Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, TELE1 TV’de Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Anında Manşet” programına konuk oldu. Türkiye’nin gündemine ilişkin konuşan Hüseyin Baş, “İsrail Türkiye’ye saldıracak” diyen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut’a, “Kürecik’ten İsrail'e her an haber veren AKP hükümeti ve yetkilileri İsrail'den şikayet edemez” yanıtını verdi. Baş, Suudi Arabistan milli günü resepsiyonuna katılan isimler için de “Bu gruptan bizim milli günlerimize de aynı hassasiyeti bekliyorum” ifadelerini kullandı.
Bütün hacılar, hocalar faize bulaştı
Baş’ın gündeme ilişkin yaptığı değerlendirme şu şekilde
“AK Parti'nin kutsal alanları siyasi söylem haline getirmesi cümlesi aslında yanlış bir cümle. AK Parti kutsal değerleri siyasi söylem haline getirmedi, AK Parti siyasi söylemlerini kutsal değer haline getirdi. Bizim kutsal değerlerimizde nas ekonomisi deyip herkesi faize bulaştırmak diye bir şey yok. Kur Korumalı Mevduat diye bütün hacılar, hocalar faize bulaştı. Bunu AK Parti yaptı. Hırsızlığı, yolsuzluğu meşrulaştırmak diye bir şey yok kutsal değerlerde. Ülkede referans değerler olmadığı için AK Parti dedi ki, '17 bin lira sana yeter, benim koyduğum hukuk normları sana yeter. Ben istediğim adamı işe alırım, liyakat neymiş sadakat lazım, ülke sadakatle yönetilir' dedi. Biz referans değer görmediğimiz için kabul ettik. Kabul ettik derken biz kabul etmedik de genel toplum ahvalinden bahsediyorum.
AKP’ye oy vermeyen tarikat ve cemaatler operasyon yer
Bu tarikat cemaat konusunda da şu var; burası bir oy deposu onun gözünde... Keşke bilseler onların da hiçbir önemi yok Erdoğan'ın gözünde, umurunda bile değil. Yani sen bugün ona oy vermesen yarın operasyon yiyeceksin. Bunun örnekleri var, operasyon yiyeceksin... Senin hiçbir kıymetin yok ama ‘Al gülüm ver gülüm’ dediniz ya; biz sizi besleyelim, kadrolaştıralım sen de bana oy ver. Çünkü sen bir oy potansiyelisin ben de sana imkanlar açayım.
Yeni işgal mantığı devrede
AK Parti bunları iktidar olmak için mi yapıyor yoksa bir amacı var da buna mı hizmet etmek istiyor? Bu soru bence en hayati soru. Ben buna şu cevabı veriyorum: Türkiye'yi 100 yıl önce işgal edemeyenler... Çünkü bir işgal olsa biz ne yapacağız? Bak Filistin'de ne oluyor? Filistin'de bir direniş ne yazık ki yok, çünkü silah yok, bir şey yok. Hamas bir harekat yaptı ondan sonra haberlere bakıyorum, ben muhafazakar bir kardeşinizim, Filistin davasını en önde savunan bir kardeşinizim ama ben bugün Hamas görmüyorum, keşke görsem. Lübnan'da Hizbullah gayret ediyor, Lübnan işgal edilmesin diye uğraşıyor ama ben bir Hamas görmüyorum. Bu bir soru işaretidir benim gözümde. Dolayısıyla Filistin’de bir direniş yok ama işgal olduğunda insanlar feryat ediyor çünkü görüyorsun. Şimdi Türkiye'de şöyle bir şey var; görmüyorsun tarımı bitiriyor, görmüyorsun ekonomiyi bitiriyor, görmüyorsun tek adam rejimine geçiyor, görmüyorsun ve iyi niyetli zannediyorsun. Dolayısıyla 100 yıl önce bu ülkeyi işgal edemeyenler şu anda işgal mantığını topla, tüfekle, silahla, postalla değil de ülkesini terk eden gençler yapalım, sığınmacılarla dolmuş bir coğrafya oluşturalım, tarımını bitirmiş, hayvancılığını bitirmiş, karnını doyuramayanlar grubu oluşturalım ve ortaya atalım. Ondan sonra ne olmuş olacak? Zaten ben işgal ettim, ben yönetiyorum, istediğimi yapıyorum, iş gücünü kullanıyorum, zenginliklerini kullanıyorum.
Erdoğan 1 yıl önce Netanyahu ile Türkevi’nde el sıkıştı
Birleşmiş Milletler toplantılarına gitti Sayın Cumhurbaşkanı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşurken İsrail'i terörle nitelendiren, Netanyahu'yu Hitler’e benzeten Cumhurbaşkanı, bundan tam bir yıl önce Netanyahu ile el sıkışıp, ‘Kravatlarımızın bile rengi aynı’ diyerek poz verdi. Şimdi bana hiç kimse ‘Muhafazakar, dindar bir hükümet böyle bir şey yok’ diyemez. Bunu kullanan bir hükümet var.
Yunanistan hem sahilimize hem Türkevi'ne girdi
Bugün Yunan sahil güvenlik botları bizim sahilimize geldi. Cumhurbaşkanı aynı gün Yunanistan Başbakanı’nı Türkevi’nde ağırladı. Yunanlılar evimize kadar girdi, hem Türkevi’ne hem Datça’ya... Bu geçiştirilecek bir olay değil, bir duruş değil. Burada başka bir şey var, bu olay da çok önemli. Bizim reflekslerimizi, bizim aidiyetlerimizi, bizim bakış açılarımızı bozmaya, kırmaya, zayıflatmaya 20 yıldır uğraşan bir hükümet var.
