İzmir’in simgelerinden biri olan Kordon’daki siyah-beyaz taş döşemeler, yalnızca estetik bir tercih değil; tutku, ilham ve hayal kırıklığıyla örülü bir geçmişin izlerini taşıyor. Her adımda gözümüzün aşina olduğu bu mozaikler, Türkiye’nin ilk Avrupa Güzeli Günseli Başar ile dönemin İzmir Belediye Başkanı Faruk Tunca arasındaki çalkantılı aşk hikâyesinden izler taşıyor.
Aşktan ilham alan sahil
Bugün Cumhuriyet Meydanı ile İzmir Limanı arasındaki kıyıyı süsleyen siyah-beyaz desenler, 1950’li yıllarda başlayıp İzmir’in belleğine kazınan özel bir aşk hikâyesinin ürünü. Hikâye, 1932 yılında Diyarbakır’da doğan ve 1952’de Napoli’de Avrupa Güzeli seçilen Günseli Başar ile 1957-1960 yılları arasında İzmir Belediye Başkanlığı yapan İstanbul doğumlu hukukçu Faruk Tunca arasında geçiyor.
Copacabana’dan İzmir’e uzanan dalgalar
Günseli Başar, bir yurt dışı gezisi sırasında Brezilya’nın ünlü Copacabana sahiline hayran kaldı. Siyah-beyaz dalga desenli taşlarla kaplı sahil yolundan öylesine etkilendi ki, izlenimlerini Faruk Tunca ile paylaştı. Tunca, bu ilhamla Kordon’un yenilenme sürecinde Copacabana’nın izlerini İzmir’e taşımaya karar verdi. Böylece Kordon’un, zamanla İzmir’le özdeşleşen ikonik taş döşemeleri doğmuş oldu.
Bazı kaynaklar ilham kaynağının Tel Aviv’deki Tayelet sahili olduğunu öne sürse de, iz bırakan desenlerin çıkış noktası olarak çoğunlukla Copacabana kabul ediliyor.
Bir ihanetin mozaiklere yansıyan sessizliği
Günseli Başar ile Faruk Tunca’nın evliliği büyük umutlarla başlamıştı. Ancak Tunca’nın adının sıkça çapkınlık haberleriyle anılması, ilişkiyi kısa sürede yıprattı. Günseli Başar bir dönem İstanbul’daki baba evine döndü. Ancak bu fırtınalı ilişkinin meyvesi olan kızları Aslı Tunca dünyaya geldi. Her ne kadar ilişkileri son bulmuş olsa da, yaşananlar İzmir’in kaldırım taşlarına dahi kazındı.

Aşkın ve ayrılığın renkleri
Kordon’a döşenen mozaikler yalnızca görsel bir estetik değil, bir dönemin sembolüdür. 1959 yılında kıyıya metal kalıplar yerleştirildi. Siyah ve beyaz renkte boyalarla karıştırılmış çimento, bu kalıpların içine döküldü. Beton kuruduktan sonra kalıplar çıkarıldı, aralara dolgu harcı dökülerek dalga efekti tamamlandı. Her biri özenle işlenmiş bu taşlar, yıllar geçse de o aşkın sessiz tanıkları olarak İzmir’i süslemeye devam ediyor.
Bugün Kordon’da yürüyen binlerce insan, o mozaiklerin altında saklı kalmış bir aşkı bilmeden adımlarını atıyor. Kimi için sadece bir kaldırım, kimi için ise İzmir’in ruhunu yansıtan bir sembol. Ancak gerçek şu ki; Kordon’un siyah-beyaz taşları, yalnızca birer taş değil… İçlerinde bir kadının hayranlığını, bir erkeğin tutkusunu ve bir şehrin hafızasını taşıyor. Kordon’da yürürken artık bir kez daha bakın yere. Belki gördüğünüz sadece taşlar değil, yaşanmış bir aşkın ayak izleridir.