Sevinç KARATAŞ/ İz GAZETE- Geçtiğimiz günlerde lansmanı yapılarak duyurulan “Dönüşüm Bornova Sokağı” Belgeselinin Yönetmeni olan Aycan Karadağ, belgesel sürecini Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’de anlattı. Gazeteci-Yönetmen Aycan Karadağ, Alsancak’ta bulunan Bornova Sokağı’nı belgeselinde neden konu aldığını anlatarak, “Bornova sokağı, ilk başta geldiğimde benim çok ilgimi çekmişti. Bu sokak için hep tehlikeli dediler. Ben de hep merak ettim neden buraya tehlikeli dediler diye merak etmeye başladım. O dönem bir taraftan da gazetecilik yapıyordum. Bornova sokağıyla alakalı sürekli haberler yapmaya başladım. Bu sokak 1980’lerden sonra kadınların yaşam alanı, kültür alanı olmuş bir sokak” dedi.

Neden tehlikeli dediklerini merak ettim

Belgeselinde Bornova Sokağı’ nı neden konu aldığını söyleyen Karadağ, “Ben sinema serüvenine ilk olarak Türkiye’nin ilk ‘Pavyon’ belgeseli ile girdim. Bornova sokağı, ilk başta geldiğimde benim çok ilgimi çekmişti. Bu sokak için hep tehlikeli dediler. Ben de hep merak ettim neden buraya tehlikeli dediler diye. O dönem bir taraftan da gazetecilik yapıyordum. Bornova sokağıyla alakalı sürekli haberler yapmaya başladım. Bu sokak 1980’lerden sonra kadınların yaşam alanı, kültür alanı olmuş bir sokak. Ben de ilk gördüğümde sokakta boydan boya trans kadınlar vardı. Tehlikeli, kavgalı, gürültülü bir sokaktı. Bir taraftan tarihi bir sokak olması da ilgimi çekiyordu. 2022 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yayalaştırma politikası başladı o sokakta. Bu politikadan sonra trans kadınları görmemeye başladık, çok azaldılar ve Alsancak’ın eğlence kültürü o tarafa doğru kaymaya başladı. O dönem de yanımda çalışan stajyer arkadaşım da Bornova Sokağı fikriyle gelince kendisiyle kafa yormaya başladık ve çevremdeki sinemaya meraklı arkadaşlarımla da birlikte belgesel projemiz üzerine yoğunlaşmaya başladık” diye ifade etti.

Ötekileri barındıran sokak

Karadağ, “Daha önce Bornova Sokağı’nda yaşayan bir trans bireyin belgeseli çekilmişti. Ancak Bornova Sokağı’nın hikayesini anlatan bir belgesel görmedik daha önce. Bu konuyla ilgili yazı, makale, filmlere de baktık belgesel için ancak göremedik. Başta bu sokak hep bir tehlike sokak olarak adlandırılıyordu. Sistem bunu hep yapıyor, öteki gördüğü gruplara medyayı da kullanarak ‘bu sokak tehlikeli, sıkıntılı, trans kadınlar yaşıyor’ diyerek hedef gösteriyor. Ancak sokağın içine girdiğimizde Levantenler ’den başlayan bir sürecin olduğunu görüyoruz. Bugün yayalaştırma politikasıyla trans kadınların da oradan gönderildiğini görüyoruz. Bu sokak tarihi boyunca her zaman ötekileri barındırmış bir sokak. Bundan sonra da böyle olacak. Çünkü sistem öyle bir durumda ki bir sonrakini hep ezen, yok etmeye çalışan bir tarafta. Belgeselin ardından çok güzel geri dönütler aldık. Bu sokağı hiç bu gözle görmemişlerdi. Bu sokağa karşı bir önyargı vardı. Sistemin dışladığı kesimlerin neler yaşadığı, onların hikayelerini anlatmak bizim sinemada temel derdimiz” dedi.

Gazetecilik yapmasaydım belgeseli çıkaramazdım

Yaratım sürecinden sonra nasıl bir yol izleyeceklerini ifade eden Karadağ, “Uzun sürmesinin birinci sebebi bizim başka işlerimiz de vardı para kazanmak için. O işlerimizden kalan zamanı da bu belgesele ayırıyorduk. İkinci olarak bu sokağı deşmeye başladıkça yeni hikayeler çıktı ve tabi bu da süreci uzattı tabii. Bir yıla yakın bir çekim sürecimiz oldu ve hazırlık sürecimiz de 6-7 ay kadar sürdü. Bir buçuk senelik bir süreçti toplamda. Çok yorucuydu ama sinema anlamında çok keyifliydi. Çekim sırasında çok zorlandık. Bunun sebebi çok ciddi bir polis baskısı, güvenlik problemi var ve bu da bazen dert oldu. Trans kadınların hala yaşamakta olduğu bir sokak ve homofobik saldırıların da yaşandığı bir yer aslında. Bizim de çekim esnasında saldırılara maruz kaldığımız durumlar oldu. Bir seneye yakın bir festival süreci olacak bu yüzden dijital platformlara veremiyoruz. Bu süreç bittikten sonra şu an iki tane dijital platformla görüşüyoruz. O dönem geldiğinde hangisi bizim için daha uygunsa oraya vererek kamuya açmak istiyoruz. Belgeselin uzun halini de yapmak istiyoruz onun için hazırlıklara da başladık. Eğer ben gazetecilik yapmasaydım belki ‘Dönüşüm’ belgeselini çıkaramazdım. Gazetecilikte orada yaşadığım şeyler beni etkiledi ve belgesele dönüştü. Evet zor oldu ama bizim ticari kaygımız olmadığı için zorluklar da bizim için keyifli oluyor aslında” diye konuştu.

Muhabir: SEVİNÇ KARATAŞ