SEVAL DENİZ KARAHALİLOĞLU / İZ GAZETE -Amerika’da 25 Mayıs’ta George Floyd adında sıradan bir siyahi, polis tarafından hunharca öldürüldü. Neredeyse her gün polis tarafından öldürülen siyahi vatandaşlardan birinin gezegeni ayağa kaldıracağı hiç kimsenin aklına gelmemişti ama akıllı cep telefonları ve sosyal medya sağ olsun!
Cinayetin kaydedildiği video bütün dünyada çığ gibi yayılınca sözde Amerikan adaleti istemese de mecbur kalıp cinayeti işleyen ve cinayete katılan polisler hakkında soruşturma açmak zorunda kaldı. Bu Amerika’da yıllardır devam eden adaletsizliğe, ırkçılığa, insanları köle haline getiren sisteme karşı duyulan öfkenin de pimini çekti. İnsanlar ırkçılığı ve adaletsizliği protesto etmek için sokağa döküldü. 40 eyalette sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen bu sefer halk yasağı dinlemedi. Birçok şehirde protestocular meydanları doldurdu. Barışçıl eylemler giderek işsizliğe, açlığa, yoksulluğa, gelir adaletsizliğine ve kapitalist sisteme karşı bir başkaldırıya dönüştü. Her geçen gün giderek yayılan Koronavirüs salgını uyarılarına karşın sokağa çıkanların sayısı arttı. Protestolar ilk önce Avrupa şehirlerine oradan bütün dünyaya yayıldı. Sıradan vatandaş George Floyd yarattığı etki hakkında neler düşünürdü acaba derken, aklımıza yıllar önce İzmir Devlet Tiyatrosu Melek Ökte Sahnesi’nde dünya prömiyeri yapılan ‘Halktan Biri’ oyunu geldi. Yazar Sam Bobrick’in kaleme aldığı oyun, sıradan vatandaş Travis Pine’ın Amerikan Başkanı’na yazdığı mektubu ve sonrasında yaşananları konu ediyor. Travis Pine bunu neden yapıyor ve bu mektup neden bu kadar önemli sorularını oyunda Travis Pine karakterini canlandıran oyuncu Ümit Bakış ile konuştuk.
KORKULARIMIZ VE HAYAT!
Travis Pine neden başkana mektup yazıyor? Bu adamın derdi ne?
Hayatımızı korkularımız yönlendirir. Travis Pine’ın Başkan’a neden mektup yazdığının özü burada yatıyor. Yaşamdan korktuğumuz sürece; bütün yaşam içindeki etkinliğimizi, planlarımızı ‘korkularımız’ üzerine inşa ediyoruz demektir. Eğer kaybedeceklerimiz varsa mesela; evimizi, arabamızı kaybetmekten korkuyorsak, hayatımızı bunları kaybetmemek üzere programlarız. Travis Pine bir sınıra gelip dayanmış insan. Bunların hepsini kaybetmeye ramak kalmış. Emekli maaşı gitmiş, işten çıkarılmış, sağlık yardımı gitmiş, sosyal güvencesi gitmiş. Bir evi var. O da dökülüyor. Onu da kaybederse tek yapacağı şey Amerika’daki açlar ordusuna katılmak, çöp toplamak, ısınmak için sokak aralarında ateş yakmak. Bu noktayı gördüğü için ve birey olarak elinden yapacak hiçbir şey gelmediği için Başkan’a mektup yazıyor. İçimizde biriktirdiğimiz, hissettiğimiz şeyleri dışa vuramadığımız zaman, bu enerji içimizde kaldığı sürece hastalık başlar. Ruhen hastalanmamak için Travis Pine yazarak protesto ediyor, içinde biriktirdiklerini yazarak dışa atıyor. Travis Pine yazmazsa ‘varlık nedenini yitireceği’ için mektup yazıyor.
VERİLMESİ GEREKEN TEPKİ!
Travis Pine orta sınıf tipik bir Amerikalıyı tanımlıyor. Öyle değil mi?
