İzmir’in Yeşilyurt semtinde, Mızraklı Dede haziresinde yer alan Ruhi Bey Baba’nın mezarı, bu bölgenin tarihine ışık tutan önemli bir şahsiyetin anısını yaşatıyor.

Kent tarihi araştırmacısı Bedri Cumhur Doğu’nun ifadesiyle, bu kutsal mekan, bir zamanlar 15 dönüm büyüklüğünde olan Mızraklı Dede Bektaşi tekkesinin kalıntıları arasında, vefa bekleyen bir miras niteliğinde.

İzmir’in tarihi ve kültürel dokusu, Ruhi Bey Baba ve Şair Eşref gibi önemli şahsiyetlerle şekillenirken, bu figürlerin bıraktığı miras, kentin hafızasında derin izler bırakmaya devam ediyor.

Ruhi Bey Baba kimdir?

Ruhi Bey Baba, Osmanlı Devleti tarafından kendisine verilen “Bilad-ı Hamse” payesiyle, Edirne, Bursa, Filibe, Şam ve Mekke kadılıkları yaparak İzmir’e sürgün edilmiş bir figürdür.

Mızraklı Dede Dergahı’nın postnişinliğini üstlenen Ruhi Bey Baba, İzmir’de kadılık görevini bırakıp avukatlık yapmaya yönelmiştir. İzmir’in ilk avukatlarından Ruhi Bey’in Karataş semtindeki konağında düzenlediği Bektaşi ayinleri, İzmir’in önde gelen entelektüellerinin ve sanatçıların buluşma noktası haline gelmiştir.

Şair Eşref, Bıçakçızade İsmail Hakkı, Halit Ziya Uşaklıgil gibi birçok önemli ismin katıldığı bu meclisler, Ruhi Bey Baba’nın kültürel ve sosyal hayattaki etkisini pekiştirmektedir.

Şair Eşref, meydancı dervişi üstteğmen Aziz’in rehberliğiyle, Ruhi Bey Baba’dan el alıp, Bektaşi olmuştur. Aynı gece ilk fikir ve hürriyet kurbanlarından, İzmir’in ilk Türk gazetesi “Hizmet”in sahibi Tevfik Nevzad ve Bıçakçızade İsmail Hakkı Bey’ler de Ruhi Baba’dan el almıştır. Neyzen Tevfik, Ruhi Baba’nın meclisinde bulunduğunu, kendi hayatını anlattığı “Tercüme-i Halim” isimli şiirinde de yer vermiştir.

Ruhi Bey Baba, 1900 yılında 73 yaşında vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine Mızraklı Dede Bektaşi tekkesi haziresinde toprağa verilen Baba, ardından Şair Eşref’in kaleme aldığı bir manzumeyle anılmaya başlar. Eşref’in sözleri, Ruhi Bey Baba’nın mezar taşında ölümsüzleşir ve İzmir’in kültür mirasında önemli bir yer edinir. Eşref, Ruhi Bey Baba için yazdığı dizelerde onun derin karakterini ve tasavvufi anlayışını öne çıkarırken, “Baştaşında; Hü dost, Bende-i Al-i aba yani bizim Ruhi Baba, Eyledi mülk-i fenadan bezm-i ukbaya sefer…” gibi ifadelerle onu ebediyete taşır.

Türkiye’de tarih düşürme sanatına hakim olan Sn. Tevfik Bildik'in yorumunu aktarırsak; Şair Eşref'in Ruhi Beybaba'nın vefatına yazdığı tarih manzumesidir. Mezar taşına da bu manzume hakkedilmişdir. Sahib-i isna aşer geldi dedi tarihini Ruh-ı Ruhi eyledi firdevs-i alayı makar. Beyitinde; ruh:214, Ruhi:224, eyledi:55, firdevs:350, alayı:122, mekar:340 Toplam: 1305 İsnaaşer de gelirse 1305+12=1317 olur. Mezar taşında 6 Nisan 1316 Rumi tarih yazılıdır ki 18 Zilhicce 1317 eder.” şeklindedir.


 

Muhabir: SEMRA İĞTAÇ