Laborant ve eski Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, İzTV’de Nil Kahramanoğlu’nun konuğu oldu. Aktif siyaset sonrası yaşamına ve ülke gündemine dair konuşan Maçoğlu, Kadıköy Belediye Başkanlığı adaylığından sonra İstanbul ve Muğla arasında mekik dokuduğunu söyledi. İzmir’de adalet nöbeti yapan öğrencileri de ziyaret eden Maçoğlu, “Öğrencilerin direnişini görünce, arkadaşlarla birlikte olmak istedim. Gençleri umutlu gördüm. Özgürlükleri ve geleceksizlik konusunda kafaları da çok net. Onlara katkı sunmak ve bir arada durmak için geldim” dedi.
‘Kolektif çalışmayı sürdürüyorum’
Aktif siyaseti bıraktıktan sonra neler yaptığına dair konuşan Maçoğlu, “İki dönem belediye başkanlığı yapsam da demokratik siyasetin içerisinde 40 yıldır varım. Sendikalarda, köy çalışmalarında, derneklerde siyaset yürütüyorum. Kadıköy adaylığından sonra İstanbul ve Muğla arasında mekik dokuyorum. Hayal ettiklerimi yapmaya çalışıyorum. Bilmediklerimi öğreniyorum. Bir bölgede siyaset yürüttüğünüzde sadece o bölgedeki sıkışmışlık üzerine çalışmış olursunuz. Dersim Ovacık’ta ilkbahar ve sonbahar kısa. 4-5 ay içerisindeki üretim dışında bir şey yapabilmeniz pek mümkün değil. Dersim sonrası çok daha güçlü şeyler öğrenmeye ve yapmaya başladım. Hayatımda üretmediğim sebze ve meyve türleri üretmeye başladım. Oradaki üreticiyi görünce ülkedeki üretimin nereye kadar gittiğini görmeye başladım. İnsanlara ne kadar kazandırıyor ya da kaybettiriyor bunu deneyimledim. Muğla’da bulunduğum bölge, ihracatın ilk 10’a girdiği bir bölge” dedi.
Bölgedeki kolektif çalışmayı sürdürdüğünü belirten Maçoğlu, “Siyaset yapmaya devam ediyorum. Biz komünistler galiba öldükten sonra emekli oluyoruz. Bir ülkede yoksullar olduğu sürece, sömürü ve baskı olduğu sürece, özgürlükler kısıtlandığı sürece komünistler siyaset yapmaya devam eder. Aynı zamanda kooperatif çalışmalarımız da devam ediyor. Bir günü nasıl geçiriyorsunuz derseniz, akşam eve gittiğimde belim, kolum ağrıyor. Nasıl geçtiğini anlamıyorum. Gün yetmiyor. Güzel bir yorgunluk oluyor. Hayal ettiğiniz şeyi yapıyorsunuz. Doğayı koruyorsunuz, insanlara sağlıklı gıdayı üretiyorsunuz, bunun üzerine de siyaset yapmak istiyoruz” diye konuştu.
‘İlkeli üretim yapıyoruz’
Belediye başkanlığı döneminde kooperatiflere önem verdiğini söyleyen Maçoğlu, “Kooperatifi yürüten 50-60 kişilik bir kolektif var. Ben de bunun bir parçasıyım. 30’a yakın tüketim ve 150’nin üzerinde üretim kooperatifiyle ilişki içerisindeyiz. Kooperatifleri belediyeye bağlı değil, özerk bir konumda yaptık. Kooperatifin üst alanı siyaset ama emek alanında farklı kültürde, inançta, üreten herkesle ilişki içerisinde olduğumuz için uzak tutuyoruz. Biz emeği bütünlüklü olarak gördüğümüz için tüm alanlarda, bölgelerde farklı düşünceye sahip insanlarla birlikte çalışıyoruz. İzmir, İstanbul, Eskişehir, Bursa gibi yerler bu işin dinamolarıydı. İzmir’de Konak, Karşıyaka ve Narlıdere’de satış yapan 3 kooperatifimiz var. İlkeli şekilde üretmek istiyoruz. Ovacık ve Dersim belediyelerinin programlarının tutulmasının bir parçası bu kooperatiflerdir. Kooperatifle köy üretimini destekleyen bir üretim biçimi halk tarafından da kabul edilmeye başlandı. İnsanlar artık çocuklarına sağlıklı gıda vermek istiyor. Üretilen gıdaların içerisinde hangi ilaçların olduğunu biliyor. Laboratuvar tahlilleri yapıyoruz, denetimler yapıyoruz, ilaçların genetik hastalıkların üzerinde nasıl etkisinin olacağını araştırıyoruz. Bu bilincin ortaya çıkarılıp yaygın bir hâl almasını istiyoruz” açıklamasında bulundu.