Travis Pine sıradan normal bir insan ama çevresinde birçok anormal insan var. Onlar, sistemin sürmesinden yana. Sistemin çarkına çomak sokan hiç kimseyi istemiyorlar. Bu nedenle başkan FBI ajanını yolluyor. Görmezden geldiği sürece Travis Pine olmayacaktır ama onu dahi yapmayı göze alamıyorlar. Küçük insanların yitireceği şeyler ve kazanımları olarak olaya baktığımızda, Travis Pine’ın yitireceği tek şey kalmış, içinde yaşadığı ev. Emekli maaşının da bir kısmı kesilmiş. Eline geçen kısmıyla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Mesela öğle yemeği yemiyor. Kırsal alanda, Amerika’nın orta sınıfında öğle yemeğini yıllardır atlayan büyük bir kesim var. Tereyağlı haşlanmış mısır yerler. Açlık sınırında yaşamını sürdürmeye ve hayatta kalamaya çalışan bir adam. Bunun da elinden gideceğini fark ettiği için Başkan’a mektup yazıyor. Onu hayatta tutan tek şey o yazdığı mektuplar. Normal bir insanın yaşam alanına müdahale edildiğinde verilmesi gereken tepkiyi veriyor. Eğer bir toplum hastalanmışsa, robotlaşmışsa bu tepkiyi vermekten uzaklaşır.
‘PİNE’LARIN SAYISI ÇOK AZ’
Oyunda bireysel sorumluluktan bahsediliyor ama Travis Pine’ın komşuları bu ‘bireysel sorumluluğun’ ne kadar farkında?
Travis Pine’ın çevresi tamamen kuşatılmış durumda olduğu için ‘bireysel sorumluluğun’ altını çiziyor. Komşusunun biri uyuşturucu ticareti ile geçimini sağlar hale gelmiş, diğer komşusu alkolik ve sürekli etrafa ateş ediyor, bir diğeri ise kadın satıcısı. Toplum ahlaki çöküş içine girmiş. Toplumda Travis Pine’ların sayısı çok az. Solundaki komşusunu defalarca polise şikayet etmiş. Onlarla da mücadele içerisinde. Yalıtılmış biçimde yaşıyor. Kendi içine hapsolmuş, yalnız bırakılmış. Buna rağmen mücadele ediyor.
BAŞKAN NİYE ETKİLENİYOR?
Başkan neden mektupları görmezden gelmiyor? Neden mektuplar başkanı, bu kadar çok etkiliyor?
Bu mektupların içeriği ile ilgili değil, daha çok sistemin başa geçirdiği insanların niteliği ile ilgili bir sorun. Çünkü sistem öyle bir adamı Başkan yapıyor ki o adam hiçbir şeyden anlamayan, hiçbir alt yapısı olmayan, tamamıyla çevresinin telkinleriyle kendisini bir yerlere konumlandıran hatta kendisinin üzerinde ilahi bir gücün olduğunu zanneden ve buna inanan bir kişi. Sistem, perde arkasından emir vereceği, yönlendireceği, akıl yoksunu insanları başa geçiriyor. Kapitalizmin küreselleştiği günümüzde, lider konumundaki başkanlara baktığımızda, hiçbir alt yapısı olmayan, niteliği olmayan, egosu şişirilmiş, bir takım ilahi güçler tarafından o göreve atandığına inanan kişiler olduklarını görüyoruz. Bunlar bir takım çevreler tarafından idare edilen robotik tipler. O megalomani, o mitomani içerisinde bu kişiler kendilerini Tanrı gibi görüyorlar ve halktan birinin kendilerine söz söylemesine katlanamıyorlar. Bu nedenle Başkan etkileniyor. Mesela, başka bir yerde ‘ananı da al git’ denebiliyor. Yoksa birikimli bir insan böyle bir durumda olayı hoş görebilir, üzerinde durmaz ve güler geçer. ‘Nasıl bana karşı gelebilir?’ düşüncesiyle kendine karşı çıkanları bundan vazgeçirmeye çalışıyor. Travis Pine’ın yazdığı mektuplarda yaptığı eleştirilerde, bu anlamda bilinçli psikolojik saldırılar ve yaralamalar da var. Travis Pine bu anlamda başkanı hep doğru yerlerden vuruyor.
BAŞKAN’IN MERAKI!
Neden Travis Pine’ı daha mektupları yazar yazmaz öldürmüyorlar? Yani, neden bu iş bu kadar uzuyor?
Başkan burada; ‘Bana bu mektupları yazmayı cesaret eden bu adamı ikna edersem, bütün toplumu ikna edebilirim’ mantığı ile hareket ediyor. Yani Başkan, Travis Pine’ı bir çeşit ‘deney faresi’ olarak kullanıyor. Bu nedenle, hayatta kalmasına izin veriyor. O nedenle, öldürtmüyor. Eğer Travis Pine’ı ikna edemezse öldürtecek. Bütün oyun başkanın megalomanisi üzerine kurulu. Başkan burada cahil cüretiyle yani birikimsiz ve deneyimsiz bir adamın zekasıyla hareket ediyor. Bir anlamda Başkan’ın ‘merak duygusu’ onu hayatta tutuyor.
