SERDAR SANDAL* - Ülkemiz bugünlerde KHK’ların gölgesinde tarihinin en sorunlu süreçlerinden birini yaşıyor. Cumhuriyet ile hesaplaşma ekseninde iktidar ülkeyi; ekonomi, dış politika, eğitim, sanat, sağlık, tarım, hayvancılık ve toplumsal yaşamdaki ciddi problemlerle insanlarımızı çıkmaza sürüklüyor. Bu çıkmazdan sıyrılmanın tek yolu toplumsal muhalefetin en büyük örgütlü gücü olan CHP’nin; neoliberal anlayışa ve din istismarcısı siyasal İslam’ın tekçi, baskıcı dayatmasına karşı, Türkiye’de emekten yana, sosyal demokrasiden yana, sınıf temelli bir bakışın merkezi olmasıyla mümkündür.

AKP iktidarında, Atatürk tarafından Osmanlı sarayından alınıp halka verilen egemenlik anlayışı tekrar saraya devredilmiştir. Bunun sonucunda tek kişinin gücüne bağlı olarak yönetilen ülkemizde kaoslar peşi sıra gelmiştir. Dış politikada atılan yanlış adımlar ülkemizi Ortadoğu’nun ateş hattına çekmiştir. O nedenle yurtta ve dünyada barışı sağlayan; ülkemizin, yurttaşlarımızın güvenliğini ve çıkarlarını koruyan; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış bir Türkiye mücadelesini vermek için toplumsal muhalefetin kalesi olan CHP’ye destek verilmesi gerekir.

GEZİ DİRENİŞİ TÜM DÜNYAYA BİR SES OLDU

Ekolojistlerden feministlere, anti-militaristlerden LGBTİ’lere, faili meçhul mağdurlarından hayvan özgürlüğü savunucularına kadar herkes otoritenin meşruiyetini gezi direnişi ile demokratik düzeyde sarsan bir direnişle bu ülkede kendini gösterdi. Gezi direnişi tüm dünyaya bir ses oldu. Türkiye’nin gençleri; tüm ezilenlere, tüm neoliberal politikalara maruz kalan ülkelere, faşizmle mücadele edip özgürlüğünü arayanlara, demokratik bir sosyal hukuk devleti yaratmaya çalışanlara ışık olmuştur.

AÇLIK VE YOKSULLUK TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNE YAYILDI

Tek kişinin otoritesinde işsiz sayısı 3,5 milyona yaklaştı. Yine bu anlayışın hakim olduğu süreçte SGK anlaşmalı özel hastaneler muayenede %200 ek ücret alarak vatandaşın cebine el uzatmaya devam etti.  Açlık ve yoksulluk toplumun tüm kesimlerine yayıldı. Ekonomide fırsat eşitliği düşüncesi ortadan kalktı ve tek bir zümrenin zenginliği (iktidar ve yandaşları) önemsenir oldu.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AYAKLAR ALTINA ALINDI

Düşünce özgürlüğü; düşünceyi açıklama, anlatma ve örgütleme ile bir bütündür. Bu nedenle düşünceyi; söz, yazı, resim ya da başka yollarla açıklama ve yayma hakkı şiddet kullanımını teşvik etmediği sürece temel bir haktır. Bu doğrultuda kişinin özgür düşünme eyleminin yasal teminat altına alınması gerekirken, ülkemizde bu durum siyasal iktidarın otoriterlik anlayışıyla yok sayılmaktadır. Bunun en somut örneği hapsedilen gazetecilerle gözler önündedir. Çağdaş Gazeteciler Derneği listesine göre 154 gazeteci cezaevinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Basın özgürlüğü ayaklar altına alınmış ve yandaş medyanın varlığı ülkenin iletişim ve yayın ağına hâkim olmuştur. Farklı sesler susturulmuş ve özgürlükler kısıtlanmıştır.

ÇOCUKLAR OKULDAN UZAKLAŞTIRILDI

Bu yönetim anlayışı ile ülkemiz eğitimde çağ atlamıştır(!) PISA testi sonuçlarına göre Türkiye 35 OECD ülkesi arasında sondan ikinci olmuştur. Ucuz istihdam stratejisi, güvencesizlik ve 4+4+4 sistemi çocuk işçiliğinin artmasındaki temel nedeni olmuştur. Bu iktidar çocukları okuldan uzaklaştırmış ve sermayenin kölesi durumuna getirmiştir.

