Prof. Dr. Haluk Şahin, 2. İzmir Basın Kampı’nda günümüz dünyasındaki iletişim problemleri ve Dijital Tufan üzerine söyleşi gerçekleştirdi. Şahin, günümüzde 2 büyük problem olduğunu, bu problemlerin Hakikat Bunalımı ve Gürültü Problemi olduğunu kaydederek, gazetecilerin doğruları söylemek ve yalanları ifşa etmek için tüm platformlarda olması gerektiğini ifade etti. Şahin ayrıca, gazetecilerin romantik bir misyonu olması gerektiğini ve teknolojinin son sürümünü en iyi şekilde kullanma zorunluluğunda olduğunu söyledi.

Şahin, gazetecilikte yol açmanın değil patikalar oluşturmanın mümkün olduğunu ifade ederek, “Belki patikalar oluşturabilir, kendi yaptıklarımızla örnek olabiliriz. Zamanla o patikalar belki yollara dönüşür diye düşünmüştük ve arkadaşlarımız bu fikre ilgi duydular. Hakikaten patikalara inanıyorum, bu toplantı da biri patikadır. Hiç hayal kırıklığına uğramadım, hatta sevindim. Genç insanlar yapmak istediğiniz işi ya da yaptığı işi ciddiye alıyorlar. Yapılan konuşmalar da son derece nitelikliydi. Geçen yıldan bu yana yol aldığımızı görüyorum. Ayrıca bu gibi meslek içi buluşmaların ödül olma gibi bir tarafı var. Bir taraftan gelenekselleşmiş olan gazetecilik ödülleri var bir de meslek içinde birbirimizi ödüllendirmemiz var. Mesela Ferit Demir’e ne mutlu bana ki ‘müthiş bir şey yaptın’ fırsatı verildi. İz Gazete’deki arkadaşlarımızın son 1 yıl içerisinde aldıkları yol, Zafer Arapkirli arkadaşımın yaptıkları ve yapmayı tasarladıkları hep içimdeki umut ışıklarını açtı. Aslında vereceğim mesaj, çok iyimser olmayacak” dedi.

“Gazetecilik romantik bir misyondur”

Gazeteciliğin romantik bir misyonu olduğunu ve bu işin ancak böyle yapılabileceğini söyleyen Şahin, “Türkiye’de medyanın içinde bulunduğu vahim durumun nedenlerinden bir tanesi, bu işi yapan insanlardan birçoğunun yaptıkları işi ciddiye almamalarıdır. Halbuki her zaman gazeteciliğe bir misyon, romantik bir misyon gözüyle baktım. Gazetecilik benim için romantik bir şövalyeliktir. Bir taraftan yel değirmenlerine karşı çıkmaktır. Ne pahasına olursa olsun doğruyu söylemek çabasıdır. Bu ne yazık ki zannedildiği kadar yaygın bir şey değil. İnsanlar kolayca çevrenin etkisinde kalan, zaten ideolojik olarak genel anlamda tutsak olan canlılardır. ‘Doğruyu söyleyen her zaman makbuldür’ diye bir şey yok. Birtakım insanların bu romantik işlevi, misyonu içselleştirmiş olmaları bizim en büyük gücümüzdür” diye konuştu.

2. İzmir Basın Kampı ödül töreniyle son buldu 2. İzmir Basın Kampı ödül töreniyle son buldu

“Türkiye’de hapse girmeyi göze alan gazeteciler var”