‘Sosyalistler daha iyi yönetir’
Çok tartışılan Kadıköy Belediye Başkanlığı adaylığına dair de konuşan Maçoğlu, “Bizim Sosyalist Meclisler Federasyonu geleneğinde, bir ilde 2 dönem başkanlık yapılmıştır. Tabii bu kırılmaz bir kural değil. Kurullar bir araya gelir, karar alır ve ihtiyaç varsa değiştirir. Ama bir ilde genel tabi 2 dönemdir. O yüzden Dersim’de devam etme durumum yoktu. Doğru olmadığını da düşünüyorum. Çünkü size verilen üçüncü, dördüncü dönem başkalarına da verilir ve bunun sonu yok. O yüzden 2 dönemi önemli buluyorum. Dersim’de kalmak ve siyaset yapmak benim için onurdur, o başka bir şey. Ama ben ülkenin geleceğiyle ilgili sosyalistlerin mevcut durumdan daha iyi bir siyaset üreteceklerine inanan biriyim. Hangi sosyalist siyaseti getirirseniz getirin mevcuttan iyi yaparlar. Bir kere halkçılar, dürüst siyaset yaparlar. Yalanı varsa da çıkar. Halkına ihanet etmezler. Hiçbir şey yapmasalar bile çalmazlar. Bir ülke düşünün, bir yerde iyi bir şey yapılıyor ama binlerce yerde kötü siyaset yapıldığı düşünülüyorsa o kötü siyasetin evrilmesi lazım. Sosyalistlerin de bu ülkeyi daha iyi yöneteceğine dair söylemi ve programı var. Bundan sonra daha büyük kentlerde siyaset yapma çabamızı daha da güçlendireceğiz. Bu sıkışmışlık kötü. AKP’nin de CHP’nin de olduğu yerlerde sosyalistlerin muhalif siyaset yapacağını düşünenlerdenim. Sosyalistler burjuva siyasetinden daha ileridedir. Daha iyisi varken mevcut geriyle niye uğraşalım ki? Bunun iddiasındayız” ifadelerini kullandı.
‘Bundan sonrası yok’
19 Mart’tan sonraki süreci değerlendiren Maçoğlu, “Emperyal anlayışın hâkim olduğu sistemde kendisinden başkasını kabul etmeme refleksi gelişiyor. Bu belli bir yerden sonra otokrat bir hâl alıyor. Bu konuda dünyada bir sıkışıklık var. 19 Mart bu ülkenin tarihinde seçilmişlere yönelik bir milat değil ancak son aşama olabilir. Bundan sonrası yok. Sonrası milletvekillerine, partilere yönelmeye gider. Bu sıkışmadan ya reformla çıkılır ya da daha da sertleşir” diye konuştu.
Gençlerin, taşıdıkları kaygılar nedeniyle eylemlere öncülük etmesinin tüm toplumda heyecan yarattığını belirten Maçoğlu, “Saraçhane’de başlayan ve gençlerin önderlik yaptığı, hatta bazen siyasileri dinlemeyen o anlayış bir süreden sonra pasifize edilerek yumuşatılmaya çalışıldı. Gençlerin arzu ettiği o özgürlük ve gelecekle ilgili kaygıyı kabul etmeme cüreti ya da itirazı çok güçlü ve değerliydi. Son 10-15 yıla baktığımızda gençler sahada yokmuş gibi bir tavır vardı. Öyle değil. Bizim gençlikle ve onun dünyasıyla buluşamayan geri bir yanımız vardı. Ayak uyduramadık, daha çok politik siyasetin bir parçası olduk. Her siyasal anlayış kendi koltuğuna yapışmış, ben merkezli bir siyaset yapmaya alışmış ama gençlik burada kendini görmüyordu. Son süreçte gidişatı iyi görmedi ve buna bir itiraz yükseltti. Dünyanın birçok yerinde böyle. Ülkemizde de gençliği eve ve kampüse sıkıştırma anlayışı artık yıkılıyor” ifadelerini kullandı.
‘İzmir hâlâ büyük bir köy’
İzmir’e de adının geçtiğini belirten Maçoğlu, neden İzmir’e aday olmadığını şu sözlerle anlattı: “İzmir hâlâ büyük bir köy. Yani tarımsal üretimden kopmamış bir şehir. İzmir’den aday olsaydım, liberaller, solcular, elit siyaset yürütenler ‘Ne işi var İzmir’de?’ derlerdi. Yani komünistsiniz, orada durun, onun dışına çıkmayın meselesi. ‘Ülkeyi yönetmeyi göze almayın, orada bir köyde kalın’ diyorlar. İstanbul tarımsal üretimden koptu. Birçok hesabı yaptık. Kadıköy’de bazıları dillendirdi. Buradan aday oluyorlar ki oy bölsünler ve AKP kazansın diyorlardı. Kaybettiklerinde kimi suçlayacaklarını biliyoruz. En çok bizi suçlayacaklardı. Kadıköy’de de bize bölücü dediler. Biz bölücü değil, halkçıyız. İzmir’de de böyle bir tehlike vardı. Oyumuzu böldüler o yüzden kaybettik diyeceklerdi. Cumhur İttifakı’nın kazanabilme olasılığı olan yerlere de dikkat ettik. Biz bundan korkmuyoruz. Ancak o kayıpları bizim üzerimizden halka tarifleyen bir algının olacağını düşünüyorduk.”