AB normlarında iş sağlığı ve güvenliğini getiriyoruz diyen iktidar döneminde 2016’da en az 1924 işçi çalışırken hayatını kaybetmiştir. Mayıs 2010 ‘da Karadon’daki grizu patlamasında 30 işçi hayatını kaybedince Başbakan,”Ölüm madencinin kaderi”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de “Madende ölenler, güzel öldüler.” demişti. İktidarın emekçilere yönelik barbarca bakışı birkaç örnekte bile apaçık ortadadır.

TOPLUMSAL MUHALEFET BİRLEŞMELİ

12 Eylül askeri darbesiyle oluşturulan anti-demokratik rejimi meşrulaştırmak adına halka kabul ettirilen 1982 Anayasası ve olağanüstü hal dâhilinde çıkarılan KHK ile yok edilen temel hak ve özgürlüklerin yeniden inşa edilmesi, özgürlükçü, demokratik bir anayasanın oluşturulabilmesi için geziden hayır bloğuna ve adalet yürüyüşünün mirası heba edilmemelidir. Bu kapsamda çocuklar, işsizler, çalışamayacak durumda olan vatandaşlar, emekliler, dul ve yetimler, yaşlılar, kimsesizler ve toplumun tüm mağdur kesimleri için; toplumsal kaynakların eşitlikçi, adaletli ve dayanışmacı bir anlayışla planlanması ve tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplanarak halkımızın bundan eşit ve nitelikli bir şekilde yararlanması için toplumsal muhalefet birleşmeli ve CHP iktidarına kilitlenmelidir.

MÜCADELE DEMOKRATİK NORMLARDA YÜRÜTÜLMELİ

Zaman emek, etnik ve dini kimlikler, kadın, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, çevre ve doğal kaynaklar konusunda her türlü ayrımcılığa ve sömürüye karşı mücadele etme zamanıdır. Ezilen ve dışlanan tüm inanç ve kültür grupları üzerindeki kamusal baskının acilen kaldırılması; tüm kimliklerin, dillerin, inançların özgürce ve eşit bir biçimde yaşamalarını sağlayabilmeleri için mücadele edilmelidir. Mücadele demokratik normlarda yürütülmelidir. Bunun olanağı hala var.  Bu olanak, Kemal Kılıçdaroğlu ile daha geniş çevrelerle buluşma eğilimi yükselen CHP’nin varlığıdır.

ADALET YÜRÜYÜŞÜ MİLATTIR

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” dünyada ender rastlanan bir liderlik anlayışıyla ülke topraklarından dünyaya seslenen bir çağrı, bir uyarı olmuştur. Nihayetinde milyonları Adalet Mitingi’nde bir araya getiren yürüyüş, Türkiye tarihi açısından bir milattır. Cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hassasiyetle uygulanması gerektiğini, adalet olmadan düzenin olmayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu’nun emeği, çabası, duruşu önemsenip desteklenmelidir.

KILIÇDAROĞLU’NDA ISRAR ETMEK GEREKİR

Anayasa ve kanunların herkesi bağladığı, kimsenin bu ülkede şah-padişah olmadığını göstermek istiyorsak, ‘hayır’ iradesindeki karşı duruşu kararlı bir şekilde baskı rejimine karşı kanıtlamak istiyorsak, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin yolundan ısrarlı bir şekilde yürümemiz gerekir.

CHP DELEGESİ FARKINDA

İnsanın insana kulluk etmediği, baskının ve sömürünün olmadığı, savaşların yaşanmadığı, ezen ve ezilen ilişkisinin son bulduğu bir Türkiye hedefini gerçekleştirmek için CHP’nin 36. Olağan Kurultayı tüm ülke için bir fırsattır. Kemal Kılıçdaroğlu ile partinin manifestosu haline gelen iktidar olma düşüncesinin toplum tarafından destek gördüğü açıkça gözlenmektedir. Kemal Kılıçdaroğlu ile yükselen CHP ülkenin yeni can suyu olacaktır. Aksi ise telafisi mümkün olmayan bir geri dönüşe sebep olabilir. CHP delegesi tüm bunların farkında…

*Önceki dönem CHP İzmir İl Başkan yardımcısı