanlık acilen devreye girmelidir.
İmralı süreci: Türkiye’nin dört bir yanına tek tek ev ziyaretleri yapılacak
“1 Ekim'de başlayan ve 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın tarihi çağrısıyla taçlanan barış ve demokratik toplum süreci üzerinden tam altı ay geçti. Bu altı ay boyunca bir gün bile yerimizde durmadık. Asya'dan Okyanusya'ya, Avrupa'ya dünyanın dört bir yanını dolaştık ve her yerde heyetlerimiz bu süreci dünya ülkeleriyle paylaştı. Birçok ülkenin temsilcisiyle, elçilikleriyle, kurumlarıyla bir araya geldik. Heyetlerimizle bu süreci anlattık ve çözümü tartıştık. Türkiye'nin dört bir yanında il il, ilçe ilçe dolaştık, halklarımızla barışı konuştuk.
“100 bine yakın yurttaşımızla barış için açık ve şeffaf hâliyle toplantılar gerçekleştirdik. Şimdi de on binlerce barış gönüllüsüyle tek tek ev ziyaretlerine başlıyoruz. Türkiye'nin ve Kürdistan'ın dört bir yanında. Barış elçisi on binin üzerinde arkadaşımızla, yoldaşımızla tek tek evleri ziyaret etmeye başladık. Yetişemediğimiz yerlere milyonlarca mektup yollayacağız, online toplantılar da yapacağız. Bugüne kadar yaptığımız onca çalışmanın bize gösterdiği bir tek gerçeklik var ki o da çok önemli. Toplum barış istiyor.
Erdoğan’la görüşme: Güven maalesef sadece güzel sözlerle değil
“Bakın en son Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'la DEM Parti İmralı heyetimiz bir görüşme gerçekleştirdi. Daha önce de kamuoyu ile paylaşıldığı gibi görüşme olumlu geçti. Heyetimiz toplumun kafasındaki soru işaretlerini, gözlemlerimizi, önerilerimizi Sayın Erdoğan'a aktardı. Şimdi beklenti, bu görüşmenin barış sürecine hız kazandırması çözümün kapısının aralanmasıdır. Elimizde çok büyük bir fırsat var. Tarih yapma, tarihe geçme fırsatı. Ama açık konuşalım ki aradan iki ay geçmesine rağmen çağrıya denk düşen bir adım ve bir iradeyi henüz göremedik. Toplum net ve makul konuşuyor. Bakın diyor ki ‘iktidar neden adım atmıyor? Bu süreç neden hep tek taraflı ilerliyor? Bir oyalama mı var?’ Biz de buradan yürütme erkine soruyoruz; tecrit sürerken, bir tek somut adım bile atılmazken, tam tersine her gün yeni antidemokratik uygulamalar devreye girerken, kayyımlar devam ederken, sizce biz yurttaşlara ne cevap verelim? Ne cevap verelim? Bunlar çok büyük bir soru işareti olarak toplumun kafasında mevcudiyetini koyuyor.
“Güven maalesef sadece güzel sözlerle değil. Pratik ve güven verici somut bir zeminin tesis edilmesiyle olur. Bu zemin nasıl sağlanır? Sayın Öcalan'ın çalışma ve iletişim özgürlüğünün sağlanmasıyla, Meclisin silahsızlandırma süreci için bir yasa çıkarabilmesiyle, demokratik görüşün ve barış kanunu teklifinin hazırlanmasıyla, bu kanunu Meclisten hep beraber çıkartmasıyla ilk adım olarak bunları yaparsak tüm Türkiye rahat bir nefes alır ve toplumun kafasındaki bu soru işaretleri az da olsa yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar.
Hasta mahpuslar: İnsanî ve hukukî olan bu meselede cesur davranabilirsiniz
“Mahir Polat'ın tahliyesi hepimizi çok mutlu etti ve şimdi daha iyi koşullarda tedavi olacağına inanıyoruz. Buradan da kendisine geçmiş olsun dileklerimizi de iletiyorum. İçeride onun gibi yüzlerce ağır hasta tutsak var. Özge Özbek, Hatice Yıldız, Soydan Akan, Selver Yıldırım, Hatice Onaran gibi daha burada sayamayacağım yüzlerce insan hapishanede hem hapishane koşullarıyla hem de hastalıklarıyla boğuşmak durumunda. İktidara ve Meclis Başkanlığına sesleniyorum; güven arttırıcı adımlar atabilirsiniz. İnsanî ve hukukî olan bu meselede cesur davranabilirsiniz. Toplum hasta tutsaklarla, infazı keyfe keder bir şekilde yakılan mahpuslarla ilgili atılacak adımları beklemektedir.
CHP’ye ‘siyasî baskı’: Neden abluka altına alınmak isteniyor?
“İktidarın yargı ve güvenlik güçlerini kullanarak CHP'yi siyaset dışına itmeye çalışmasının kabul edilemez. CHP'ye neden baskı uygulanıyor? Neden abluka altına alınmak isteniyor? Bunlar önemli sorular. Bakın muhalefet bugün bu sürece destek veren, çözümden yana duran bir noktadadır ve bu tarihi bir öneme sahiptir. İlk kez, barış Türkiye'de gündeme geldiği zaman muhalefetten bu kadar ciddi ve önemli bir destek geliyor. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere bütün muhalefete sesleniyorum; barış tüm Türkiye'nin ortak meselesidir. Ne olursa olsun barış ve çözüme dört elle sarılmaktan vazgeçmeyin.
Kayyım atamaları: Kayyım, çocuklar için açılan kreşi kapattı
“Çözüm ve barışı konuşuyoruz diye kayyım uygulamalarını unuttuğumuzu kimse sanmasın. Bakın Van için soruyorum. Kayyım, çocuklar için açılan kreşi kapattı. Neden? Kayyım kadınlara ücretsiz otobüs yolculuğu için verilmiş olan Jin kartı iptal etti. Neden? Kayyım sadece Van'da değil kayyım atanan bütün belediyelerde halkın yararına olan bütün projeleri tek tek iptal etti. Neden? Bütün bunların yanıtını bekliyoruz. Bunun fazlasını bekliyoruz. Kayyım politikaları derhâl son bulmalı ve kayyım atanan belediyelerin seçilmiş belediye eş başkanları ve başkanları kendi görevlerine hızlı bir biçimde iade edilmelidir.”