Hesap 100 yıl önce yapılamayanı bugün yapmak
Ben bu hükümeti bir şeyler yapmaya çalışıp da yapamayan bir hükümet olarak asla nitelendirmem. Bu hükümet yapmak istediği şeyi gayet iyi yapıyor, başarmak istediği şeyi çok iyi başaran bir hükümet... Çünkü mantığı bu, talebi bu, isteği bu, beklentisi bu, toplumu dönüştürmek istediği şey bu, hedefi var ve bu çok nettir. Bu hedef 100 yıl önce yapılamayanın bugün hayata geçirilmesidir. Bugün bu iktidarı bizim başımıza getirenler, ben buna toplum olarak bakmıyorum, bakın burada çok uluslararası hesaplar var ben olaya böyle bakıyorum. Bu hesaplar, bu ülkenin direncini kırmak, bu ülkenin işgale açık bir hale gelmesini isteyen gruplardır.
Türkiye’ye bir şey olmaz demeyin
Hiç Suriye'ye gittiniz mi? Halep'te hakikaten çok mükemmel bir hayat vardı, Şam harika bir memleket. Halep'e 20 sene önce gitseydiniz orada bir vatandaşa, ‘10 yıl sonra siz işgal edileceksiniz ve iç savaş çıkacak, ülkenizin bir bölümü PKK olacak, bir bölümü IŞİD olacak, topraklarınızda Amerikalılar cirit atacak, bombalanacak her yer’ deseydiniz adam size gülerdi. Irak'a, Bağdat'a gitseydiniz aynı şey olurdu, Libya'ya gitseydiniz aynı şey olurdu ama süreç öyle bir ilerletildi ki günün sonunda hepsi işgal halinde. Şimdi biz de demeyelim ki, ‘Türkiye'ye bir şey olmaz, Türkiye çok güçlü ülke, Türkiye şöyle ülke böyle ülke, bizim insanımız çok farklı insan, biz işte o toplum değiliz... Suriyeliyle bizim Anadolu insanımızın çok bir farkı yok zaten 100 kilometre aşağı, 100 kilometre yukarı... Dolayısıyla her an biz de bambaşka bir pozisyonda olabiliriz. Uzun lafın kısası hükümet bazı şeyleri düzeltmek istiyor da düzeltemiyor, yapmak istiyor da yapamıyor değil.
Türkiye her zaman İsrail'in Arz-ı Mev’ud planında var olan bir ülke
İsrail Gazze’de bir amaca ulaştı, bir sonraki adımı muhtemelen Batı Şeria ama şu anda Lübnan adımını devreye soktu. İsrail Lübnan'ı işgal etmeye çalışacak. 'Deadline' vereyim; 5 Kasım’daki Amerikan seçimleri... 5 Kasım'a kadar rota belli olacak bu kesin, bu Amerika'nın politikasına çok bağlı bir şey ama İsrail Lübnan'ı işgal etmek istiyor. Lübnan'dan sonra zaten Suriye karmakarışık, Irak’ın hali ortada, Türkiye her zaman İsrail'in Arz-ı Mev’ud planında var olan bir ülke. Bu planda bizim Güneydoğu bölgemiz, kimi güncellenmiş haritalar piyasaya sürülüyor Karadeniz'e kadar çıkan hat var. Suriye'nin karıştırılmasında parmağı olan AKP hükümeti ve yetkilileri, Irak tezkeresinin Meclis’ten geçmemesine rağmen Amerikan askerinin Türkiye'den Irak'a girmesine sebep olan AKP hükümeti ve yetkilileri, Libya'nın karıştırılmasında pay sahibi olan AKP hükümeti ve yetkilileri bugün İsrail'den şikayet edemez, Kürecik’ten İsrail'e her an haber veren AKP hükümeti ve yetkilileri İsrail'den şikayet edemez.
Sizin gibiler yüzünden dünya beşten küçük
Bugün Cumhurbaşkanı İsrail'e Birleşmiş Milletler’de laf ederken bir sene önce Netanyahu ile poz veriyordu. Onu da geçtim Hahamlar külliyeye geldiler, el açıp dua ettiler ve İbrahim Kalın arkalarına geçip ‘Amin’ dedi. Belki de Filistin’le ilgili dua ediyorlardı, kendi inançlarını bilmiyorum sonra çıkıp bana ‘Dünya beşten büyük’ demesin. Sizin gibiler yüzünden dünya beşten küçük.
Milli günlerimize de aynı hassasiyeti bekliyorum
Şu fotoğrafa ilişkin söyleyeceğim bir cümle var; bu gruptan bizim milli günlerimize de aynı hassasiyeti göstermelerini bekliyorum. Bizim milli günlerimizde hastalanan adamlar, Atatürk'ü anmayan insanlar, bizim milli günlerimiz cuma günlerine denk geldiği zaman Atatürk'ü silah arkadaşlarını anmaktan imtina eden, kendi oturduğu koltuğu bile Atatürk'e borçlu olan tipler, umarım bizim milli günlerimizde de bu pozun aynısını vermeyi becerebilir.”