İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisinin tadilat gerekçe gösterilerek kritik hastalar ve ambulansla gelen hastalar dışındaki hastalara kapatılmasına tepkiler sürüyor. Acil servisin kapatılmasıyla ilgili konuşan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin yatak kapasitesi bakımından İzmir'in en büyük üçüncü hastanesi olduğunu belirterek "Bu hastanenin acilinin yönetim tarafından fiziki olarak tadilat, tamirat yapılıyor gerekçesiyle kapatılmış olması inandırıcı bir yaklaşım değil. Çünkü Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yıllardan beri birkaç yıldan beri pek sıkıntılar zaten yaşanmaktaydı. Ekonomik sıkıntılar, personel eksikliği gibi zaman zaman kamuoyuna yansımış olan işte hekimlerin istifa ettiği gibi asistan arkadaşların çalışma şartlarının çok zor olduğu gibi pek çok konu zaten yansımıştı. Bize gelen bilgilere göre Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Hastanesi’nin acilinde tadilat yapılıyor gerekçesiyle kırmızı kodlu hastaların haricindeki acil vakalar şu an itibarıyla alınmıyor. Tabii kırmızı kodlu hastalar hayati risk taşıyan hastalar. Ama o bölgede yani Urla'dan, Seferihisar'dan, Çeşme'den o bölgeden gelen hastaların ilk geldiği yer Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi acili. Şu an itibarıyla bu hayati risk taşımayan hastalar doğal olarak o bölgeden muhtemelen geneli itibarıyla şehir hastanesine taşınacak. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nden şehir hastanesinin arası herhalde 35 kilometre vardır muhtemelen. Bu hastaların yolda hayatlarını kaybetmesi durumunda ya da hayati riskle ilgili bir olumsuz yaşamaları durumunda bunun sorumluluğunu kimler alacaktır? Bunu da sorgulamak lazım" dedi.
Üvey evlat muamelesi görüyoruz
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde personel yetersizliği olduğunu dile getiren Doğruyol, "Asistan arkadaşlarımızın 24 saatlik nöbeti boyunca tek asistanın nöbet tuttuğu en iyi ihtimalle iki asistanın 24 saat nöbet tuttuğu yönünde bilgiler mevcut. Buradaki 24 saatlik nöbette tek asistanın ya da iki hastanın nöbet tutması demek orada sağlıklı sağlık hizmeti verilmemesi demektir. Çünkü yorgunluk arttıkça hata payı da artacaktır. Bu hata payının artmasıyla oraya gelen vatandaşlarımızın da can güvenliği tehlikeye girecektir. Oradaki acilde bize göre en az 4 asistan arkadaşımızın ve bir uzman arkadaşımızın aynı anda nöbette olması gerekir. Bu insanların dinlenmeye ihtiyacı var. Sağlık hizmeti hatayı kaldıran bir meslek değil. Sonuçta oradaki en küçük bir hata bir başka vatandaşımızın hayatına mal olabilir. Bundan dolayı burada oluşmuş olan bir halk sağlığı problemidir. Bu halk sağlığı problemi sadece Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin ya da YÖK'ün problemi değil aynı zamanda Sağlık Bakanlığı'nın problemidir. Sağlık Bakanlığı ve YÖK el birliğiyle hastane yönetimiyle birlikte Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde aciline bir an önce personel olarak, ekonomik olarak ne gerekiyorsa düzenlemeli ve hizmete açmalıdır. Biz İzmirliler olarak zaten sağlık yatırımları konusunda üvey evlat muamelesi görüyoruz. Önümüzdeki süreçte de bunu daha fazla hissetmek istemiyoruz. Hastanenin aciline yazılmış olan yazıda hastanenin acilinin bakım ve onarımı alındığı, tadilat, tamirat yapılacağı ve kırmızı kodlu hastaların haricindeki hastaların alınmayacağı yönünde bir yazı var. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde acili oldukça geniş bir alan. Tadilat tamirat yapılabilir mi? Yapılabilir ama çok büyük bir acili tümden kapatıp da yani burada ben tadilat yapıyorum gerekçesi çok inandırıcı bir gerekçe değil" ifadelerini kullandı.
