İzmir’de kamu emekçileri, 2025 yılının ilk altı ayı için açıklanan  yüzde11.54’lük maaş zammını protesto etmek amacıyla bugün iş bıraktı. KESK, BASK, HÜR-SEN, ASİM-SEN ve BİRLEŞİK KAMU-İŞ öncülüğünde bir araya gelen binlerce emekçi, sloganlarla Kültürpark  ve Konak’tan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Meslek odaları ve sendikaların da destek verdiği yürüyüşte, “Sefalet ücretine hayır” mesajı yankılandı.

“Kriz Faturasını Emekçiler Ödeyemez”

Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, konuşmasında ekonomik krizin yükünün emekçilerin sırtına yüklendiğini belirterek, “Bu krizin sorumluları sefa sürerken biz onların faturasını ödeyemeyiz! Yemedik, içmedik; o faturayı kabul etmiyoruz!” dedi.

“Hükümet Sabrımızı Taşırıyor!”

Eğitim İş-Sen 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü, düşük maaş zammını ve artan vergileri eleştirerek hükümete seslendi: “Bize reva gördüğünüz yüzde 11.54’lük zam hakaret değil midir? Üreten biziz, çalışan biziz, ezilen de biziz! Hakkımızı verin, yoksa sabrımızı taşırıyorsunuz!”

“Korkmuyoruz, Alanlardayız!”

Hür-Sen İzmir İl Temsilcisi Adnan Sarısayın ise emekçilerin baskılara boyun eğmediğini vurgulayarak, “Yağmur çamur demeden meydanları dolduruyoruz. Korkmadık, korkmuyoruz! Hakkımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz!” dedi.

“Emeğimizin Değersizleştirilmesine İtiraz Ediyoruz”

KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Deniz Çetin ise, “Siyasi iktidar, emekçilerin insanca yaşam taleplerini görmezden geliyor. Ama biz emeğimizin değersizleştirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Alanlarda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz!” diyerek mücadele mesajı verdi.


13 Ocak 2025 İş Bırakma Eylemi İzmir Bileşenleri’nin kamuoyu açıklaması tam olarak şu şekilde:

EMEĞİMİZİN DEĞERSİZLEŞTİRİLMESİNE, YOKSULLAŞTIRILMAYA KARŞI, İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN İŞ BIRAKIYOR, ‘SEFALET ZAMMI’ DEĞİL, EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI İSTİYORUZ!

Değerli Kamu Emekçileri, Emekliler, İşçiler ve Basın Emekçileri;

Bugün, emeğimizin değersizleştirilmesine, yaşam şartlarımızın ağırlaştırılmasına, yoksullaştırılmamıza ve insanca yaşam hakkımızın hiçe sayılmasına karşı ülkemizin her köşesinde alanlardayız.

Kamu emekçileri olarak, toplumun diğer kesimleri gibi, yıllardır artan enflasyon, temel tüketim mallarına ve hizmetlere yapılan fahiş zamlar ve düşük ücret zamları ile yoksullaştırıldık. Her geçen gün etkisi artan ekonomik kriz, emekçilerin yaşamını daha da zorlaştırıyor. Alım gücümüz düşerken, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta zorlanıyoruz. TÜİK’in açıkladığı, gerçeğe aykırı enflasyon rakamları maaşlarımızı mum gibi eritiyor ve ülke olarak hızla yoksulluğa sürükleniyoruz.

Artık Yeter!
Kamu Emekçileri, işçiler, emekliler olarak GEÇİNEMİYORUZ!

2025 yılını yüzde 30’luk asgari ücret zammının yanı sıra, kamu emekçileri ve memur emeklilerine yapılan yüzde 11,54; işçiler ve işçi emeklilerine reva görülen yüzde 15,75’lik sefalet zamları ile karşıladık.

1 Ocak’tan itibaren vergi ve harçlara yüzde 44 zam yapıldı. 2025 bütçesine göre attığımız her adımda ödediğimiz KDV geçtiğimiz yıla göre yüzde 81, ÖTV ise yüzde 51 artacak. Hükümetin kendi alacaklarına yaptığı bu zam oranlarına rağmen, kamu emekçilerine ve emeklilere reva görülen yüzde 11,54 artış oranı utanç verici bir durum ve kamu emekçilerine ve rantla beslenen sermaye şirketleri dışında kalan tüm topluma ağır bir hakarettir. Kriz gerekçesiyle; İş yerlerinde alın teri döken emekçiler, enflasyon karşısında ezilirken sermaye her geçen gün daha fazla kâr ediyor.

Emeğiyle geçinen kamu emekçileri, işçiler, topluma yıllarca hizmet vermiş emeklilerimiz her gün biraz daha yoksullaşır ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelirken, dolaylı vergilerle tüm vergi yükü emekçi kesimlere yıkılırken, sermaye şirketlerine teşvik, muafiyet, istisna adı altında kaynak aktarılmaya, milyonlarca liralık vergi borçlarının silinmesine devam ediliyor. Kamu kaynakları, halkın ihtiyaçları yerine sermayeye ve yandaş projelere aktarılıyor.

Enflasyon karşısında eriyen maaşlarımız, kamu emekçilerinin temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaktadır. Resmi enflasyon rakamları ile halkın hissettiği enflasyon arasında büyük bir fark vardır. Özellikle gıda, konut, ulaşım ve enerji gibi temel harcamalara yapılan zamlar karşısında kamu emekçileri tarihin en hızlı yoksullaşma sürecini yaşamıştır. İnsanca yaşayacak bir ücret, aynı zamanda insani bir haktır. Kamu emekçileri de geçim sıkıntısı çekmeden çocuklarının geleceğine güvenle bakabilmeli, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmelidir. Bu nedenle, asgari ücret ve kamu emekçisi maaşları yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmeli, maaş artışları Erdoğan-Şimşek programına göre değil gerçek enflasyon oranına göre yapılmalıdır.