ÖLDÜRMEK İSTİYORLAR…
Ama yine de Travis Pine’ı zaman zaman öldürmek istiyorlar. Öyle değil mi?
Toplumsal muhalefetin ikna edilmesi ya da satın alınması konusunda Travis Pine’ı denek hayvanı olarak kullandıkları sırada, zaman zaman sabırları taşıyor ve öldürmek istedikleri anlar oluyor. Oyunun akışı içinde onu ikna edemedikleri anlarda öldürmeyi deniyorlar. Mesela roket atarlarla saldırıyorlar. Ama Travis Pine’da en az Başkan kadar zeki ve eline yetki geçtiğinde kullanmasını bilen biri olduğu için kaçabiliyor. Travis Pine başkana önerilerini hep kamuoyunun önünde yapıyor. Adamları delirtiyor. Mesela ‘savaşa gidilecekse, tamam gidilsin. Ama ilk önce sizin çocuklarınız savaşa gitsin’ deyince ortalık karışıyor. Ortalık karıştığı anda da Travis Pine’ı ortadan kaldırmak için roket atarla ondan kurtulmak istiyorlar.
‘KONTROL EDİLEMİYOR!..’
Travis Pine’a Başkan Yardımcılığı görevini teklif etmeleri biraz ‘garip’ kaçmıyor mu?
Travis Pine’ın mektupları Başkan’ı bu kadar çok etkiliyorsa eğer, bu adam Başkan’ın yanında olursa ‘varlığı ile onu dengeler’ mantığından yola çıkarak ona başkan yardımcılığı görevini teklif ediyorlar. Başkan’ın psikolojisi bozulunca dünya barışı da tehlikeye giriyor. Mesela ‘Kanada’yı bombalarım’ diyor. Devlet ona düğmeye basma yetkisi vermiş. Onu denetleyemiyorlar. Onlar da nasıl bir canavar yarattıklarının farkındalar ama engel olamıyorlar. Kontrol edebilmesi için Travis Pine’ı kullanmak istiyorlar. ‘Başkanlık Sistemi’nin nasıl bir canavar yarattığının onlar da farkında ama bir şey yapamıyorlar. Çaresizlikten Travis Pine’a yardımcı olması için başvuruyorlar.
SİSTEMİ DEĞİŞTİRECEĞİNE İNANIYOR!
Travis Pine tepki vermek dışında, Başkan’a mektup yazarken sanki bir şeyleri olumlu yönde değiştirebileceğine inanıyor gibi. Böyle bir beklentisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Travis Pine o toplumun bir ürünü. Travis Pine bireyin gücüne ve bireyin özgürlüğüne inanıyor. Süpermen, Batman gibi süper kahramanlar hep Amerika’dan çıkmıştır. Amerikan ordusu ‘Er Rayn’ı kurtarır’, Er Rayn kendi başına bir kahramandır. Amerikan toplumunda, bireyin başarısını yücelten ve bu öğretiyi topluma sürekli pompalayan bir toplum yapısı var. Bireysel kahramanlığa ve bireyselliğe çok önem verilen bir toplumsal öğreti içinde yetişmiştir. Travis Pine tek başına bütün bir sistemi değiştireceğini zannediyor.
‘12 CENT’E RAZILAR’
Travis Pine’ın içinde bulunduğu toplum hem ahlaki hem ekonomik bir çöküş yaşıyor. Mesela Travis Pine’ın çalıştığı fabrikanın kapatılma gerekçesi çok ilginç değil mi?
Travis Pine’ın çalıştığı fabrikada üretim daha ucuza mal edilebilsin, fabrika daha fazla kar edebilsin diye başka bir kasabaya taşınmış. Daha yoksul işçilerin bulunduğu, çok ucuza çalışmayı kabul eden insanların yaşadığı bir yer burası. İnsanlar o kadar zor durumda ki saati 12 cente çalışmaya razılar. Ne olursa olsun, kar marjını yüksek tutmak, kapitalist sistemin ana ilkesidir.
DEĞİŞİM NASIL OLUR?
O zaman Travis Pine’ın umutları boş hayaller mi?
Sistemi tek başına değiştirebileceğini zannetmek lüksüne ya da boş hayaline kapılmak da çok büyük bir tehlikedir. Bireysellik yetmiyor, toplumsal kurtuluş gereklidir. Oyunun yazarı Sam Bobrick oyunda bunu da söylüyor. Tek başına her şeyi değiştireceğini düşünmek, günümüzde alt yapısı olmayan devlet başkanlarının düştüğü duruma düşürür bizi. Arzulanan değişim ancak toplumsal muhalefetle ve bir tane değil birçok Travis Pine ile birlikte gerçekleşebilir.