CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’da Tuzla’nın ardından Bakırköy Belediyesi’ni ziyaret etti. Ziyarette Özel’e CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Genel Başkan Yardımcıları Özgür Karabat ile Gökan Zeybek ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de eşlik etti.
Özel, ziyareti sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İstanbul’da 19 yaşındaki bir erkeğin yaşıtı iki kadını katletmesine ve Beyoğlu’nda iki erkeğin bir kadını taciz etmesine ilişkin soruya Özel, şu yanıtı verdi:
“Maalesef çok büyük bir üzüntüyle takip ettik. Uzun süredir de önü alınamayan bir şekilde bu tip kötü haberleri almaya devam ediyoruz. Pek çok katil, daha önce cezaevini kendine mesken tutmuş, defalarca girmiş çıkmış kişiler. Maalesef birtakım suçluların bazı aflardan yararlanması, siyaset tarihinde hep konuşulmuştur. Bu son birkaç aydır hepimizi mahveden bu cinayetlerin suçluları hangi aflarla çıktı derseniz bunlar Erdoğan affıyla, Bahçeli affıyla çıktılar. Türkiye kötü yönetildiği için, Türkiye’de kendinden olmayan herkes tehdit görüldüğü için, cezaevleri olur olmaz şekilde dolup dolup boşaldığı için ve gerçek ceza çekmesi gerekenlere cezaevlerinde yer kalmadığı için sürekli infaz yasasında değişiklikler yapılarak hem suçlar caydırıcı olmaktan çıkarıldı hem de pek çok içeride olması gereken suçlu dışarıya salındı. Dünkü katil, defalarca psikolojik tedavi görmüş çıkmış, görmüş çıkmış birisi. Devletin çok yakın takip etmiş olması gereken birisi. Bu hâldeyken aramızda olmaması gereken birisiyken başımıza bu sefer bu geldi. Bu konu, Türkiye’nin kötü yönetildiğinin tescilinden başka bir şey değil. Bir yanda öldürülen kadınlar, tacize uğrayan kadınlar... İstanbul Sözleşmesi’nden bütün Meclis’in mutabakatı ile çıkıp seçimlere giderken birtakım grupların oyunu almak için kadın örgütlerinin dünya kadar itirazına, hatta AK Parti’deki bazı kadın siyasetçilerin bile itirazına kulak asmadan ve bizim bütün uyarılarımızı dinlemeden anayasaya aykırı, hukuksuz bir şekilde bir kişinin imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar şimdi buna ne diyecek?
“Erdoğan’ı milletimize şikâyet ediyorum”
Sayın Erdoğan, biz hep beraber İstanbul Sözleşmesi’ne oy verdik. Bir tanesi de benim. Büyük onur ve gururla oy verdik. ‘AK Parti döneminde yapılmış bir tane iyi iş var, nedir?’ deseydiniz. ‘İstanbul Sözleşmesi’nin İstanbul adıyla bağıtlanıp Meclis’imizden oy birliği ile geçmesi’ derdim. Bir nazar boncuğu vardı, onu da bir seçim uğruna mahvettiniz ama görünen o ki seçim geçti, hâlen daha bu konuda özeleştiri yapmak yerine hatada ısrar ediyor. Bunu hata kabul etmiyor. İstanbul Sözleşmesi, kadını yaşatan bir sözleşme. Kadınlar öldürülüyor. İstanbul Sözleşmesi, kadınları koruyan bir sözleşme. Kadınlar tacize uğruyorlar, şiddet görüyorlar. O yüzden milletimize İstanbul Sözleşmesi’nden tek başına ve hukuksuzca, anayasaya aykırı olarak çıkan Erdoğan’ı şikâyet ediyorum. Kendisine şu çağrıda bulunuyorum, o sözleşmenin yeniden Meclis’ten oy birliği ile geçeceği bir zemini yaratmak sorumluluğunuzda. Biz, iki elimizi birden kaldırmaya yine hazırız. Varsanız İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden Meclis’te onaylayalım. Aslında şu anda çıkılmış bile değil ama hukuksuz şekilde Türkiye çıktı görünüyor. Maalesef bu katiller, kadın düşmanları, şiddet uygulayanlar şöyle düşünüyor, ‘Zaten artık bunları koruyan, güvendikleri şey ortadan kalktı. Bana bir şey olmaz’ diye düşünüyorlar. Elbette kanunlar var ama yetersiz. Çünkü kadınların arkasından devleti çektiniz. Kadınların arkasında artık devlet durmuyor. Bu yüzden katillere karşı, zorbalara karşı daha savunmasızlar. Sayın Erdoğan’a İstanbul Sözleşmesi’ne önümüzdeki salı günü Meclis’te hep birlikte yeniden dönmeyi teklif ediyorum.”
