Sevinç KARATAŞ/ İZ GAZETE- Smyrna Antik Kenti, İzmir’in geçmişten bu yana bir liman kenti olarak önemini vurguluyor bizlere. Helenistik dönemde varlığını sürdürmüş ve günümüzde Konak ilçesinin modern yapıları altında kalmış bu kentin kalıntıları, arkeologlar tarafından zamanla gün yüzüne çıkarılmaya devam ediyor.

Smyrna Kenti’nin varlığını ve kullanım alanlarını öğrenmek adına Smyrna Agora’sına giderek Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Akın Ersoy ile bir sohbet gerçekleştirdim. Smyrna’nın bir kısmı olan Agora’nın ortaya çıkmasının ardından Smyrna adına bir gelişme daha yaşandı. Smyrna’nın görkemli tiyatrosunda, arkeologlar tarafından kazılar yapılmaya ve kullanıma hazır hale getirilmesi adına çalışmalara devam ediliyor. Buranın Akdeniz’in en büyük tiyatrolarından biri olduğunu belirten Ersoy, “Bu tiyatronun butik bir kent tiyatrosu olmadığını, Akdeniz dünyasının en büyük tiyatrolarından birinin olduğunu gördük. Yirmi bin seyirci kapasitesini aşan bir oturma bölümüne sahip bir tiyatro. Bu büyülükteki tiyatrolar ancak birkaç büyük kentte karşımıza çıkar” şeklinde konuştu.

Kent merkezinden mezarlığa

Smyrna Antik Kenti’nin merkezi olan Agora’nın Osmanlı döneminde mezarlık ve ibadet alanı olarak kullanıldığını belirten Ersoy, “Smyrna Antik Kenti, Kadifekale’den başlayarak Kemeraltı’na doğru inen bir kısmı kapsıyor. Agora Kent Meydanı’nda bir kent meclisi bulunmakta. Kent meclisinin bitişiğinde bir mozaikli yapı bulunuyor. Bu mozaikli alanda, mecliste kararlar alınırken ya da önce burada insanların kulis yapabileceği bir ortam görüyoruz. Demek ki görüşmelere girmeden önce insanlar o konuyla ilgili birtakım görüşmeler ve ortak kararlar alıyorlardı. Dolayısıyla bu bir kulis yapısıyla değerlendirmek mümkün. Dönemin sanatçılarının sergilerinin yer alabileceği bir mekân olarak da karşımıza çıkıyor. Burası evlerin altında kalan bir alandı. Alanın kamulaştırılması sonrası üzerindeki modern ve niteliksiz yapılar ayıklandıktan sonra ortaya meclis binası ve mozaikli alan çıkmış oldu. Smyrna Antik Kenti 193 hektarlık bir alanı kapsar. Ancak bunun yalnızca 4 hektarlık bölümünde Smyrna Agora’sı diye tanımladığımız kalıntılar yayılmış bir şekilde bulunmakta. Agora’nın hemen yanında bulunan meclis binasında ticari ilişkiler düzenleniyor ve toplantı zamanlarında programa bağlı olarak meclis toplantıları gerçekleştirildi. Basmane ile Kemeraltı arasında kalan bir mevkide eski ismiyle Namazgah Mevkii’nde bulunuyor. Böyle demelerinin sebebi Agora, Osmanlı döneminde bir Türk Müslüman Mezarlığı’na evriliyor. Bu yüzden Türkler tamamen İzmir’e hâkim oldukları süreçte yeterli sayıda ibadet yapısı olmayınca eski Antik Kentin Agora’sının bir bölümünde açık hava ibadet alanı düzenliyorlar. Orada namazlarını icra ederlerken, giderek camilerin de yapılmasıyla birlikte bu Namazgah iptal ediliyor, onun yerine bir mezarlık ortaya çıkmaya başlıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar burası Namazgah Mezarlığı olarak bilinir” diye konuştu.

1933’ten beri keşif sürüyor

Agora’nın arkeolojik anlamda keşfini anlatan Ersoy, “Agora’nın Meydanı mezarlığa dönüşmüştü. O mezarlığın kent meydanı dışarısına çıkarılması gündeme geliyor Cumhuriyetin başında. Bu mezarlar kaldırılmaya başlandığında bakıyorlar ki burada değişik taşlar bulunuyor. İzmir Müzesine bu çıkarlan taşlar soruluyor ve İzmir Müzesi’nden Araştırmacılar gelerek bu alandaki taşları görerek bu alanda bir antik yapı olduğuna karar veriyorlar. Bu antik yapı korunmak üzere beklendiği şekilde Modern Cumhuriyetin İmar çalışmalarına açılmıyor. Bir arkeolojik alan olarak 1933’ten beri arkeolojik kazıların yapıldığı bir alan haline geliyor. Ve daha ilk anda bu alan için diyorlar ki burası Antik Kentin Agorası” ifadelerini kullandı.

20 bin seyirci kapasiteli tiyatro

Smyrna Antik Tiyatrosu’nun Akdeniz Dünyası’nın en büyük tiyatrolarından biri olduğuna dikkat çeken Ersoy, “18. yy.’dan itibaren Antik Tiyatro’nun nerede olduğunu biliyorlardı. Her gelen gezgin, 18-19.yy. arasında hep tiyatronun yerini işaretliyorlar kendi haritalarında. Tiyatro’nun orada olduğu 20. yy. başında büyük ölçüde belgeleniyor. Bizler de 2016’dan itibaren o alandaki evlerin kamulaştırılıp yıkılmasından sonra arkeoloji çalışmalarına başladık. Herkesin 18.yy’dan itibaren tahmin ettiği ve söylediği gibi tiyatronun varlığını arkeolojik olarak da ispatlamış olduk. Bu tiyatronun butik bir kent tiyatrosu olmadığını, Akdeniz dünyasının en büyük tiyatrolarından biri olduğunu gördük. Yirmi bin seyirci kapasitesini aşan bir oturma bölümüne sahip bir tiyatro. Bu büyülükteki tiyatrolar ancak birkaç büyük kentte karşımıza çıkar. Bunlardan birisi de Smyrna’nın komşusu olan Efes’te var. Tiyatroların kişi sayısı, kentteki nüfusa bir paralellik gösterir. Bunun nedeni ise vatandaş olan kentlilerin halk meclisi toplantılarını tiyatrolarda yapıyor olmalarıdır. Tiyatroların da halk meclisi sayılarını karşılıyor olması gerekir” şeklinde konuştu. 

Bin 500 yıl uykuda kaldı

İlk hedeflerinin tiyatronun üzerindeki 4 metre yükseklikteki toprak dolgusunu kaldırmak olduğunu söyleyen Ersoy, “Smyrna Tiyatrosu’nun tiyatro alanı belli, ancak yaklaşık 1500 yıl uykuda kalmış bir yapıdan bahsediyoruz. 1500 yıl boyunca dolan bu yapı, yukarıdan akan yağmur sularıyla doluyor. Bu sebeple şu an tiyatroda 4 metre yüksekliğe ulaşan bir toprak dolgusu var. Biz bu toprak dolgusunu kaldırmaya çalışıyoruz ilk aşamada.  Daha sonra da kalıntılara ulaşmaya çalışıyoruz. Çabamız şu an o toprak dolgusunu kaldırmaktan yöne. Eğer bütçemiz yeterli olursa tiyatroyu kısa sürede halka açmamız mümkün. Hatta Smyrna Tiyatrosu kültürel etkinliklerin yapıldığı düzeye bile getirilebilir” dedi. 

Kaynak: Haber merkezi