Siyasetin kamu kurumlarından elini çekmesi lazım
Personel istihdamına ilişkin sıkıntıların olduğunu dile getiren Doğruyol, "Sadece Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak bahsetmiyorum. Maalesef Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerimizde de üniversite hastanelerimizde de personel çalıştırma yönüyle, personel istihdamı yönüyle sıkıntılarımız var. Bazı hastanelerimizde işte onun yakını, bunun gelini, onun damadı mantığıyla bazı personeller görev yapmıyor, çalıştıramıyorsunuz. Bir başka yerden de baktığımızda Maliye Bakanlığı’nın tasarruf tedbirler çerçevesinde personel atamasını da öngörmemesi bunları getirebiliyor. Yani şu an tasarruf tedbirlerinden dolayı hepimiz izliyoruz kamuoyunda. Mesela yeni memur alımlarında yapılmış olan sınırlamalar... Bazen hastanelerin bütçelerinden dolayı personel çalıştıramamaları, bazı çalışanların da siyaseten onun yakını bunun gelini, damadı, mantığıyla çalıştırılamaması maalesef olayı buraya getiriyor. Kamuda çalışan tüm arkadaşlarımız memur ya da işçi sonuç itibarıyla maaşlarının karşılığında hizmet veriyorlar. Maaşları az ya da çok olabilir ama herkes aldığı maaşın karşılığında o hizmeti vermek zorundadır. Siyasetin de kamu kurumlarından elini çekmesi lazım. Bundan dolayı da oradaki yöneticilerimiz de maalesef çoğu zaman zor durumda kalmaktadır" diye konuştu.
Vatandaş iyi doktora ulaşmakta zorluk çekiyor
Hekimlerin emeklerinin karşılığını alamadığı kamu hastanelerden ayrıldığını da ifade eden Doğruyol, "Hekim arkadaşlarımız yurt dışına gitme konusunda ya da özel hastanelere geçmesi konusunda çok hızlı hareket halinde olan bir meslek grubu. Kamuda emeğinin karşılığını alamadığını düşünen doktor arkadaşlarımız gerek yurt dışına gerekse özel hastanelere geçmektedirler. Bunun sonucunu da şu anda da kısmen yaşamaktayız. Vatandaşlarımız doktor arkadaşlarımıza yani mesleğinde iyi olan doktorlara daha doğrusu ulaşmakta zorluk çekmekteler. Önümüzdeki süreçte bunun daha da artacağına inanıyoruz" dedi.
Asistan hekimler 24 saat molasız çalışıyor
Yazılı açıklamada bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisinin asistan doktorları ise çalışma koşullarını anlatarak uzman hekim görevlendirmesini talep etti. Asistan doktorlar tarından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Son TUS ile başka acillere yerleşerek gidenler ve uzman olanlar ile birlikte geriye 4 asistan kalıyor. Acilimizin yeşil alanı ağustos başında tadilata alınıyor fakat kırmızı sarı alanın işlemeye devam edeceğini ve merkezi olduğumuz yerlerden sevk almaya devam edeceğimizi söylüyorlar. Günde 1 maksimum 2 asistan ile 24 saat bu alanların çevrilmesi planlanıyor. Kırmızı alana günde ortalama 60-70 hasta giriyor. Bu hastalar Çeşme Urla bölgesinden bütün kritik hastalar ve multitravmalar, belli günlerde İzmir'in tüm koroner hastaları, tüm trombektomi, gis kanama sevkleri ve çevremizde bulunan 100'den fazla huzurevinin hastaları. 2 kişi bu şekilde çalışamayacağımız belirtildiğindeyse '24 saatte 40 hastaya mı bakamayacaksınız' şeklinde dönüş alıyoruz. Mevzunun hasta sayısı olmadığını, 24 saat molasız çalıştığımızı birbirimizi dinlendirebilecek imkanımız kalmadığını ve artık hata yapmamızın kaçınılmaz olduğunu, 3 hasta aynı anda kötüleştiğinde siyah triyaj yapmak istemediğimizi, hastaların sıklıkla dediği ölünce mi bakacaksınız bize sorusunun gerçeğe dönüşeceğini anlatamıyoruz.
