Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Kocaeli Gebze’de Birleşik Metal İşçileri Sendikası’na üye işçilerin grev çadırını ziyaret etti. Özel burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Kıymetli emekçi kardeşlerim, burada bir büyük mücadele veriyorsunuz. Tabii böyle bir mücadele verebilmek ancak örgütlü olmakla mümkün. Öncelikle buradan Türkiye’deki tüm emekçilere seslenmek isterim ki bugün burada bir mücadele veriliyor, emek sömürüsüne karşı bir direniş var. Bu direnişi, bu fabrikalarda örgütlü olan DİSK’e bağlı Birleşik Metal Sendikası veriyor. Yani burada sendika hak arıyor, hak arayanın yanında duruyor. Sendikanın Genel Başkanının ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Sayın Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun yanında, şahsında, emek mücadelesi veren örgütlü tüm işçileri saygı ile selamlıyor, Türkiye’deki tüm emekçileri sendikal mücadeleye davet ediyorum.

Eğer sendikalı olunursa, -sendikanın da elbette iyisi var, kötüsü var- ama hiçbir sendika sendikalı olmamaktan, sendikasız olmaktan daha kötü değildir. Nerede işçinin yanına gelip, bir emekçi kardeşimiz sendikalı olmayı teklif ediyorsa, örgütlenmeyi teklif ediyorsa, birlikte mücadeleyi teklif ediyorsa, aslında yarınlardaki, evladının geleceğini birlikte korumayı, alın terine birlikte sahip çıkmayı, kendisini ezmeye çalışanlara karşı birlikte olmayı teklif ediyordur. Tüm emekçilere sesleniyoruz; örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin.

Bir kuruş zam yapmadılar

Birleşik Metal’de örgütlü emekçiler bu süreçte haklarını istediler. Malum Türkiye’de korkunç bir düzen var. Türkiye’de 17 bin 2 lira gibi bırakın ücret olmayı, yoksulluk sınırının neredeyse dörtte birine denk gelen, açlık sınırının 3 bin lira altında olan bir ücreti bütün bir yıl boyunca asgari ücretliye tuttular savundular ve bir kuruş zam yapmadılar. Bugün Türkiye asgari ücret zammını konuşuyor. Bugün üçüncü toplantısını yapan komisyondan yine bir ücret çıkmadı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok eksik olduğunu bildiğimiz halde, çok daha iyilerinin hak edildiğini bildiğimiz halde, bir mücadeleye Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir destek olması için, kamuoyunun da kabullenebileceği, esnafın da ödeyebileceği, öderken de farklı şekilde destekler alabileceği bir asgari ücreti çok erkenden, çok kararlılıkla telaffuz ettik. Biz bunu telaffuz etmeden önce 17 bin liralık asgari ücrete beklenen enflasyon, hedef enflasyon noktasında, kendi hedefleri noktasında yüzde 25-30 zammı konuşacak kadar şuursuzlaşmış, meydanı boş bulmuş bir iktidar vardı. Kamuoyuna 20-21 bin lira asgari ücreti ve bir yıl boyunca buna zam yapmamayı kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Biz cesaretle çıktık, şunu haykırdık, ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ dedik.

