İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs" ve "kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" suçlamalarıyla yürütülen soruşturma kapsamında gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV sunucusu Seda Selek ve Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker gözaltına alındı. Gazetecilerin Adliyeye sevk edilmesi,  basın meslek örgütlerinin tepkisini çekti.

İzmir’de gazetecilerden dayanışma

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi, Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelerek gözaltı kararlarına tepki gösterdi. Açıklamaya siyasi partiler ve ilçe belediye başkanları da destek verdi.

İzmir’de sanat dolu proje: Çocuklar, Dayanışma Noktaları’nda tiyatroyla buluştu İzmir’de sanat dolu proje: Çocuklar, Dayanışma Noktaları’nda tiyatroyla buluştu

TGS İzmir Şube Başkanı Nil Kahramanoğlu, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Değerli meslektaşlarımız, sevgili okurlar, yurttaşlar; Ne zaman gizlemek istedikleri gerçekler olsa, hemen biz gazetecileri gözaltına alıyorlar. Kamuoyunun haber alma hakkı için çalışan bizler maalesef iktidarların ve güç odaklarının hedefinde oluyoruz.  Dün yine basın özgürlüğü adına kabul edemeyeceğimiz bir manzarayla karşı karşıya kaldık.  Gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker’in gözaltına alınmasıyla birlikte basın tarihine yeni bir utanç sayfası daha açıldı. Habere konu olan kişiye söz hakkı vermek, gazeteciliğin en temel kurallarından biridir. Bu yüzden gazetecilerin gözaltına alınıyor olması, mesleğimize yönelik gözdağıdır. Verilmek istenen mesaj tüm gazetecileredir.  Bu basit bir gözaltı değildir. Bu gözaltılar, yaratılmak istenen korku ikliminin bir parçasıdır. Haberi aktaran, yorumlayan, halka ulaştıran gazetecilerin gözaltına alındığı bir düzende kimse özgür değildir. Meslektaşlarımızın gözaltına alınması basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdittir."

"Gazetecilere destek olun, omuz verin"

Basına yönelik baskının sistematik hale geldiğini vurgulayan Kahramanoğlu, gazetecilere yönelik gözaltıların korku ikliminin bir parçası olduğunu söyledi. Kahramanoğlu, şu sözlerini şu şekilde noktaladı: 

"Basın, demokratik bir toplumun en önemli yapı taşıdır. Gazeteciler, halkı doğru ve tarafsız bilgilendirmek için görevlerini yerine getirirken, iktidarların politikalarına dair soru işaretleri uyandırabilir ve eleştirilerde bulunabilirler. Ancak, maalesef Türkiye'de son yıllarda medya çalışanlarına yönelik sistematik bir baskı ve sindirme politikası izlenmektedir. Gözaltına alınan gazeteciler, sadece mesleklerini icra ettikleri için hedef alınmakta, ifade özgürlükleri ihlal edilmektedir. Seda Selek, Serhan Asker ve Barış Pehlivan, gazetecilik yapan, kamuoyunu aydınlatmak adına çaba gösteren meslektaşlarımızdır. Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şubesi olarak, tüm gazetecilerin düşünce ve ifade özgürlüklerinin güvencesi olması gerektiğinin altını çiziyoruz. Hiç kimse gazetecilik faaliyetlerinden dolayı cezalandırılamaz.  Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin değil, tüm toplumun özgürlüğüdür. Bu özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz. İktidarın bu tutumunu şiddetle kınıyor ve gazetecilerin çalışma hakkına yönelik her türlü müdahaleyi protesto ediyoruz.  Bizler basın özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Boyun eğmeyeceğiz, susmayacağız.  Değerli okurlarımız;  Biz susarsak siz duyamazsınız. Gazeteciler susturulursa yolsuzlukları duyamazsınız. Gazeteciler susturulursa arsızlıkları duyamazsınız. Gazeteciler susturulursa hukuksuzlukları, sorumsuzlukları duyamazsınız. Gazeteciler susturulursa arkanızdan çevrilen işleri bilemezsiniz. Biz susmayacağız. Siz de kendiniz için gazetecilere destek olun. Sahip çıkın, omuz verin. Gerçeklerin sesini kısamasınlar."

"Doğrulardan korkanlar yanlışlarını temizlemelidir"

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi ise basın üzerindeki baskının kabul edilemez olduğunu belirterek, “Gazetecilik halkın doğruları bilmesi için kamu görevidir. Doğrulardan korkanlar yanlışlarını temizlemelidir. Gazetecileri susturmak isteyen anlayış, eninde sonunda kendini yok eder” açıklamalarında bulundu.

"Yargıda çifte standart"

Halk TV Ege Bölge Temsilcisi Mustafa Akbaş da şunları söyledi: “Gösterdiğiniz dayanışma için teşekkür ederiz. Ancak bu ülkede hiçbir şekilde toplumun sesini kesemeyecekler ve biz gazetecilik faaliyetlerini sürdürmeye devam edeceğiz. Halkın bilgilendirilmesi için elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Şunu vurgulamak istiyorum, özellikle son dönemde yargıyı iktidarın sopası haline getiren bir zihniyet var. Yaklaşık 4 buçuk ay önce İzmir’de Halk TV olarak bir olaya tanık olmuştuk. Karabağlar’daki kaçak kuran kursu haberini yaparken saldırıya uğradık. Bunu 85 milyon izledi. Orada bir sürü suç unsuru vardı; tehdit vardı, darp vardı, hürriyetten alı koyma vardı. Biz bununla ilgili aynı gün suç duyurusunda bulunduk. Elimizdeki bilgi, belge ve delilleri emniyete teslim ettik. Aradan geçen 111 günün ardından, deliller emniyet tarafından ancak dün toplanıp savcılığa teslim edildi. Gazeteciler herhangi bir saldırıya uğradığında kör, sağır olanlar, gazetecilikle ilgili bir faaliyet olduğunda ellerinden geleni yapıyorlar ve jet hızıyla kararlar veriyorlar. Bu sefer de bunu yaşadık. Çağırsalar ifade vermeye gelecek arkadaşlarımızı geldiler kanalın önünde, evlerinin önünde gözaltına aldılar. Karabağlar’daki olayda 3 temel suç vardı, burada işlenen suç nedir? Yaşanan bu olay yargıdaki çifte standardı net bir şekilde ortaya koyuyor.”

Kaynak: HABER MERKEZİ