Türkiye’de hapse girmeyi göze alacak 200 yiğit gazeteci olduğunu ifade eden Şahin, bu gazetecilerin toplum için umut olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Arthur Miller Türkiye’ye geldiğinde gazeteciler şikayetçi olmuşlar, o da ‘yalnız, hiç olmazsa sizi ciddiye alıyorlar’ demiş. ABD’nin ve Batı’daki pek çok ülkenin gazetecileri için misyondan ziyade alışkanlık söz konusudur. Gazetecilik oralarda bir çeşit memuriyet gibi yapılır, bizde ise misyon işidir. O misyonun devam ediyor olması gerek, o olmazsa o zaman çok kötü yerlerdeyiz demektir. Birey gazeteciye olan saygım ve ona verdiğim önem daha da arttı. Soldan geldiğimiz için ‘önemli olan kitlelerdir’ diyoruz, bunlar kısmen doğru ama bir diğer perspektiften baktığımızda bu romantik misyonu üstlenmiş bireylerin bulunması bir toplum için en büyük garantilerden bir tanesidir. ABD’de hocaydım, Türkiye’ye geldim. Dekan Bey takip ediyordu, dedi ki ‘Türkiye’de gazetecileri hapse atıyorlarmış, dikkat et’ dedi, ben de ‘bütün gazetecileri değil, sorumlu yazı işleri müdürlerini hapse atıyorlar’ dedim, ‘aman dikkat et’ dedi. Bizim arkadaşlarımızın birçoğu hapiste yattı ve işkence gördü. Dışarıdan gelen bir gazeteciye buradakilerin işkence gördüğünü anlatıp ikna etmek imkansız. Türkiye’de bu misyonu üstlenip gerekirse hapse girmeyi göze alan 200 gazetecimiz vardır. 200 yiğit gazetecimiz vardır. Bu bizim en büyük zenginliklerimizden biridir.”

“Yapay zekayı en iyi biz kullanmalıyız”

Teknolojik gelişmeleri gazetecilerin çok iyi kullanmasının bir zorunluluk olduğunu söyleyen ve özellikle yapay zeka konusunda uzmanlaşmaları tavsiyesini veren Şahin, şu ifadeleri kullandı: “Daha iyi yerlere de gidebilmemiz elbette mümkündür. Daha büyük birkaç sorundan bahsetmek istiyorum. Bu misyona karşı çıkan büyük güçler var. Teknolojik değişim bunlardan biri gibi kullanılıyor. Bu işin hocası olarak ‘teknolojileri tek başına suçlamak doğru değil’ dedim. İyi amaçla da kullanılabilir kötü amaçla da kullanılabilir. Bizim amacımız teknolojinin kullanımını başkalarına bırakmamaktır. Yazı bile Eflatun zamanında tartışılmış, Eflatun karşı çıkmış. Başkaları ‘hayır, bu gereklidir’ demiş. Günümüzde de bu tartışma devam ediyor. Dijital teknoloji iletişimin her alanında mantıklı, zorunlu olarak egemen hale gelmiş ve biz bundan korkuyoruz, ürküyoruz. O yapay zeka olarak karşımıza çıktığı zaman daha da korkuyoruz çünkü hakikaten yapay zeka girdiği yerde belirli sonuçlar doğuruyor, insanlar işsiz kalıyor. ‘Hayır efendim ben yapay zeka kullanmayacağım’ demek mümkün değil, böyle bir lüks yok. Bu misyona inanan insanların bu teknolojileri en iyi şekilde kullanması, rakiplerimizden daha iyi kullanması gerek. O rekabette mutlaka olmak zorundayız. Artık hiçbir araştırmama önce yapay zekaya danışmadan başlamıyorum. Seferihisar’la ilgili bilgiye ihtiyacım varsa yapay zekaya danışıyorum. Elbette olay orada bitmiyor ama olay orada başlıyor.”

“Yalanları patlatmak için sosyal medyada olacağız”

Gazetecilerin tüm sosyal medya platformlarında, o platformları küçümsemeden olması ve o platformlardaki yalanları patlatması gerektiğini ifade ede Şahin, “Sosyal medyada onlar olacak ancak bizler de olacağız. Neden? Çünkü orada yalan patlatacağız. Yalan balonlarını patlatacağız ve sosyal medyada doğruları söylemek için orada olacağız. Doğruları söylemek için teknolojiye damgalamadan sizler de kullanmalısınız. Çok zor zamanlardan geçiyoruz, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada zor zamanlardan geçiyoruz. Eskiden bir yerden bir yere mesaj iletmek çok zordu. Cumhuriyet’in Washington muhabirliğini yaptım ve yazılarımı mektupla gönderiyordum. Sonra dediler ki ‘Telex kartı var’ ilk yazımı yazdım ve yazım yarım saat sonra İstanbul’daydı. Teknoloji bakımından diğer gazetecilerden öne geçtim” şeklinde konuştu.