Son derece önemsiyoruz

DİSK’in asgari ücretle ilgili tanımlamalarını, asgari ücretle ilgili beklentilerini, bu ülkede açlık sınırını ve yoksulluk sınırını hatırlatan, yoksulluk sınırını iki asgari ücretlinin en azından birlikte aşması gerektiğiyle ilgili yaklaşımını ve asgari ücretin temel ücret olmasına yönelik eleştirilerini sonuna kadar sahipleniyoruz. DİSK’in bu konuda ortaya koymuş olduğu yaklaşımı, hem asgari ücretler açısından, hem de sizin gibi emeğini savunan ve hakça bir toplu iş sözleşmesine imza atma umudu için mücadele eden herkes için çok kıymetli buluyor, Arzu Başkanın şahsında DİSK’i ve mücadelesini selamlıyorum. Ayrıca DİSK ile birlikte hem DİSK’in ilk olarak dile getirdiği vergide adalet mücadelesini, gerek sokaklarda, gerek eylemlerde, gerekse Meclis’te sahiplendik. DİSK ile birlikte diğer iki konfederasyonun da hem ‘vergide adalet’ demesini, hem de asgari ücret noktasında DİSK ile birlikte durdukları noktada bu birlikteliğin de umut verici olduğunu, bundan sonra da tüm sendikalı işçilerin birlikte hiç olmazsa belli müştereklerde buluşmalarını son derece önemsiyoruz. Mücadeleyi verecek olan, bu mücadeleye destek verecek olan tüm işçi kardeşlerimize, emekçi kardeşlerimize her zaman olduğu gibi yanlarında bu mücadeleye destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum.

İnsanda birazcık utanma olur

Gelelim burada yaşananlara. Burada örgütlü bir sendika var. Sendikada örgütlü işçiler, son derece kritik bir şekilde, son derece zorlu şartlarda, son derece ağır bir işte alınlarının teriyle emeklerinin karşılığıyla evlatlarına ekmek götürmeye, ailelerini geçindirmeye çalışıyorlar. Ve Türkiye’deki çok düşük asgari ücret, işçilerin yüzde 56’sını yutmuşken, bu işçiler o asgari ücretten uzaklaşmak ve alın terinin karşılığını almak isterken, kendilerine dünya dev şirketler, çok kârlı şirketler, Türkiye’de ve dünyada çok büyük paralar kazanan işverenleri bir geçim ücreti değil, bir sefalet ücreti teklif ettiler. Onlar da bu sefalet ücretine itiraz ettiler ve kabul etmediler. İşçilerin bir sendikası var, işverenin de bir sendikası var. İşçi sendikası görevini yapacak, yapıyor. İşveren sendikası kendi görevini yapacak, yapıyor. Anlaşma olursa imza atılır, olmazsa işçi üretimden gelen gücünü kullanır. Bütün aşamalar geçilmiş, en son karar verilmiş, ‘Anlaşamıyoruz biz, üretimden gelen gücümüzü kullanıp greve gidiyoruz’ denmiş. Ve bu noktada Anayasa diyor ki ‘İşçiler örgütlenebilirler, haklarını kullanabilirler.’ Buradaki işçiler de grevli bir toplu sözleşme hakkı kazanmışlardı. Bu mücadelenin karşısında iş bırakıyorlar ve işvereni taleplerini karşılamak için zorlamak istiyorlar. Bu bütün dünyada emekçilerin en önemli kazanımıdır. Türkiye’de de Anayasa’da bu, güvence altındadır. Anayasa’ya Kenan Evren’in, askerlerin koydukları bir madde var. Orada diyor ki ‘Eğer milli güvenlik tehdit altındaysa, cumhurbaşkanı bu grevi erteleyebilir.’ Yahu bu maddeyi okuyup da bu madde üzerinden insan bu eylemi, bu grevi ertelemeyi düşünebilir mi? İnsanda birazcık vicdan olur, insanda birazcık utanmak olur. O maddeyi kullanarak buraya eylemi iptal ediyorlar.

