SOL Genç, Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerindeki ÖSYM binası önünde “Öğretmenime Dokunma” sloganıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. SOL Genç üyeleri, öğretmenlerin görevden alınmasının sadece idari bir karar değil, sistemli bir saldırı olduğunu savundu. Basın açıklamasında, bu uygulamanın öğrencileri susturma ve okulları sessizleştirme amacı taşıdığı ifade edildi. Açıklamada, yaşananların sadece öğretmenlere yapılan bir haksızlık değil, aynı zamanda Türkiye’deki eğitim sistemine yönelik genel bir eleştiri olduğu belirtildi. Özellikle Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) sayılı günler kala öğretmenlerin görev yerlerinin değiştirilmesinin öğrencilere de zarar verdiği dile getirildi.
Biz bu zincirleri kabul etmiyoruz!
Yaşananların sistemli bir saldırı olduğunu söyleyen SOL Genç, "Biz bugün burada yalnızca öğretmenlerimizin görev yerlerinin değişmesini değil, bir bütün olarak geleceğimizin hedef alınmasını protesto etmek için toplandık. Çünkü biliyoruz ki bu yaşananlar, ne rastlantıdır ne de idari bir düzenleme. Bu yaşanan, sistemli bir saldırıdır. Bu yaşanan, öğrencileri susturmak, öğretmenleri yalnızlaştırmak, okulları sessizleştirmek isteyen karanlık bir zihniyetin ürünüdür! YKS’ye sayılı günler kala, yani gençler geleceği için en kritik süreçlerden birini yaşarken, öğretmenler hukuksuzca, hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlerinden alındı! Bu yalnızca öğretmenlerin değil, öğrencilerin de cezalandırılmasıdır. Bu kararlar, eğitim hakkımıza doğrudan bir saldırıdır Bu kararlar, biz gençlerin özgürce öğrenme, sorgulama ve düşünme hakkına vurulmuş zincirlerdir! Ve biz bu zincirleri kabul etmiyoruz!
Bu hukuksuzluğa, bu keyfiliğe, bu karanlığa geçit vermeyeceğiz!
Biliyoruz ki öğretmenine sahip çıkmayan bir gençlik, kendi geleceğine de sahip çıkamaz. Biz öğretmenlerimizi yalnız bırakmayacağız. Biz bu hukuksuzluğu görmezden gelmeyeceğiz. Ve biz bu karanlığa teslim olmayacağız! Bugün buradayız çünkü.. Bir okul sadece bir bina değildir. Bir okul, öğretmeniyle birlikte okuldur. Bir sınıf, sadece dört duvar değil, birlikte büyüdüğümüz, düşündüğümüz, öğrendiğimiz yerdir. İşte bu yüzden buradayız, birlikteyiz, susmuyoruz! Biz gençliğiz; unutturulmak istenen hafızayız, yok sayılmak istenen iradeyiz, bastırılmak istenen sesiz! Bugün buradan yüksek sesle söylüyoruz: Bu hukuksuzluğa, bu keyfiliğe, bu karanlığa geçit vermeyeceğiz!
Yıllardır adım adım kurulan baskı düzeninin bir parçası
Bugün yaşadıklarımızı sadece öğretmenlerimizin sürgün edilmesi gibi dar bir çerçevede göremeyiz. Bu, yıllardır adım adım kurulan baskı düzeninin bir parçası. Bu, sadece sınıflarımıza değil, hayallerimize, umutlarımıza, aklımıza ve kalbimize yönelmiş topyekûn bir saldırı! Sınavlara sayılı günler kalmış. Gençler geceler boyu ders çalışıp, güzel bir gelecek kurmaya uğraşıyor. Ama o geleceği birlikte ördükleri öğretmenleri yanlarından alıyorlar. Üstelik tek bir gerekçe sunmadan! Ne oldu? İdare mi istemedi? Yukarılardan bir talimat mı geldi? Yoksa birileri, öğrencileriyle güçlü bağ kuran öğretmenlerden mi korkuyor? Bu ülkede düşünen, sorgulayan, birlikte karar alan, dayanışan insanlar hep tehdit olarak görülüyor. Ve en çok da gençliğin gözünde örnek olan öğretmenlerden korkuyorlar. Korkuyorlar çünkü biz öğretmenlerimizle birlikte güçlü oluyoruz! Bizi yalnız bırakmaya çalışıyorlar çünkü birlikte daha fazlasını yapabileceğimizi biliyorlar!
Bu ses büyüyecek ve bu karanlığı yırtacak!
Bu karanlık akıl istiyor ki, öğretmen konuşmasın. Öğrenci sorgulamasın. Herkes itaat etsin, boyun eğsin. Ve okullar, birer düşünce hapishanesine dönüşsün. Ama biz okullarımızı duvarlarla çevrilmiş sessizlik alanlarına çevirmelerine izin vermeyeceğiz! Eğitim; bir kâğıt parçası, bir sınav, bir puan değil! Eğitim; birlikte düşünmek, tartışmak, birbirimizi anlamak ve bu dünyayı birlikte değiştirebilmek demek! Öğretmenini susturan bir sistem, toplumu susturmaya çalışıyordur. Ama biz susmayacağız! Bugün burada yükselen ses sadece birkaç öğrencinin tepkisi değil. Bu ses; öğretmenine sahip çıkan, geleceğini karanlığa teslim etmeyen, onurlu ve örgütlü bir gençliğin haykırışıdır! Bu ses duyulacak! Bu ses susturulamayacak! Bu ses büyüyecek ve bu karanlığı yırtacak!
İktidarın “eğitim” dediği şey artık çocukları ya sömürüye ya da karanlığa teslim ediyor!
Bugün bu ülkede nitelikli eğitimin yalnızca adı kaldı. Birileri hâlâ “herkese ücretsiz, eşit eğitim sunuyoruz” masalını anlatıyor. Ama biz okul sıralarında otururken gerçeği yaşıyoruz! Biz bu sistemin çarklarını en yakından görenleriz. Bugün burada yalnızca öğretmenlerimize yapılan hukuksuzluğu değil, aynı zamanda bütün bir eğitim sistemine yapılan saldırıyı konuşuyoruz. Çünkü bu ülkede eğitim artık bir hak değil, bir ayrıcalık hâline geldi. Paran varsa özel okul kapıları sana açılır. Paran varsa dershaneler, özel kurslar, etüt merkezleri senindir. Ama imkânları sınırlı olan öğrenciler, daha en baştan eşit bir yarışa bile dahil olamaz. Evinde interneti çekmeyen, sessiz bir odası olmayan, ders çalışırken kardeşine bakan, günlük hayatını geçim derdiyle sürdüren binlerce öğrenci var bu ülkede. Eşitlik masalının altında ezilenler bizleriz! Ve sadece bu da değil… İktidarın “eğitim” dediği şey artık çocukları ya sömürüye ya da karanlığa teslim ediyor!
Abdurrahman bir öğrenciydi, ama okulda değil, iş yerindeydi
Geçtiğimiz gün Niğde’de, 14 yaşındaki Abdurrahman Özkul çalıştığı fabrikada kolunu makineye kaptırarak hayatını kaybetti. Abdurrahman bir öğrenciydi, ama okulda değil, iş yerindeydi. MESEM adı altında binlerce çocuk işçileştiriliyor, eğitim adıyla patronlara ucuz iş gücü sağlanıyor. Son bir haftada 3, bir yılda ise 71 çocuk işçi hayatını kaybetti. Bu, kaza değil; açık bir cinayettir! Bu, bu düzenin çocuklara biçtiği kaderdir! Öte yandan, ÇEDES projesiyle okullarımız cemaatlere ve vakıflara açılıyor. Pedagojik formasyonu olmayan kişiler okullarda etkinlik düzenliyor, sınıflara giriyor, öğrenciler üzerinde ideolojik kuşatma kuruyor. Bilimsel eğitim geri plana itiliyor, çocukların laik ve güvenli eğitimi tehdit altında! Abdurrahman Özkul ve daha nice çocuk bu politikaların kurbanıdır. İktidarın uyguladığı bu projeler, çocukları ya çalışırken ya da dini propaganda altında hayattan koparıyor! Bu düzen hem çalıştırıyor, hem susturuyor, hem de karanlığa itiyor!
Çünkü iktidar bizlere sorgulamayan, eleştirmeyen, itaat eden bir gençlik istiyor
Devlet okulları ise yıllardır adım adım çökertiliyor. Nitelikli öğretmenler ya atanmıyor, ya sürülüyor, ya da yıldırılıyor. Öğretmenler güvencesizleştiriliyor, öğrenciler ise yalnızlaştırılıyor. İşte tam da bu yüzden öğretmenlerimize yapılan bu saldırı, sadece idari bir karar değil; sınıfsal ve siyasal bir tercihtir! Çünkü iktidar bizlere sorgulamayan, eleştirmeyen, itaat eden bir gençlik istiyor. Yoksul mahallelerin çocuklarının susmasını, kaderine razı olmasını istiyor. Bizimle aynı sıralarda oturan öğretmenlerin baş eğmesini, konuşmamasını istiyor. Ama buradan ilan ediyoruz: Ne biz susacağız, ne öğretmenlerimiz! Biz, ezilenlerin safındayız. Biz, haklı olanın yanındayız. Ve biliyoruz ki gerçek anlamda nitelikli eğitim ancak özgür, laik, bilimsel ve kamusal olursa mümkündür! Öğrencinin de, öğretmenin de nefes alabildiği, sözünü söyleyebildiği bir okul ortamı olmadan; hangi nitelikten, hangi hakkaniyetten bahsedebiliriz?
Eğitim yalnızca bir sınavdan ibaret değildir, birlikte düşünme, sorgulama ve birbirimizi anlamaktır
SOL Genç, basın açıklamasında, “Eğitim yalnızca bir sınavdan ibaret değildir, birlikte düşünme, sorgulama ve birbirimizi anlamaktır” diyerek, nitelikli bir eğitim için mücadelelerinin süreceğini açıkladı. Öğrencilerin sorgulayan, eleştiren ve özgürce öğrenen bireyler olabilmesinin önündeki engelleri kaldırmayı amaçlayan grup, eğitimdeki karanlık zihniyete karşı direneceklerini belirtti.
Eylem, “Bu düzen değişecek, gençlik gelecek” sloganlarıyla sona erdi. Gençler, eğitimin sadece bir hak değil, aynı zamanda mücadele edilmesi gereken bir alan olduğunu ve bu mücadeleyi öğretmenlerle birlikte sürdüreceklerini vurguladı.