Bahçeli ile DEM’in el sıkışması
Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu'nda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti Milletvekilleri ile ''tokalaşması'' ve CHP'li milletvekilerinin ''ayağa kalkması'' tartışmalarına ilişkin şunları söyledi:
“Siyasette yeni bir dönem başlayacak, başlamayacaktan öte şunu görmek lazım. ‘Normalleşme’ dediğimiz şey, varıp da Erdoğan ya da Bahçeli ile anlaşma yapmak değil. 22 yıldır bu ülkeyi bu hale getirenlerle anlaşma yapacak halimiz yok. Ne yapacağız? Biz, bu iktidarı ilk seçimde değiştireceğiz ama normalleşme, milletin seçtiklerine, milletin hatırına asgari saygıyı göstermek ve gerçek sorunlar konuşulsun diye suni gündemlerden kaçmaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, bütün partilerle bayramlaşan tek partiyken, CHP lideri Özgür Özel bütün liderlerle tokalaşabilen tek liderken 1 Ekim günü bu konuda bir farklılaşma oldu. Ben bundan memnunum. Sayın Bahçeli ile DEM’in el sıkışması Türkiye’de tansiyonu düşürür, kutuplaşmayı azaltır. Şunu bilmek lazım, kutuplaşma diktatörlere, tek adamlara yarar. Kutuplaşma, sosyal demokratlara ve halkın geniş kesimlerine her zaman zarar verir, zarar verdi. Sözün güçlü olduğu yerde kutuplaşmanın olmaması lazım.
“Anayasa'ya uymayanlarla anayasa konuşmayacağız”
Biz sözümüze güveniyoruz, milletin sorunlarını biliyoruz. Nasıl çözeceğimizi anlatmak ve insanların kulakları bunu duysun istiyoruz. Çok kavga ederseniz ve lüzumsuz kavga ederseniz, suni gündemlerle kavga ederseniz evde annesi ve babası kavga eden çocuğun iki kulağını kapatması gibi... ‘Hiçbirinizi duymak istemiyorum’ dedirtmemek lazım seçmene. Bunu dedirtirseniz güçlü sözü olmayanların işine gelir. Güçlü liderliğine, tek adamlığına güvenenlerin, anayasa ve hukuk tanımayanların işine gelir. Anne-baba kavga ederken çocuk kulağını kaparsa hiçbirinizi duymak istemiyorum. Orada haklı ve haksız kalmıyor. Biz haklıyız, sözümüze güveniyoruz. Bu milletin bizi duyduğunda bizi seçeceğini ve Türkiye’nin çok daha önemli işleri çok daha kısa sürede başaracağını biliyoruz. O yüzden kutuplaşma ne kadar düşerse, sesler ne kadar duyulursa, içerik ne kadar önem kazanırsa o kadar önemlidir. Yoksa varıp Bahçeli, DEM’in elini sıktı diye biz ne Bahçeli ne Erdoğan ile oturur anayasa yaparız. Bizim sözümüz belli, Anayasa'ya uymayanlarla anayasa konuşmuyoruz, konuşmayacağız. Biz kimse ile koalisyon kurmayacağız ama Türkiye İttifakı'nı büyüteceğiz, Atatürk’ün partisini Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında yeniden iktidar yapacağız.”
''Oturuma mutlaka Erdoğan’ın gelmesi gerekiyor''
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail tehdidine yönelik açıklamasının ardından TBMM’de salı günü yapılacak oturuma ilişkin soru üzerine de şu görüşleri dile getirdi:
“Ben şunu söyledim. Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı, Meclis’in kürsüsüne çıkıp ‘Bize İsrail yakında saldıracak, hedeflerinde Anadolu toprakları, biz varız’ diyorsa derhal bunun bütün gerekçelerini, bütün kanıtlarını, bütün istihbaratını o Meclis ile paylaşması lazım. Açık bir oturumda bunu yapamayacaktır. 'Kapalı bir oturum olsun, bize bilgi verin,' dedik. Buradaki Meclis’in toplanıyor olmasını olumlu buluyorum ancak o oturuma mutlaka Erdoğan’ın gelmesi gerekiyor. ‘İki bakan yollayım, onlar bilgi versin’, işin ciddiyetine terstir. Bakanlar bilgi verebilir. Bu oturumun 15-20 dakika, yarım saat sürme zorunluluğu yok. Bir gün bile sürebilir. İlgili bütün bakanlar bilgi versin ama Erdoğan çıksın ve her şeyi orada anlatsın. Yok, yasak savmak için böyle bir oturum olursa bunu çıkar, millete ifade ederim. Hele hele bilmediğimiz bir şey söylenmez ve aslında meselenin, ‘Türkiye’nin güvenlik sorunu var. Güvenlik birinci sıraya çıkarsa, bu korku birinci sıraya çıkarsa şu an birinci sırada olan yoksulluk, işsizlik, açlık, güvencesizlik, okullardaki memnuniyetsizlik geriler’ diye düşünüp böyle bir güvenlik meselesini suni olarak şişiriyorlarsa bunu millete şikâyet ederim.
''Ciddiyetsiz davranırlarsa milletimle paylaşırım”
Devlet ciddiyetine yakışır bir sunum, devlet ciddiyetine yakışır bir bilgilendirme bekliyorum. O ciddiyete uygun davranacağım. Ciddiyetsiz davranırlarsa elbette kapalı oturumun tutanakları 10 yıl gizli kalacaktır ama içerikten milletim adına tatmin olmazsam bunu milletimle paylaşırım. İçeriği paylaşmam ama oradaki kandırmacayı paylaşırım. Benim endişem, bu meselenin suni gündem olarak köpürtülüp güvenlik kaygıları ile yitirilen siyasi itibarın geri tahkim edilmeye çalışmasıdır. Eğer bunu yapmaya kalkan olursa ifşa ederim. Yok, bilmediğimiz, onların bildiği gerçek güvenlik sorunu varsa bu konuda üstümüze düşeni yaparız ama yine de bu milletin esas meselelerini kullanmaktan bir adım geriye durmayız.''