Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde İzmir’de direnen işçilerle bir araya geldi. Buluşmada, TELUS, DİGEL, Kent A.Ş, KFC-PİZZA HUT, Bayraklı Belediyesi İşçisi, Madenciler ve Metal İşçileri de yer alarak konuşma gerçekleştirdi. Buluşmada konuşan Baş, “Türkiye’de bir patron iktidarı var” ifadelerini kullandığı konuşmasında, “Bu ülkede bir patron iktidarı var. Biz bu iktidarla kavga etmediğimiz sürece evimize ekmek götüremez hale geliyoruz. Son zamanlarda gittiğim her yerde şunu söylüyorum, ‘biz ne kadar yoksuluz, enflasyon ne kadar arttı’ sözlerini duymaktan bıktım. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. Galiba bu işçileri birleştirirken bir de karşı karşıya olduğumuz ekonomik ve siyasi durumun bütünlüğünü görmemiz lazım. Birleşirken karşıda nasıl bir bütünlük olduğunu görmemiz lazım. ‘Biz niye açız?’ sorusunu sormamız lazım. Bunun da bir tane nedeni var, 2 değil. Bu ülkedeki bir avuç azgın azınlık her gün daha zengin oluyorlar. Onlar bizim emeğimize çökecekler ki zenginleşsinler. Bu, tesadüf değil, iş bilmezlik değil, bu, oldukça planlı ve programlı ilerleyen bir politika. Bunlar cahil değil, iş bilmez değil, bunlar her şeyi biliyorlar. 22 yıldır iktidardalar ve Türkiye’nin zenginleri her geçen gün daha da zengin oluyorlar” ifadelerini kullandı.

TİP’i yeniden kurduğumuz günlerde gibi hissettim

Salondaki havaya dair konuşan Baş, “Konuşmaları dinlerken TİP’i yeniden kurmaya karar verdiğimiz günlerdeki gibi hissettim. O zaman, ‘işçi sınıfı mı kaldı’ tepkisiyle karşılaştık ilk kez. Samimi, iyi niyetli dostlarımız bunu söyledi. Biz ise tam tersine işçi sınıfının niteliğinin ve sayısal gücünün arttığından, Türkiye’yi kurtarabilecek başka bir kuvvet olmadığından yola çıkarak bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştık. O dostlarımız, artık çağın çok değiştiğine ve işçilerin sağ partilere oy verdiğine inanıyordu. Keşke onlar da burada olsalar da bu duyguları hissetseler” diye konuştu.

Türkiye’nin dört bir yanında işçi direnişleri yükseliyor

Baş, umutsuzluğa kapılanlar için Türkiye’nin dört bir yanında işçi direnişlerinin yükseldiğini ifade ederek, “Türkiye çapında meseleye baktığımızda, geçen bir metal fabrikasını ziyaret ediyordum aynı anda Gaziantep’te eylem vardı. Türkiye’nin dört bir yanından işçi direnişleri yükseliyor ve bu aslında Türkiye’ye dair umut arayan, ‘acaba bir şey olur mu’ diyenler için umut veren bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ülkemizi bu karanlıktan kurtarmak için yol arayan herkese işçi sınıfına odaklanmak için çağrı yapalım. Samimiyetle söylüyorum, herhalde 22-23 yıl geride kaldı ve Türkiye’nin ne hale geldiği ortada. Gittiğim her yerde aynı sıcaklığı hissediyorum ama bir şey daha hissediyorum, 20 yıl önceye gidin, o gün de bu ülkenin devrimcileri diyorduk ki ‘kötü biriktidar geliyor’. Türkiye’de işçi sınıfının daha çok sömürüye maruz kalması, bu eziyete rağmen susmaya devam edebilmesi için Siyasal İslamcı bir partiye ihtiyaç vardı. AKP bunun için iktidar oldu. