Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombası saldırısı, askeri tarihte gerçekleştirilen ilk nükleer saldırıdır. 1945'in sonuna kadar Hiroşima'da atom bombası saldırısından dolayı yaklaşık 140.000, Nagasaki'de ise 80.000 kişi ölmüştür. 2007'de, Nagasaki belediyesinin resmi sitesine göre, o an öldürülen veya daha sonra atom bombasının etkisiyle ölenlerin toplam sayısı 143.124'e ulaşmıştır. 

Dünyanın ilk nükleer faciası Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılmasının  79. yıldönümünde Ege Çevre Ve Kültür Platformu bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Bundan 79 yıl önce, 6 ve 9 Ağustos 1945’te, tarihin ilk nükleer saldırıları gerçekleşti. ABD’nin Hiroşima ve hemen ardından Nagazaki’ye düzenlediği iki atom bombası saldırısıyla, 1945'in sonuna kadar Hiroşima'da yaklaşık 140.000, Nagazaki'de ise 80.000 kişi öldü. Bu saldırılar sonucu çok daha fazla sayıda insan sakat kalmış, onlarca yıl boyunca radyasyona bağlı ölümler, anomali ve sakat doğumlar olmuştu. Üzerinden 79 yıl geçti… İnsanlık bu trajediden ders aldı mı? Bu nükleer saldırıların son olacağını gönül rahatlığıyla söyleyebiliyor muyuz? Yaşananlar, bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt vermemizi engelliyor.

2. Dünya Savaşında Naziler tarafından gerçekleştirilen soykırımlar kadar dehşet verici olan Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları da bir soykırımdır ve bu soykırımı gerçekleştiren ABD, mutlaka yargılanmalı, bunun hesabını tüm insanlığa vermelidir.

Nükleer santraller nükleer felakete sürüklüyor

Ne yazık ki bu soykırımın tekrarlanma olasılığı, Demokles’in kılıcı gibi insanlığın tepesinde sallanmaya devam ediyor. Gizli-açık gerçekleştirilen nükleer silah denemeleri, sürekli geliştirilen nükleer santral teknolojileri ve yaşanan kazalara karşın sürekli sayısı artan nükleer santraller. Çernobil ve Fukuşima nükleer kazalarının dünya üzerindeki etkileri bazı ülkelere ders olsa da ülkemiz yetkililerini nükleer maceradan vazgeçirmeye yetmedi. Ülkemiz bugün, Akkuyu’da başlayan ve Sinop’ta ısrarla yapılmaya çalışılan nükleer santrallerle sonu belirsiz bir nükleer felakete sürükleniyor.

Rusya-Ukrayna savaşı sırasında her iki tarafın açıklamaları, yeni bir nükleer felaketin yaşanabileceği dehşetini tüm dünyaya duyurmuştu. Avrupa’nın en büyük nükleer santrali olan Zaporijya Nükleer Santrali, bu savaşın en tehlikeli çatışmalarına sahne olmaktadır. Bu santralden gelen gerçek ya da asılsız haberler, tüm dünyayı dehşete düşürmektedir. Bu da bize, bir savaş sırasında bir nükleer santralin, aynı zamanda çok tehlikeli maceralara da konu olabileceğini göstermektedir.

Kamuoyundan saklanan 700'den fazla kaza var

Nükleer denemeler, çöllerde ve denizlerde gerçekleştirilmiştir. Sanki çöl ve denizlerin birer ekosistemi yokmuş gibi davranılmakta, gerçekleştirilen bu denemelerin ne tür yıkımlara neden olduğu sır gibi saklanmaktadır. Büyük Sahra’da gerçekleştirilen nükleer denemelerle radyasyon bulaşmış olan çöl kumları/tozları, rüzgarlarla ülkemize ve dünyanın çeşitli yerlerine uçmaktadır. Fransa’nın Cezayir’de 1960 yılında yaptığı nükleer silah denemesinden kalıntılar, 60 yıl sonra Sahra Çölü’nden Avrupa’nın güneyine uzanan toz bulutlarında tespit edilmiştir. Bu tozların tüm canlıların sağlığı üzerinde ne gibi etkileri olduğu halen araştırılmamıştır. Çoğu kamuoyundan saklanan, yedi yüzden fazla nükleer santral kazaları gibi.

Bugün yaşananlardan ders almayanlar, yapılacak nükleer santraller sayesinde dünyada yeni bir nükleer güç olmamızın hayalini kuruyor. Bu hayalperestler Çernobil ve Fukuşima patlamasıyla ortaya çıkan radyasyonun binlerce kilometreye yayılmasını, ülkemiz dahil dünyanın pek çok yerinde kanserden ölümlerin artışına sebep olmasını görmezden gelmektedir.  Hiroşima, Nagazaki, Çernobil ve Fukuşima felaketleri sonrası yaşanan can kayıplarına, yakılan ağıtlarla dökülen gözyaşına, Akkuyu için, Sinop için dökülecek gözyaşları eklenmesin…

Nükleer Enerji Santrallarının gereksizliğini ve yanlışlığını anlatmaktan, sesimizi duymayan iki adım ötemizdeki karar vericilerin aymazlığını ortaya sermekten asla yorulmayacağız. Her yıl, Fukuşima, Çernobil ve Hiroşima felaketlerinin yıldönümlerinde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamaları ne yazık ki hala güncelliğini korumaktadır. Aynı şeyi tekrarlıyor ve yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz: Ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istemiyoruz. Nükleere Hayır, Yaşasın Hayat!"

Kaynak: Haber merkezi