Semra İğtaç- “Gerçek bir yapıt, hayatın geneline dair soru sorar. Bu da onu zaten politik yapar.” diyen Gazeteci Yazar Enver Aysever İz Gazete’nin sorularını yanıtladı.
Edebiyatın politik olması gerektiğini savunuyorsunuz. Peki, günümüzde iktidarın gölgesinde yazılan ama politik olduğunu iddia eden edebiyat, gerçekten muhalif midir; yoksa sadece estetikle süslenmiş bir konfor alanı mı yaratıyor?
“Gerçekten bir sanat yapıtı, hele ki edebi bir metinse, kaçınılmaz olarak bir yaşam sorunuyla karşılaşır. Bu yalnızca döneme değil, yaşamın geneline dair bir soru ortaya koyar. O soru da doğası gereği politiktir, yani muhaliftir. Çünkü edebiyatçı hayatı anlamaya çalışır, düşünmeye çalışır, yeniden inşa etmeye çalışır. Has bir yazar, yalnızca dönemin değil, insanın genel varoluşuna dair yüzleşmeler yaratır.”
“İyi edebiyat; süsten, abartılı betimlemelerden ve sahte muhalefetten arınmış olmalıdır. Eğer bir yazar, sadece estetikle süslenmiş ama aslında hiçbir gerçek meseleye dokunmayan bir konfor alanında yazıyorsa, o metin ne gerçek edebiyattır ne de gerçek muhalefettir. Gerçek edebiyat, yapıtın kendisine güvenmek demektir.”
Televizyon programlarınızda cesur ve ters köşe sorular soruyorsunuz. Soru sormak, Türkiye’de karşılık bulduğu anda bir şok etkisi mi yaratıyor?
“Türkiye, soru sormayı seven ya da becerebilen bir toplum değil. Soru sormak, bir meseleyi sorunlaştırmak için müdahale etmektir. Bu, filozof Sokrates’in yöntemidir. Bir fikrin karşı pozisyonunu alarak sorgulamak, onu diyalektik bir tartışmaya taşımak… Medyadaki programlarımda da yaptığım budur. Bu nedenle sorular ters köşe ediyor, çünkü hakiki sorularla nadiren karşılaşıyoruz. Ama tam da bu nedenle kıymetliler.”
Devleti yazarın kurmacası değil, kendisi rahatsız eder
Bugünün Türkiye’sinde bir romanda geçen kurgu cinayet, gerçek bir politik itiraza dönüşebilir mi? Ya da şöyle soralım: Politik roman hâlâ devleti rahatsız edebiliyor mu?
“Devleti yazarın kurmacası değil, yazarın kendisi rahatsız eder. Çünkü gerçek bir yazar, hayatı varsayar. AKP hükümeti uzun zamandır kendine göre bir ‘yazar tipi’, ‘sanatçı modeli’ yaratmaya çalışıyor ama bu mümkün değil. Çünkü entelektüel birikimi olan, sorgulayan biriyle iktidarın tam uyum içinde olması beklenemez.”
“Gerçek yazar, kendi pozisyonuyla iktidarın pozisyonunu çatıştırır. Kurmaca da bu çatışmanın doğal uzantısıdır. Siz, yüzde yüz iktidara uyumlu bir sanatçı tipi yaratamazsınız. Yazarın kendisi zaten başlı başına rahatsız edici bir figürdür. Dolayısıyla, evet; politik roman hâlâ rahatsız eder. Etmelidir.”