CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar ve Ankara Temsilcisi Altan Sancar’ın sorularını yanıtladı. Meclis'te Ahmet Şık ile Alpay Özalan arasında yaşanan kavgaya dair konuşan Özel, "Alpay Özalan hastalıklı bir mikrop” ifadesini kullandı.

Korumaları arada bir atlatıyorum

Grup başkanı Özgür Özel ile Genel Başkan Özel arasındaki fark nedir sorusuna yanıt veren Özel, "Tabii ben daha önce koruma kararı olmasına rağmen koruma kullanmıyordum. Genel başkan olduğum güne kadar. Korumalı hayat başka bir hayat yani. Oldukça uyum gösterilmesi zor bir şey ayrıca. Kurultay günü ikinci tur oylamada genel başkan olduğum ortaya çıktı. Teşekkür konuşmasına giderken etrafımda altı tane sivil, iri yarı insan belirdi. ‘Ne yapıyorsunuz’ dedim. ‘Siz kimsiniz?’ dedim. ‘Biz sizin korumalarınız.’ dediler. ‘Benim korumam yok’ dedim. ‘Artık var. Zorunlu korumaya tabisiniz’ yanıtı aldım. Her seferinde o zorunlu korumalarla hareket etmek zorundasın. Kendi başına yalnız kalmak istesen, eşimle birlikte bir yere gitmek istersen falan ona dahi izin yok. Yani bir şekilde koruyorlar. Onları arada bir atlatıyorum… Onlar şey diyorlar, ‘bu yaptığınız bize çok zarar verir.’

Yani mesleki olarak onlar bizi korumak için, gerekirse kendi hayatlarını feda etmek üzere görev yapan arkadaşlarımız. Mesleki kariyerlerine zarar vermek de istemiyorum. Yani bence bu sürecin en zoru o yani, her yere korumayla gitmek. Gittiğin her yerde biri elini kaldırıyor, ‘araba burada duracak. Şuradan yürüyeceksin, buradan gireceksin’ diyorlar. Tedbirleri önceden alıyorlar.

Ben çok ani karar değiştiren birisiyim mesela. Mesela benim Manisa'da neredeyse girmediğim köy yoktur. Yolun üstünde giderken veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde… Bir ilçeye gireceksem veya bir köye uğrayacaksam korumaların önceden oraya gidip bir bakmış olmaları gerekiyor. İşte en çok bunda zorlanıyorum.

Diğer zorlandığım konu Manisa'yı çok özlüyorum. Yıllardır Ankara’dayım. Ama burada ev dahi tutmadım. Misafirhanede kalıyordum. Manisa'dan kopmak istemiyordum. Bütün çevrem Manisa'da. Bir de çocukluğumdan beri büyüdüğüm bir şehir. Hep söylüyorum Spil Dağı burnumda tütüyor. 15 gün görmesem kardeşim Barış'ı özlermiş gibi Spil Dağı'nı özlerim. Şimdi çok az gidiyoruz. Manisa’da yatılı okul arkadaşlarım var. Her sene birlikte tatil yaptığımız. Onlarla zaman geçiremiyorum istediğim gibi. Biraz özel hayattan fedakârlık etmek gerekiyor. O kısımları zor. Eşimi, kızımı daha az görüyorum. Eşim Manisa'da yaşıyor, ben Ankara'da, kızım İstanbul'da. Ayda bir kere falan üçümüz buluşuyoruz. Bir de hani kızıma çok düşkünüm. Görüşmelerimiz falan iyice azaldı. Bir de ben müsait olsam İpek müsait olmuyor." şeklinde konuştu.

İlk geçmiş olsun telefonu Bahçeli'den geldi

Ayağı için kurşunla vurulduğu iddiaları hakkında konuşan Özel, "Bu bence çok olumlu bir şey. Başka bir iddia ortaya atamayıp da kırık ayak için ‘kurşunla vuruldu’ diye bir iddia ortaya atıp onu tartıştırıyorlarsa bu iyi bir şey. Ben bunu MYK'daki arkadaşlarımıza da söyledim. Yani bizde kusur bunu bulup bunun üzerine gidiyorlarsa bu iyi bir şey yani.  Ayağımın kırılmasının ardından ilk telefon Devlet Bahçeli’den geldi. Çok sayıda lider, parti temsilcisi aradı. Can Atalay'ın oturumu için genel kurula katıldım. Orada da hemen herkes gelip, ‘geçmiş olsun’ dileklerini iletti. Ayrıca meclis başkanı hem aradı, hem de o gün Meclis’te de yerinden inip yanıma geldi. Hepsi sağ olsun." ifadelerini kullandı.

