Semra İğtaç- Cumhuriyet tarihimizin iki öncü kadın karakteri Afife Jale ve Bedia Muvahhit, müzikli bir masalda ilk kez İzmir’de izleyiciyle buluşuyor.

“Hayal-i Temsil” adlı bu etkileyici oyun, iki kadının tiyatroya adanmış hayatlarını, aşklarını, tutkularını ve karşılaştıkları siyasal ve toplumsal baskıları ele alıyor. Yazarlığını Ahmet Sami Özbudak’ın, rejisörlüğünü Gürol Tonbul’un üstlendiği oyun, sahneye adım atmış ilk Türk kadınlarının cesaret dolu hikayesini anlatıyor. İ. Hakan Özgömeç (Dikran), Özlem Başkaya (Bedia Muvahhit) ve Burcu Ongun Altay (Afife Jale) başrolleri paylaşırken, dekor ve kostüm tasarımından, Müzikte Nihat Demirkol'a kadar birçok isim bu başarılı projeye katkı sağlıyor.

İzmir seyircisi, 22 - 31 Ekim 2024 tarihleri arasında Konak Sahnesi’nde bu büyüleyici hikayeye tanık olabilecek. 2 perde ve 2 saat 20 dakika sürecek olan oyun, Türk tiyatrosunun unutulmaz simalarını, hayal ile gerçeğin iç içe geçtiği bir anlatımla sahneye taşıyor. İzleyicilere, tarih ve sanatla harmanlanmış bu etkileyici hikâyeye tanıklık etme fırsatını kaçırmamalarını öneriyoruz.

Rejisör Gürol Tonbul, İz Gazete’nin oyuna ilişkin sorularını yanıtladı.

“Hayal-i Temsil” oyununu yöneten bir rejisör olarak, tutku kavramı sizin için ne ifade ediyor?

Tutkunun en güzel tarifini Dikran karakteri yapar oyunda. Ben de bu tanımı seviyorum. Tutku nedir biliyor musunuz? Bence tutkulu olmak lazım bazı şeylere… Denize, vapura, tayyareye, musikiye, toprağa, vatana, aşka… İnsanı insan yapan öğrenme kabiliyeti değil, tutkusu. Tutku, ölümü bile yok sayan bir histir. İşte, “Hayal-i Temsil”, makyör Dikran Efendi’nin –hiç bitmeyecek sandığı ömrünün– tutku dolu, son masalıdır.

Makyör Dikran’ın bu masaldaki rolü nedir?

Dikran, Cumhuriyet öncesi ve sonrasının tiyatro tanıklarından biri. O, yaşamı boyunca kiminle karşılaşsa bir masal anlatır; “isim isme, semt semte, insan insana benzer” diyerek hayal ile gerçek arasındaki kapıyı aralar. Bu hikayede de unutulmuş ve yalnız bir figür olarak, Afife Jale ve Bedia Muvahhit’i, kendi belleğinde bir araya getiriyor. İki kadın, Dikran’ın hayalinde buluşuyor ve biz izleyiciler, onların tutkularını, aşklarını ve tiyatro için verdikleri fedakarlıkları izliyoruz.

Oyun, bu iki önemli kadının hikayeleriyle izleyiciyi nasıl etkiliyor?

Bedia Muvahhit ve Afife Jale, hiçbir zaman bir araya gelmemiş olsalar da, onların mücadeleleri ve zorlukları kadına şiddet, toplumsal baskılar ve yasaklar açısından ortak bir zeminde buluşuyor. “Hayal-i Temsil”, Cumhuriyet’in 100. yılında bile kadınların yaşadığı zorlukları, onların başkaldırışlarını, sevinçlerini ve hüzünlerini ortaya koyuyor. İki kadın kahraman, tiyatro tutkuları için ödediği bedellerle ve erkek egemen toplumda kadın olmanın zorluklarıyla yüzleştiriyor seyirciyi.

Oyun, sadece iki kadının hikayesi mi yoksa daha geniş bir tarihsel bağlamı var mı?

Hayır, bu masalda bir Smyrna (İzmir) masalı da duyacaksınız. Oyun, yüz yıllık bir masalın kapısını aralıyor. Körfezdeki inci midyenin içindeki kristal atlarla geldiğine inanılan Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk ulusunu karanlıktan aydınlığa çıkarma mücadelesine tanıklık edeceksiniz. İstanbul’un işgal yıllarından başlayıp Cumhuriyet’e kadar uzanan bu yolculuk, hem tiyatronun hem de bir ulusun var olma mücadelesini gözler önüne seriyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusunu var etme mücadelesi, tiyatronun iki ateş böceği kahramanı, Afife ve Bedia’nın tiyatro yolculuğuyla örtüşüyor.

Oyun atmosferi nasıl bir dünyayı izleyiciye sunuyor?

Gürol Tonbul: “Hayal-i Temsil”de, dönemin müzikleri, dansları ve temsil anlayışıyla oluşturduğumuz bir atmosfer var. Bu atmosfer, izleyiciyi yüz yıllık bir masalın içine çekiyor. Cumhuriyet’in değerlerini ve bugünle olan bağlarını tiyatro sahnesinde yeniden canlandırıyoruz. Bu büyülü atmosferde, Cumhuriyet tarihimizdeki mücadelelerin iç içe geçtiği dünyaya hoş geldiniz.

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