Bir zamanlar tarihin izlerini taşıyan Hatuniye Meydanı, bugün yoksullukla mücadele eden insanların yaşam savaşı verdiği bir pazara dönüştü. 18. yüzyılda inşa edilen Hatuniye Camii ve Dönertaş Sebili gibi Osmanlı eserlerinin gölgesinde, artık geçim sıkıntısının izleri derinleşiyor.
Tarihten günümüze Hatuniye Meydanı
İzmir’in Basmane semtinde yer alan Hatuniye Meydanı, Osmanlı döneminin zarif mimarisiyle şekillenmiş, tarihin izlerini taşıyan önemli bir duraktı. Meydanın ortasında yer alan 18. yüzyıldan kalma Hatuniye Camii, sade ama büyüleyici tasarımıyla dikkat çekerken; Dönertaş Sebili’nin zarif taş işçiliği, Osmanlı su kültürünü bugüne taşıyordu. Geçmişte, meydanı çevreleyen Tevfik Paşa Konağı gibi yapılar, dönemin sosyal hayatının kalbi olmuştu.
Ancak bugün, Hatuniye Meydanı tarih ve zarafetten çok uzak bir tabloya ev sahipliği yapıyor. Yoksulluk pazarı olarak anılmaya başlanan bu alan, artık hem ekonomik sıkıntılar hem de çaresizliğin bir aynası.
Milletin cebi boş
Bugün Hatuniye Meydanı’nda, tarihi yapılar arasında geçimini sağlamaya çalışan insanlar göze çarpıyor. Meydan, artık ikinci el eşyaların, gıdaların, kıyafetlerin ve elektronik ürünlerin satıldığı bir pazara dönüşmüş durumda. İhtiyaçlarını karşılamak için buraya gelenlerin büyük kısmı, yakındaki ucuz otellerde kalan yoksullar, kimsesizler ve düşük gelirli ailelerden oluşuyor.
Bir tezgâhın başındaki satıcı, fiyatların uygun olduğunu belirtirken, “Satışlar iyi değil, milletin cebi boş” diyerek durumun vahametini özetliyor. Tezgâhlarda ikinci el battaniyeler 50 TL, montlar ise 100-150 TL arasında satılıyor. Kışlık ayakkabılar ve botlar da yine pazarlıklarla alıcı bekliyor. Ancak, soğuk hava ve geçim sıkıntısı satıcıları da alıcıları da olumsuz etkiliyor.
Umutsuzluğun resmi
Meydanın ortasında belediyenin ücretsiz yemek dağıttığı İzmir Tarihi Basmane Hatuniye Yardım Derneği Aşevi'nde ise uzun kuyruklar oluşuyor. Sıcak bir çorba için saatlerce bekleyen insanların yüzlerinde çaresizlik ve yorgunluk okunuyor. Yaşlı bir kadın, kollarını birbirine dolayıp soğuktan korunmaya çalışırken, “Saatlerdir buradayım, hiçbir şey satamadım. Kışın geçim çok daha zor” diye yakınıyor.
Bir köşede, el arabasında çakmak tamiri yapan başka bir satıcı, işlerin ne kadar kötü olduğunu anlatıyor: “Kirpiklerim ve kaşlarımın yandığı çok oldu, ama alıcı bulmak artık imkânsız. İnsanların derdi ekmek olmuş, çakmak kimsenin umurunda değil.”
İnsanlar aç kalmamak için burada
Buradaki satıcılar, isimlerini vermekten çekiniyor. Zabıtanın her an gelip tezgâhlarına el koymasından korkan insanlar, geçim mücadelesini sessiz bir isyanla sürdürüyor. Eski bir radyoyu satmaya çalışan bir esnaf, “Kimse ilgilenmiyor. İnsanlar aç kalmamak için burada, eski bir radyoyu alacak kimsede güç yok” diyor.
Geçim pazarına dönüşen meydan
Hatuniye Meydanı, geçmişin ihtişamlı günlerinden bugünün acımasız gerçeklerine geçişin en somut örneklerinden biri. Osmanlı eserlerinin gölgesinde, yoksulluk ve çaresizlikle mücadele eden insanların hikâyeleri, meydanın tarihine yeni ve hüzünlü bir sayfa ekliyor.
Bir zamanlar tarihin ve kültürün durağı olan bu meydan, artık İzmir’in en derin yaralarından birinin simgesi haline gelmiş durumda.