Partide normalleşmeye ihtiyaç var

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüşmesini değerlendiren Özgür Özel, "Normali bu. Partide de bir normalleşme ihtiyaç var. Yıllarca birlikte çalışmış kişiler. Ekrem Bey'in Ankara'ya geldiğinde Kemal Bey'i ziyaret etmesi. Hatta Kemal Bey'in de İstanbul'a gittiğinde Ekrem Bey'i ziyaret etmesi. Bence bunların her birisi çok kıymetli. Aksi yanlış. Mesela şimdi ben ne yapacağımı söyleyeyim. Kemal Bey'e gideceğim ama şöyle… Pazartesi günü ben, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin'le buluşup Altan Öymen'e gideceğiz. Altan Öymen’le bir öğlen yemeği yiyeceğiz. Ben onların tüzük konusundaki görüşlerini alacağım. Çünkü önceki genel başkana tüm üyeler gibi görüş sorulmaz. Onlardan gider genel başkan görüş sorar. Bizim aldığımız terbiye, parti terbiyesi bu. Dönüşte de eğer sayın genel başkanın da takvimi uygunsa tüzük hakkında görüşlerini sormak üzere ziyaret edeceğim. Ama bu işte Ekrem Bey'in ziyaretinden sonra oldu, Ekrem Bey'in ziyaretine farklı anlamlar falan yüklemek doğru değil. Ekrem Bey gitmeden önce böyle bir ziyaret yapmayı iki üç hafta önce de planlanmıştı." dedi.

Ziyaretten elbette haberim vardı

Ekrem İmamoğlu'nun ziyareti hakkında bilginiz var mıydı sorusuna yanıt veren CHP lideri Özel, "Vardı tabii... Hacı Bektaş'tayken ‘ben Kemal Bey'i salı günü ziyaret edeyim, kendisiyle böyle konuşacağım’ dedi. Onların bilgisini verdi. Ondan sonra ben de ‘iyi olur’ dedim. Bunlar gayet normal şeyler. Mansur Bey de gitmeden önce bilgi verdi, gittikten sonra bilgi verdi. Ayrıca şöyle de bir şey var. Birbirimize nezaketimizden bunlar yapılıyor. Bilgim olmasa da bir rahatsızlık duymam yani. Ne olacak? Partinin önceki genel başkanıyla herkes bir araya gelebilir. Hiçbir mahsur görmem ama sağ olsun arkadaşlar nezaket gereği bilgi veriyorlar." şeklinde konuştu.

Erken seçim olursa biz iktidarız

Erken seçim iddialarının gündemi oldukça sık meşgul ettiğine değinen Özel, "Ben yarın olsun isterim. Karar yarın alınsın, 60 gün sonra sandığa gidilsin isterim. Benim siyasi kariyerimdeki doruk noktası şu; 31 Mart akşamı -belki bu parti kurulduğundan beri- partinin bahçesi ve etrafı o kadar doluydu. O kalabalığa döndüm ve dedim ki 'Bakın ışıklar yanıyor.' Bu konuşmayı bir kere daha yapmak istiyorum. Genel seçimlerin akşamı, partiyi iktidar yapmış genel başkan olmak dışında bir hedefim yok. 2 ay sonra bir erken seçim olsa biz iktidarız. AK Parti iktidar değil, bu her yerde görülüyor.

Ben erken seçim neden istemeyeyim? Ben 31 Mart'tan önce seçmenlere söz verdim, dedim ki; bu bir genel seçim değil, iktidarı göndermiyorsunuz. Bu seçimde verdiğiniz oy sarı kart, kırmızı kart değil. MHP'li ve AK Partili seçmenlere 'Sarı kartı gösterin' dedim. Seçimden sonra da şunu söyledim; 31 Mart seçim başarısını gerekçe göstererek erken seçim talep etmeyeceğim. 'Ama ülke iyi yönetilmezse erken seçim kaçınılmaz olur' dedim. O günden bugüne emekli maaşına zam yaptılar güya. Seçimin yapıldığı gün 25 kilo kıyma alıyordun, şimdi 22 kilo kıyma alıyorsun. 3 kilo kıyma kayıp.