Devlet, vatandaşının eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, beslenme gibi en temel haklarını korumak ve geliştirmekle yükümlüdür. Temel tüketim mallarına, enerjiye hizmetlere yapılan zamlar ve artan vergiler biz emekçileri yaşamımızı sürdüremez hale getirmiştir. Konut kiralarındaki artış nedeniyle barınma hakkından yoksun kalan emekçiler birkaç kişi birleşerek ortak ev kiralamak zorunda kalmaktadırlar.

Bu tablo karşısında yönetenlerin fiyat artışlarına karşı boykot çağrısına karşı soruyoruz;
Neyi boykot edeceğiz? Elektrik faturasını mı, çocuklarımızın eğitim giderlerini mi, gıdayı mı, ulaşımı mı, bütün bunlara yüklediğiniz fahiş miktardaki KDV’yi mi, ÖTV’yi mi? Bizimle alay mı ediyorsunuz? Sorunlara çözüm üretmeyeceksiniz, halktan topladığınız vergileri halk için harcamayıp bir avuç zengine rant aktaracaksınız, sonra halka dönüp adeta yemeyin, içmeyin, okumayın, evinizden çıkmayın diyeceksiniz. Bizleri yoksulluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden sizi boykot ediyoruz.

Kamu emekçileri, bu ülkenin eğitimini, sağlığını, yerel yönetimlerini, altyapısını ve sosyal hizmetlerini omuzlarında taşıyanlardır. Ancak, yıllardır emeğimizin karşılığını alamıyor, her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Enflasyon, hayat pahalılığı ve düşük zam politikalarına karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Vergide adaletin sağlandığı, ek ödemelerin emekliliğe yansıtıldığı, insanca bir yaşam sürebildiğimiz ve grevli toplu sözleşme hakkımızın tanındığı bir Türkiye için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Bu kapitalist düzene karşı durmanın tek yolu ortak talepler etrafında, emekçilerin daha dirençli bir mücadele hattına doğru yol almasını sağlamaktır. Kamu emekçileri olarak vergide adalet, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması ve insanca yaşayacak ücret gibi temel ve ortak talepler etrafında birleştiğimizde, bu düzeni değiştirme gücüne sahibiz. Emeğimizin değerini bulması, insanca yaşanacak bir ücret ve güvenli çalışma koşulları için mücadele etmekten başka çaremiz yok.

Bu doğrultuda kamu emekçileri olarak;
Bizleri yoksulluğa ve güvencesizliğe sürükleyen politikalara karşı güçlerimizi birleştiriyor, sesimizi yükseltiyoruz. Emeğimizin karşılığını almak, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak için bugün tüm işyerlerimizde iş bırakıyor ve siyasi iktidarı uyarıyoruz.

Halkın alın teriyle oluşturulan kamu kaynaklarının, halkın refahı yerine rant projelerine ve yandaş şirketlerin kasalarına akıtılmasına itiraz ediyoruz. Yandaş şirketlerin, kamu kaynaklarını talan edercesine sahiplenmesi ve üstüne üstlük vergi indirimi gibi ayrıcalıklar bekleme yüzsüzlüğü artık sabır sınırlarını aşmıştır. Halk, yokluk içinde yaşam mücadelesi verirken, kaynakların bir avuç yandaşa peşkeş çekilmesine göz yummayacak ve bu talan düzeninin değişmesi için mücadeleye devam edeceğiz.

Artık tükendik! Geçinemiyoruz!

Hakkımız olanı talep etmek için buradayız:
    •    Tüm emekçiler için insanca yaşanabilir bir ücret ve adil bir gelir dağılımı, İSTİYORUZ
    •    Eşit işe eşit ücret,
    •    Sefalet zamları aldatmacasına karşı en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını,
    •    Asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir düzeyde işçi ve kamu emekçileri sendikalarının söz ve karar sahibi olacağı bir komisyon tarafından tespit edilmesini,
    •    Barınma hakkını yok eden kira bedellerine karşı güncel verilere uygun kira yardımı,
    •    Tüm işyerlerinde ücretsiz kreşler açılmasını,
    •    Kamu istihdamında mülakat sisteminin kaldırılmasını, liyakate dayanan kadrolu ve güvenceli istihdam,
    •    Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasına dayanan adil bir vergilendirme sistemi, asgari ücretin vergi dışı bırakıldığı, 1. Vergi diliminin %10’da sabitlendiği, dolaylı vergilerin kaldırıldığı, rantın vergilendirildiği bir vergi düzeni,
    •    Kamu kaynaklarının dövize ve ABD enflasyonuna endeksli “müşteri garantili” projeler için değil, halkın ihtiyaçları için kullanılmasını,
    •    Ödenen tüm maaş ve ücretlerin (Seyyanen zam, Ek ödeme vb.) emekliliğe yansıtıldığı insan onuruna uygun yaşanabilecek ücretlendirme ve emeklilik sistemi,
    •    İşi, görev tanımı, işyeri ve ücreti belirli kamu emekçileri olarak çalışmak,
    •    Geleceğimizi siyasal iktidarın ve yandaşı sendikanın iki dudağı arasına hapseden sahte toplu sözleşme sistemi yerine tüm kamu emekçileri sendikalarının söz ve karar sahibi olduğu grevli bir toplu sözleşme sistemi İSTİYORUZ!

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