2015 yılında bir kez daha yaptı

Sayın Erdoğan burada, devletin başında duracağına onun Bakanı, mahkemeleri, bu iki sendika arasında adil bir yerde duracağına, haklıya haksıza katkı vereceğine ve insaf var, vicdan var işverene dönüp aslında ‘Yahu kardeşim Türkiye’den bu kadar para kazanıyorsunuz, bu kadar teşvik alıyorsunuz, bu kadar kâr ediyorsunuz, şu gençlerin, şu emekçinin hakkını versenize’ diye yanınızda duracağına -hadi onu yapmadı- ortada duracağına sizin karşınıza geçmek ve milli güvenlik iddiasıyla grev ertelemek nedir? Bakın, bu şirketlerin kimler olduğu ortada, ne iş yaptıkları ortada. Bu şirketlerle milli güvenliğin ne alakası var? Erdoğan, -bunu hiç unutmuyorum- 2015 yılında bir kez daha yaptı. Yanılmıyorsam tam da bu sendikanın ilan ettiği bir grevde, başkan hatırlatıyor bu iş yerini de kapsayacak şekilde Erdoğan 2015’te yine grev erteledi. Sendika gitti, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Dedi ki ‘Anayasada böyle yazıyor ama bunlar bu işletmede bu şartlarda grev iptal ettiler.’ Anayasa Mahkemesi üç sene sonra karar verdi. Dedi ki ‘Milli güvenlik gerekçesiyle böyle soyut bir şekilde grev iptali Anayasa’ya aykırıdır’ dedi. Şimdi bugün, aynı iş kolunda, aynı şartlarla, bakın aynı işletmede tekrar grev kararı alınıyor, yine Anayasa’ya göre ve milli güvenlik gerekçesiyle grev iptal ediliyor, erteleniyor ve Cumhurbaşkanı hakkını yine bu imkanı kötüye kullanarak işverenin yanında duruyor.

Bahçeli ve Erdoğan'a soruyorum

Oysa Anayasa Mahkemesi karar vermiş, sen milli güvenlik dersen şudur o şu, örneğin Türkiye çok zor şartlardadır, savaşmak üzeredir, gemilerine mazot koyacaktır, sen gidersin o tersanede grev yaparsın. Türkiye milli güvenlik tehdidi altındadır, sen gidersin havaalanlarında grev yaparsın. Grev yaparsın güvenlik tehdit altında kalır. Burada bu trafo üreticisi firma, bu üretmese trafoyu, 15 tane daha firma var trafo üretir ihtiyacı olan görür. Bu firmanın ürettiği trafonun milli güvenlikle ne alakası var? Anayasa şu kadarcık önemli bir konuda böyle bir hak vermiş, gidiyor bu hakkı kötüye kullanıyorlar. Biz bunu buradaki işçiler adına, bu aileler adına bütün Türkiye’yi duyurmaya geldik. Trafo üreten bir firmanın işçileri hakkını alamıyorlar, bu işçiler vallahi bu firmalar, başımızın üstünde yeri var, gelmişler, yatırım yapmışlar. Vallahi bir şey demiyorum şimdi. Ama kardeşim yerliyim ve milliyim diyenlere soruyorum: Buradan Devlet Bahçeli’ye soruyorum. Buradan yerliyim ve milliyim diyen Erdoğan’a soruyorum. Bu iptal kararını verdiğinde bu elini vicdanına koy. Bu firmalar mı yerli ve milli, bu emekçi mi yerli ve milli?

Bu mücadeleyi saygıyla selamlıyoruz

İzmit Körfezi kadar yerli ve İzmit Körfezi kadar milli olan bu işçilerin hakkını yabancı firmalara peşkeş çekmeye kalkmayın. Biz emekçimizin yanındayız, biz bu mücadeleyi saygıyla selamlıyoruz. Ve bu iptal kararına karşı mücadeleyi sürdürdüğünüz için, greve devam ettiğiniz için, bu firmada sekizinci, en eskisi 15’inci gün olan bu mücadeleyi yükselttiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Çünkü siz burada bu eyleminizle teslim olmayarak, boyun eğmeyerek Türkiye işçi sınıfının umudu oluyorsunuz. Artık sinmeyeceğinizi, bunların karşısında ezilmeyeceğinizi, öyle yukarılardan bakıp sizi küçük görenlere karşı mücadeleyi bırakmayacağınızı gösteriyor ve tüm emekçilere örnek oluyorsunuz. Ben, sizin mücadeleniz karşısında saygıyla eğiliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sonuna kadar sizin yanınızdayız, Mücadeleniz mücadelemizdir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

Kaynak: ANKA