O günden bugüne asgari ücret bu kadar enflasyona rağmen bir kuruş artmadı. Memleketinde çaycı isyan ediyor, Karadeniz'de fındık üreticisi isyan ediyor. Bütün Türkiye'de AKP'nin kalelerinde Konya'da buğday üreticisi isyan ediyor. AKP'nin kalesi Konya'da, CHP'nin kalesi Tekirdağ'da da, Adana'da da buğday fiyatına da isyan ediliyor. Maliyeti 19 lira olan çaya 17 lira fiyat vermiş. 135 lira dedi fındığa 165 lira talep ediliyorken. Hatta rekoltenin düşük olduğu Trabzon tarafından 180 lira.

Şu anda da 110 liradan fındık satılıyor. Yarın fıstığa gidiyoruz. Antep fıstığında büyük isyan var. 31 Mart seçimini gerekçe göstermeyeceğiz ama tüm bunlar gerekçesiyle geçim olmadığı için seçime ihtiyaç var diyoruz. Bunu da her fırsatta dile getiriyorum, getirmeye de devam edeceğim. Ama şu an tematik mitingler yapıyoruz. Türkiye'de 2 şey oluyor. Bir, ana muhalefet partisi tarihte görülmediği bir şekilde tematik mitingler yapıyoruz sorunun olduğu yerde. Bu mitinglerde iklime rağmen, bir seçim atmosferi olmamasına rağmen seçimden daha azla katılım gösteriyor insanlar. Tüm siyasi partilerden katılım var. Tayyip Erdoğan'ın memleketinde her siyasi partiden büyük bir miting yaptık.

İkincisi de bizim hiç dahilimizin olmadığı şekilde kimi yol kesiyor, kimi yol kesip isyan ediyorlar. Bu önemli bir gelişme. Mesela emekliler, emekli maaşı meselesine sahip çıktı. Bu asgari ücret ve diğer geçimle ilgili zorluklara vatandaş kitlesel sahip çıkarsa günü gelir erken seçim talep edilen mitingler de yapılabilir. Seçimden sonra erken seçim isteyenler yüzde 30'lardayken şimdi yüzde 60'lara tırmandı. Ama sokağa yansırsa o zaman olabilir. O zamana kadar ben derdi olanın derdini en yüksek şekilde sahiplenip hakkını savunmaya devam edeceğim. Türkiye böyle gider, bu toplumsal hareketlenme daha da kabarırsa erken seçim mitingleri olur. O tip bir mitingin toplumda yükselen tansiyonun üzerine gelişmesi çok daha kıymetli." dedi.

O lafları söylersen cezayı alırsın

Meclis'te yaşanan kavga hakkında birçok köşe yazarının kendisine yönelik eleştirilerine yanıt veren CHP lideri Özgür Özel, " Sadece o konuşmayı öyle izleyince Murat Sevinç de haklı. Ama orada şu detay var; Meclis'te kısa söz talebiyle yaptığım ve şu şerhi düştüğüm bir konuşmaydı: Bütün itirazlarımız duruyor ve birazdan arkadaşlarımız dile getirecek. Grubumuz adına grup başkanvekillerimiz konuşacak ve konuşacakları konu hukuksuzluk ve orada yaşanan her şey. Onlardan önce genel başkanın söylenecek sözü söylemesi, o arkadaşlara 'Siz bu işi beceremezsiniz' demek. Ben grup başkanvekiliyken bana yapsaydı mesela Kemal Bey, ben herhalde görevi bırakmayı düşünürdüm.

