CHP İzmir Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Rıfat Nalbantoğlu, birbiri ardına açılan yüksek güvenlikli hapishanelerde mahpusların insani olmayan şartlarda bulunduklarını ve yaptıkları bütün başvurulara karşın muhatap bulamadıklarını belirterek, sorunu Meclis’e taşıdı.
Kuyu tipi olarak nitelendirilen bu hapishanelerde kalanların fiziksel, ruhsal ve bedenen sağlıklarını kaybetmelerine seyirci kalındığını ve birçok hapishanede açlık grevlerinin yaşandığına dikkat çeken Nalbantoğlu, olası yaşam kayıplarından Adalet Bakanının sorumlu olacağını belirterek şunları ifade etti:
“Ülkemizde hapishaneler hemen her dönem işkence, hak ihlali ve kötü muamelelerle anılmıştır. Ancak son dönemlerde birbiri ardına açılan ve “Kuyu Tipi” diye nitelendirilen yüksek güvenlikli, Y ve S tipi hapishanelerdeki kötü muameleler ve hak ihlalleri, 12 Eylül zindanlarındaki uygulamalardan daha beter bir boyuta erişmiştir. Yer seçimi, mimarisi ve fiziksel koşulları ile adeta mahpusların yavaş yavaş ölümüne zemin oluşturan bu hapishaneler, sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenlerle sınırlı kalmayıp, muhalif düşünen, hükümeti ve sistemi eleştiren herkes için olağan kapatılma mekanına dönüşmüş durumdadır. Mahpuslardan gelen mektuplara göre büyük çoğunluğun tek kişilik hücrelerde, bir kısmının da üç kişilik odalarda kaldığı bu cezaevlerinde, sosyal izolasyon, insansızlaştırma ve yalnızlaştırma ile tecrit uygulanmaktadır. 24 saat kamerayla izlenen mahpuslar, günün 22,5 saatini kapalı alanda gün ışığından yoksun bir şekilde geçirirken, birbirlerini görmemek koşuluyla günün farklı saatlerinde 1,5 saatlik bir havalandırmaya çıkarılmaktadırlar. Adli Tıp Kurumunun raporlarına dayalı olarak Adalet Bakanlığı tarafından verilen “Hapishanede kalamaz” kararları uygulanmamakta, hastaneye sevk edilseler dahi protokollere uygun tedaviden yoksun bırakılmakta, tahlil sonuçları çeşitli nedenlerle değerlendirilmemekte, bütün verilere rağmen İl Sağlık Kurulları kendi raporunu oluşturmayarak süreci uzatmaktadır. Bu ve benzeri uygulamaların yanı sıra ayakta sayım, çıplak arama ve kötü muamelelerle mahpusların ruhsal ve psikolojik olarak çökmesine yönelik izolasyonlar, şüpheli ölümlere ve intiharlara yol açmaktadır.
Mehmet Düvel Bakanlık kararına rağmen neden tahliye edilmiyor?
“Kuyu tipi” hapishanelerde yaşananlara en somut örnek ise Buca Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yatmakta olan Mehmet Güvel’in yaşadıklarıdır. Yüzde 80 engelli, Wernicke Korsakof (WK) ve prostat kanseri olan 78 yaşındaki Mehmet Güvel’in, Adli Tıp Kurumu raporuna ve Bakanlıkça “Hapishanede kalamaz” kararına rağmen tedavi protokollerine uygun ne tedavisi yapılmakta ne de tahliyesine karar verilmektedir. Adalet Bakanlığı ve diğer yetkililer ise bu durumu bildikleri halde seyirci kalmakta, süreci izlemektedirler. Bilinmelidir ki, bu hapishanelerde yaşanacak olası can kayıplarından Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı sorumludur. Yapılacaklar ise bellidir. Öncelikle bu “Kuyu tipi” hapishaneler ya kapatılarak burada yatanlar başka cezaevlerine nakledilmeli ya da insani yaşam standartlarına uygun hale dönüştürülmelidir. Ayrıca bu hapishanelerde bulunan hasta mahpusların tedavileri yapılmalı, ağır hasta olanlar ise tahliye edilmelidir.”
Konuyla ilgili olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi de hazırlayan Nalbantoğlu, önergesinde “Ağır hasta olan ve hapishanedeki koşulları protesto amaçlı açlık grevinde bulunan mahpusların durumunu sordu.