Yatağan’a bağlı Yeşilbağcılar Mahallesi’nde eşi Figen Çoban’ı öldürmesi ile ilgili davanın 7 Mart’ta yapılan dördüncü duruşmasında savcı sanığın annesi H.Ç. hakkında beraat, Figen Çoban'ın kayınbiraderi Süleyman Çoban için 'eyleme iştirakten' ceza verilmesini istemiş, sanık Mehmet Çoban hakkında ise eşi Figen Çoban’ın iş yerindeki bir şahısla olan mesajları nedeniyle 'haksız tahrik indirimi' uygulanmasını talep etmişti. Ancak mahkeme, 4 Nisan’da savcının 'haksız tahrik indirimi' talebini kabul etmeyerek, sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti.
Figen Çoban’ın kayınbiraderi Süleyman Çoban ise 17 yıl hapis cezası almıştı. Savcı, Mehmet Çoban hakkında verdiği karara itiraz etmişti. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 24'üncü Ceza Dairesi de itirazı kabul ederek davanın yeniden görülmesine karar vermişti. 18 Eylül’de yapılan duruşmada mahkeme, Mehmet Çoban’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını 'haksız tahrik' indirimi uygulayarak 24 yıl hapis cezasına çevirdi. Mahkeme, Figen Çoban’ın kayınbiraderi Süleyman Çoban’a verilen 17 yıl hapis cezasını onadı.
"Yargıtay’a temyiz hakkımızı kullanacağız"
Karara ilişkin bugün açıklamalarda bulunan Figen Çoban’ın aile avukatı Kemal Ertuğrul, şunları söyledi:
"Yargılama sonunda İzmir 24. Ceza Dairesi, sanığın haksız tahrik altında eylemi işlediğini kabul ederek, ciddi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından vazgeçerek 24 yıl ağır hapis cezası verilmesine, diğer sanığın beraat kararının onaylanmasına ve kardeşinin 17 sene olan cezasının da onanmasına karar verdi. Bizim istinaf taleplerimiz bu aşamada kabul edilmedi. Yine bir yüksek mahkeme klasiği. Daha önceden de takip ettiğim benzer dosyalarda yerel mahkemelerin vermiş olduğu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını yüksek mahkemeler hep 'haksız tahrik' indirimi uygulamalı gerekçesiyle sanık lehine bozmuştur. Burada da aynı karar verildi. Mahkeme sonuçta, sanıkların bu eylemi işlediği konusunda bir tereddütte yer olmadığından bahisle, cinayet suçundan her ne kadar indirim yapılsa bile gereken cezaları verdi. Ancak bir insan sistematik olarak sürekli dövdüğü, sürekli maddi manevi işkence yaptığı karısına sonuçta bir bahane bularak yine kötü bir şekilde dövüyor. Kadın evlerinin bulunduğu köy evinde dövülerek balkondan yuvarlanıyor ve yerde baygın vaziyette henüz ölmüş değil. Bu durumdayken zaten, 'öldü diye bırakıldığı aşamada bile yaşıyordu' diye tanık ifadesi var. Bu durumda yerde yatan eşinin üzerine benzin döküp annesi, erkek kardeşi ve en önemlisi çocuklarının gözü önünde benzin döküp bu kadını yakarak ölümüne sebep oluyor. Böyle işlenmiş bir cinayetin hukuki niteliği, 'tahrik altında eşi öldürmek' midir yoksa gerçekten hukuken affedilemez bir inanılmaz derece kötü ve hunharca işlenmiş bir eylem midir? Bence tartışılması gereken konu budur. Kıskançlık sebebi ile bir insan başka bir insana bunu yapıyorsa, hukuken himaye görmemesi gerektiğine inanıyorum. Yargıtay’a bu kararı temyiz hakkımız var. Bu hakkımızı kullanacağız."