2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu görüşmeleri kapsamında TBMM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesi görüşüldü.

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında konuşan CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Milli Sarayların yönetimi ve ziyaret ücretlerini eleştirerek, şunları söyledi:

“Milli Sarayları konuşuyoruz. Artık saray deyince de akla bir saray ve bir kişi geliyor. Herkes biliyor ki bu ülkede saray sever bir kişi var. Yazlık, kışlık, uçan, kaçan saraylar onun, sokaklar-meydanlar bizim olsun.

Tam da AKP'ye göre bir atama

Malum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte milli saraylar da Cumhurbaşkanlığına bağlandı, CHP olarak itiraz ettik yüksek mahkeme bazı kısımlarını iptal etti. Önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz, ne kadar uyulacağını. Evet Tarihi, yüzyıllara dayanan saraylarımızı da Cumhurbaşkanı, önce alıp kendisine bağladı. Ardından oğlunun arkadaşı Yasin Yıldız’ı Milli Saraylar İdaresi Başkanı olarak atadı.

Peki biz Yasin Yıldız’ı nereden hatırlıyoruz? Gezi Direnişi sırasında ‘Camide içki içtiler’ yalanını vardı ya işte onu basına servis etmesinden tanıyoruz. Koca yalana koca sarayların başkanlığı… Tam da AKP’ye göre bir atama olmuştur. Bu atamayla birlikte çalışanlara yönelik mobbing başladı, yandaşa verilen ballı ihaleler verildi, personel de emekliliğe zorlandı.

Sadece Topkapı Sarayı’nı gezmenin bedeli 270 TL

Bunlar olurken bu sarayları asgari ücretlinin gezemediği kesin. Sadece Topkapı Sarayı’nı gezmenin bedeli 270 TL. Gece gezersen 1000 TL!

Düşünün 4 kişilik bir ailesiniz iş çıkışı ecdadımızı öğrenelim deseniz, 4 bin TL. Yani kültür mirası da sadece zengine seyirlik. Gittiniz, gezdiniz, yoruldunuz ‘hadi bir çay içeyim’ deseniz. Çay 45 -50 TL! Milli sarayların içine yapılan lüks kafelerde zenginler oturuyor, Halk sarayları dışarıdan izliyor. 

Bu devletin kolonları yıkıldı demek

Parlamento’nun en önemli görevi bütçe yapmaktır. Ama ülkede öyle bir Anayasasıszlık var ki; mecburen bunları da konuşmak durumunda kalıyoruz. Bu ne demek? Bu devletin kolonları yıkıldı demektir. Çatı uçtu uçacak demektir.

Bir de bu halde bize ‘gelin Anayasa yapalım’ diyorlar. Zaten mevcut olana uymuyorsunuz şu anda. Biz ‘bina sallanıyor’ diyoruz. Onlar hala Edoğan’ı seçtirme derdinde. Biz çatı uçtu diyoruz, onlar hala arsanın rantı peşinde. O yüzden kusura bakmayın Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa tuzağınıza kanıp 22 yıllık suçlarınızın ortağı olmadı, bundan sonra da olmayacak.

Saray’dan üç elma düşse…

Dünyada saraylar, saltanatlar çöküyor, maalesef bizim bütçemiz Saray’da hazırlanıyor. Vatandaşlarımız zannetmesin ki; bu bütçe sarayda hazırlandı, Meclis’te pişecek, bize de düşecek. Maalesef öyle bir dünya yok. Saraydan üç elma düşse biri 5’li çetelere biri akrabalara biri de pusuda bekleyen akbabalara. Vatandaşa düşse düşse kafasına taş, gözüne yaş, yüreğine telaş düşer.

Bunun yolu terör örgütleriyle iş birliği yapmak değil

Bugün bütçeyi konuşuyoruz fakat biliyor ki Suriye'de yaşanan her gelişme, sınırlarımızı, ekonomimizi ve güvenliğimizi doğrudan etkiliyor. Komşumuzun toprak bütünlüğü ve barışı, bizim huzurumuz için de şarttır. Ancak bunun yolu, terör örgütleriyle iş birliği yapmak değil, bölge halklarının demokratik taleplerine destek olmaktır.

Bunlar bize çok tanıdık

Herkesin sustuğu ve bir kişinin konuştuğu bir sistemler, sonunda yıkılmaya mahkûmdur. Dün Afganistan’a, bugün Suriye’ye dönen oklar ve emperyalist güçler, yarın Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelmek için kendine zemin aramaktadır. Çünkü tek adam rejimlerinin ve terör örgütlerinin beslendiği üç şey var: korku, kaos ve ayrımcılık. Bize de bunlar çok tanıdık. 

Bu ülke için bir varoluş mücadelesi

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, tek adam rejimine karşı verdiğimiz mücadele, işte bu nedenle sadece bir siyasi tercih değil, bu ülke için bir varoluş mücadelesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün vizyonuyla kurulmuş bir hukuk devletidir. Geleceğimizi karanlık senaryoların hükmüne bırakmamak için, güçlü bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin teminat altına alınması şarttır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve tabi ki güçler ayrılığı ihtiyaçtır.

Sizin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyorsunuz ama aslında bu otoriter zulüm rejimi bu ülkenin tabutuna çakılan son çivi oldu. Geldiğimiz noktada bu sistemle bebekler tabutlara, çocuklar ÇEDES batağına, belediyeler kayyum aymazlığına, işçiler emekliler tefecilere, hukuk ayaklar altına, onurlu, adil bir yaşam ise rüyalara düşmüştür.

Sözlerime son verirken asla umutsuz değiliz. Biz umutların değil; diktatörlerin, sömürü düzeninin yıkıldığı; açlığın, zulümlerin, savaşların son bulduğu bir dünya istiyoruz bu gerçekleşene kadar mücadele etmeye söz veriyoruz.

Kaynak: BÜLTEN