SEMRA İĞTAÇ- İzmir Kent Konseyi Afetler Çalışma Grubu, 26 Eylül Mezotelyoma Farkındalık Günü kapsamında bir etkinlik düzenledi. İzmir Kent Konseyi Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen etkinlik, Çalışma Grubu’nun kolaylaştırıcısı Prof. Dr. Zerrin Toprak Karaman’ın konuşmasıyla başladı. Karaman, asbestin neden olduğu ölümcül mezotelyoma hastalığına dikkat çekerek, bu tür farkındalık etkinliklerinin toplumun bilinçlenmesi açısından önem taşıdığını vurguladı. “Hepimiz bilerek ya da bilmeyerek asbeste maruz kalıyoruz, bu nedenle farkında olmalı ve önlemler almalıyız. Amacımız, toplumu bilgilendirmektir” dedi.
Etkinlikte tüm katılımcılar yakalarına mavi kurdele takarken, ilk konuşmacı Endüstri Yüksek Mühendisi ve Asbest Söküm Uzmanı Selda Altıntop oldu. Altıntop, her yıl 26 Eylül’de düzenlenen Mezotelyoma Farkındalık Günü’nün, önlenebilir ancak ölümcül bir hastalık olan mezotelyomaya dikkat çekmek amacı taşıdığını belirtti. "Farkındalık, dünyada bu hastalığı araştırmak, teşhis koymak ve kaynak yaratmak için önemlidir" diyen Altıntop, Türkiye’deki mezotelyoma vakalarının çoğunun çevresel asbest maruziyeti nedeniyle ortaya çıktığını söyledi.
Altıntop ayrıca İzmir Aliağa Gemi Söküm Tesisleri ve inşaat sektörü gibi iş kollarında çalışanların asbeste maruz kalma riskine dikkat çekti. Özellikle İzmir’de 2020 yılında yaşanan deprem sonrası hızlanan kentsel dönüşümle birlikte artan bina yıkımlarının, asbest maruziyetini daha da artırdığını ifade etti. Yıkım çalışmalarının kanun ve yönetmeliklere uygun şekilde yapılmadığını ve yeterli denetim olmadığını belirten Altıntop, asbeste karşı daha sıkı önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Konuşmasının sonunda, afetlerde görev yapan arama kurtarma ekiplerinin de asbest maruziyeti riskiyle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Altıntop, yaptığı araştırmalar sırasında karşılaştığı mezotelyoma vakalarının tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne serdiğini belirtti.
Jeoloji Mühendisi Bahattin Murat Demir, "Tıbbi Jeolojik Risk Yönetimi ve Mezotelyoma" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Demir, dünyada ve Türkiye’de yeni gelişen bir bilim dalı olan Tıbbi Jeoloji'nin, jeolojik faktörler ile sağlık arasındaki ilişkileri incelediğini ve bu çalışmaların halk sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
Sunumunda, Türkiye'de yürütülen Tıbbi Jeoloji araştırmalarının mezotelyoma, kanser ve florozis gibi hastalıkların nedenlerini anlamaya katkı sunduğunu belirten Demir, "Bu araştırmalar, özellikle asbest maruziyetine bağlı sağlık sorunlarına yönelik önemli veriler sağlıyor ve koruyucu önlemlerin alınmasına rehberlik ediyor" dedi. İzmir özelinde ise Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı'nda, asbest maruziyeti riski taşıyan yerleşim birimleri arasında İzmir’den bir yerleşim yerinin yer aldığını belirten Demir, kentteki tıbbi jeolojik risklerin İzmir İl Risk Azaltma Planı'na (İRAP) dahil edildiğini açıkladı.
Demir, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Bayraklı, Konak ve Bornova ilçelerinde tıbbi jeolojik araştırma projeleri yürüttüğünü ifade etti. Ülkenin hem önemli bir asbest ithalatçısı hem de zengin asbest yataklarına sahip üretici bir ülke olduğunu hatırlatan Demir, asbestin inşaat ve otomotiv sektörü başta olmak üzere çeşitli endüstrilerde yaygın olarak kullanıldığını söyledi. Demir, eriyonit ve asbest grubu minerallerin neden olabileceği jeojenik ve antropojenik maruziyetlere karşı toplumda farkındalık oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Ciddi bir halk ve çalışan sağlığı sorunu
İzmir Kent Konseyi Afetler Çalışma Grubu Üyesi ve İZ-AFED Yönetim Kurulu Üyesi Yüksek İnşaat Mühendisi Mutlu Burak Paksoy, asbestin hem halk hem de çalışan sağlığı açısından büyük bir tehlike oluşturduğunu belirtti. Paksoy, 2011 yılına kadar bina inşaatlarında kullanılan asbestli yapı malzemelerinin, özellikle kentsel dönüşüm ve deprem hasarlı binaların yıkım işlemlerinde ciddi riskler taşıdığını ifade etti.
2022 yılında yürürlüğe giren Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik'e göre, asbestli malzemelerin sökümünde seçici yıkım, kat eksiltme ve tam yıkım gibi yöntemler uygulanması gerektiğini vurgulayan Paksoy, bu süreçte toz kontrol önlemlerinin alınmadığını ve denetimlerin yetersiz olduğunu söyledi. Yıkım sırasında etrafa yayılan tozların bastırılması için su sisi püskürtme, fanlı sistemler ve mobil toz kontrol makineleri gibi yöntemlerin kullanılmasının önemine dikkat çeken Paksoy, asbestin bu şekilde kontrol edilmemesinin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti.
Paksoy, yıkım firmaları, çalışanlar, yerel yönetimler ve halkın asbest ve güvenli yıkım konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu konuda farkındalığın artırılmasının halk sağlığı açısından hayati önem taşıdığını dile getirdi.