"Koltuk kapmacaların bedelini asistana ve hastaya ödetmelerini istemiyoruz"
Anabilim dalı ile başhekimlik arasındaki problemlerin, rektörlük ile il sağlık arasındaki problemlerin ve anlamlandıramadığımız koltuk kapmacaların bedelini asistana ve hastaya ödetmelerini istemiyoruz. Bizi bu şekilde çalıştırdıkları için yapacağımız malpraktislerin bedelini bizden başka kimsenin ödemeyeceğini düşünüyoruz. Tüm asistanlar tükenmişliğimizi hocalarımıza anlattık, bazı asistanlar nöbete geç geldiklerinde intihar etmiş olmalarından korktuğumuzu, acilde antidepresan ve anksiyolitik türevi ilaç kullanmayan asistan neredeyse kalmadığını söyledik. 3 yıldır yıllık izin alamayan, rotasyonlara çıkamayan asistanlar bu çözümsüzlük içinde kendine ya da hastaya zarar vermemek için kaçınılmaz bir şekilde rapor almaya başladı. Türkiye'nin ilk ve en iyi acillerden olarak anılan 3. basamak bir hastanenin acilinin geldiği durumun bu kadar sorgulanmaması, eğitimin bitmesi, acilin artık işleyemez duruma gelmesi ve acilin yönetim tarafından bu kadar yalnız bırakılması artık halk sağlığı problemine dönüşmüştür ve Sağlık Bakanlığı’nın problemidir.
Başhekim yardımcısından tehdit
Dokuz Eylül Üniversitesi ve Dokuz Eylül Acil Servisi ile ilgili günlerce konuşulacak tartışacak konular var. Acilimize alkollü bir şekilde gelip kameraların önünde nefret kusan, gerekirse molasız çalışacaklar ama kapıda hasta beklemeyecek diyen başhekim yardımcısından, gece 12'de 2 asistan 1 hoca kırmızı sarı ve yeşil hastalarına yetişmeye çalışırken neden kapıda yeşil hastasını bekletiyorsunuz diye hocayı tehdit eden başka bir başhekim yardımcısına, önce bizi anladığını söyleyip destek olmaya çalışan fakat bir sabah 1 asistan arrest başında 2 asistanda bütün acili devir alırken kapıda bekleyen bel ağrısını içeri sokup arrestten çıkan asistanın önüne koyup ‘açıkla şimdi neden hasta sıra bekliyor’ diye asistanı hastanın önüne yem yapan başhekimimiz, kritik hastayla ilgilenmemiz için bize ihtiyacımız olan güvenli alanı sağlamaktan yoksun yönetimimiz, kendileri sorunu çözemedikleri kendileri sorunu çözemedikleri için bizi bu düzene yem yapan hocalarımız... Biz çalışmaktan gocunmuyoruz, hata yapmak ve bu kadar yalnızlaştırılmak istemiyoruz. Bütün aciller kaostur bunu kabul ederek uzmanlık eğitimine başladık fakat şu an yaşadığımız kaostan ziyade insanların ileri basamak hastane olarak sevk edildikleri büyük bir üniversite hastanesinde yönetimsizlikten kaynaklanan doktor açığı nedenli yarardan çok zarar görmeleridir. Artık eğitim kliniğini olmaktan çok uzak olan acilimizin şartları tekrar sağlayana kadar kapatılmasını ya da acilimize uzman hekim görevlendirmelerinin yapılmasını ve yalnız bırakılmamamızı talep ediyoruz."
Hastaneden açıklama
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nden yapılan açıklamada ise "Erişkin Acil Servisimiz Sağlıkta Kalite Standartları gereği, fiziki alt yapısında iyileştirmeler yapmak ve sizlere daha iyi hizmet sunmak amacıyla 01.08.2024 tarihinden itibaren tadilata girmiştir. Tadilat kısmi olarak planlanmış olup acil servisimizde kritik hastalarımızın izlemine ve 112 tarafından ambulans ile müracaat eden hastalarımıza hizmet verilmeye devam edilmektedir. Bu süreçteki anlayışınız için çok teşekkür ederiz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur" denildi.