Birincisi bu arkadaşlara büyük bir saygısızlık olurdu. İkincisi ben Mahmud Abbas oturumuna katılamamışım çünkü ayağım kırılmış. Ertesi gün geliyorum. Dış politika açısından da insanlar 'Ana muhalefet katılmadı' diyebilir. Oraya bir şerh düşmem lazımdı, onu söyledim. 'Dün bu yüzden gelemedim, bugün geldim ama Mahmud Abbas ile telefon görüşmesi yapacağım' dedim. Ertesi gün de yaptım zaten. Ayrıca ben kavga çıkıp Alpay Özalan saldırdığında Meclis Başkanı'nı aradım. Ondan önce Ahmet Şık'a geçmiş olsun telefonu açtım. Gülistan hanımı odasında ziyaret ettim. Bizim Okan (Konuralp) yaralanmıştı. Hem yüz yüze ayaküstü hatırını sordum hem de sonra telefonla sağlık durumunu takip ettim. Ardından Meclis Başkanı'nı aradım. Meclis Başkanı'na 'Anayasal bir suç işleniyor. Bekir Bozdağ'ı taşere edemezsiniz. Suçu ona işletemezsiniz. O görüşmeye başkanlık etmelisiniz. Oturumu siz yönetmelisiniz, Bekir Bozdağ yönetmemeli' dedim. Benim dediğimi yaptı.

Meclis Başkanı'na 'Müdahale etmeniz, şiddete karşı tavır koymanız önemli. Sizin yaptığınız uygulamalara ilişkin bütün itirazları arkadaşlarımız söyleyecek' dedim. Ben bu kapsamda kaldım, gerisini arkadaşlar söyledi.

Ahmet Şık ile de konuştum. Bu pazartesi de konuştum. Ben kendisini aradım, o da bana geçmiş olsun demek için ulaşmaya çalışmış. Kendisine de 'Asla ikisi denk tutulamaz. Ama bizim açımızdan da yaptığı ilk cümlenin o cümleler olması ve oturumun bu noktaya gelmesi hiç faydalı olmadı. O yüzden bir kez daha çağıracağım' dedim. Ben başka partiye nasıl konuşacağını tarif edemem. Ama Ahmet Şık'ın ilk cümleden kullandığı o kelimeler.... İç Tüzük'e göre o lafı söylüyorsan o cezayı alıyorsun." ifadelerini kullandı.

Alpay Özalan demokrasi mikrobudur

Alpay Özalan'ın milletvekili yapılmasının doğru olmadığını belirten Özel, "Meclis İdare Amiri yapılması da doğru değil. Alpay beye ödenen maaşının her bir kuruşu israftır bu memleket için. O kadar kötü bir şey ama mikroba 'Niye Hastalık yapıyorsun?' diye sorulmaz. Bana diyorlar ki 'O da ceza aldı, o da ceza aldı.' İç Tüzük'e göre saldırı ve küfür/hakaretin cezası bu. İlkinde kınama, sonra çıkarma veriyorsun. Bu Alpay ile Ahmet Şık'ı denk tutmak meselesi değil. Esas mesele mikroba 'Neden hastalık yapıyorsun?' diye sorulmaz. Ama Alpay'a bu fırsatı vermeden biz o oturumda usul tartışmasıyla bütün imkanları tüketmeliydik. Biz hiçbir şey yapamadık ki o gün. Kan bulaştı. Gözümüzün önünde kadın dövdüler. O tansiyonun içinde bir genel görüşme oldu gitti. İnsanları bizim vicdana davet etmemiz gerekirken herkes tuttuğu safta yürüdü. Oysa ki genel görüşme açılmasını öneriyorduk. Belki gruplar arası diyalogla bir genel görüşme açılsa 2 gün istişareler olabilirdi partiler arasında. Ama o an ben Ahmet Şık'ın o gün söylediği sözün ve üslubun taktiksel olarak da yanlış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca İç Tüzük'e göre de sorunlu ifadeler. Karşı tarafa hak etmediği bir mağduriyet yarattı. Sen bütün AK Parti vekillerine 'cibiliyetsiz' deyince biz bütün haklı davamızdan savunmaya geçmek zorunda kaldık muhalefet olarak. Onlar için bahane oldu. Ama Ahmet Şık'a 'Neden yanlış yaptın?' diyebilirim. Bu hakkım var, onlar da bizi eleştiriyorlar. Alpay demokrasi mikrobudur. Onun işi hastalık yapmak." şeklinde konuştu.

Kaynak: Gerçek Gündem