“Gürültü artık diğer mesajlardan oluşuyor”

Günümüzde çok fazla mesaj üretildiğini ve bu mesajların gürültü yarattığını, sonuç olarak insanlara ulaşmanın çok zorlaştığını kaydeden Şahin, “2 büyük tehlikeyle karşı karşıyayız. Birincisi gürültü problemidir. İletişime müdahale eden, iletişimin gerçekleşmesine engel olan her şey gürültüdür. Yazı küçük olabilir, dil ağırdır, bunlar gürültüdür ve iletişimin gerçekleşmesine engeldir. Günümüzde gürültü çok fazla ve bu gürültü artık diğer mesajlardan oluşuyor. O kadar çok mesaj üretiliyor ki mesajları birbirinden ayırıp denetleyecek vakit bulamıyoruz. Pek çoğunu görecek vakit bulamıyoruz. Günümüzde öyle bir hale geldik ki ‘gürültü ana mesajdır’ diyoruz. Durup değerlendirmek doğru mu, yanlış mı bilemiyorum. İnsanlar kendileriyle baş başa değiller. Zaman zaman kendinize randevu vermeniz gerekiyor. Bu, insanın normal becerilerine uygun bir şey değil. Gürültü bizim en iyi mesajlarımızın bile insanlara ulaşmasını fevkalade zorlaştırıyor. Önceden mesaj gider ve tepki uyandırırdı. Uğur Dündar Arena Programını yeniden yapmaya başladı, ama kaç kişi onu seyrediyor? Ferit kardeşim, hiç olmazsa senin farkına vardılar. Ama senin farkına varmaları için kaç gün ekranda kaldın? 15 gün. Artık fark edilmek çok zor, böyle bir handikapla karşı karşıyasınız” ifadelerini kullandı.

2. İzmir Basın Kampı’nda Medya ve Örgütlülük konuşuldu 2. İzmir Basın Kampı’nda Medya ve Örgütlülük konuşuldu

“Hakikat bunalımı yaşıyoruz”

Dünyanın faşizme doğru ilerlediğini, bunun izlerini gördüğünü söyleyen Şahin, tüm dünyada bir hakikat bunalımı yaşandığını ifade eden Şahin, şöyle konuştu:
“Bir hakikat bunalımı içerisindeyiz. Gazeteciler olarak insanlara ulaşamıyoruz ve gönderdiğiniz bilgiyi başkasının gönderdiği bilgiyle eşit sanıyorlar. Doğruların iptal edildiği, önemsenmediği bir dünyada gazetecilik yapmak zorundayız. O yüzden bu bizi ilgilendiren çok ciddi bir sorundur. Bu bir iletişim ekolojisidir ama baştan aşağı kirlidir. Bu kirden herkesin üstüne düşüyor. Kimse gerçek felsefi anlamda doğru mu, yanlış mı değerlendirmiyor, ‘o onu, bu bunu’ demiş diyor, geçiyor. Böyle bir dünya faşizm açısından son derece elverişli bir dünya yaratır. Faşizmin dünyayı adım adım ele geçirmekte olduğunu görüyorum. ABD’deki seçim kampanyalarını takip ediyorsanız bunun sürreal olduğunu görürsünüz. Elon Musk, Twitter’i aldı. Elon Musk da sürekli Voltair gibi konuşuyor ama sürekli yalan söylüyor. Geçenlerde bir mesajda, demokratların adayı olan Kamala Harris’i Rus askerinin üniformaları içindeki bir fotoğrafını koymuş ve ‘komünist Kamala iktidara yürüyor’ yazmış. Kamala Harris Sosyalizm lafını duyduğunda bile dudakları uçuklar. Böyle bir noktadan giderek iktidara gelmeye çalışıyorlar. Çin’de neler oluyor? AB’de neler oluyor? Kurtarıcı ideolojilerin hepsi çok ağır yaralar aldı. Doğrulara ve gerçeklere ihtiyaç var çünkü bunlara dayanmayan sistemlerin sonu çok ağır olur. Son zamanlarda ürküyorum, korkuyorum. İsrail’de olup bitenlere bakın. İşte tüm bunların arkasında aşırı enformasyon yüklemesi, Dijital Tufan olduğunu düşünüyorum.”

Muhabir: BATUHAN KAYA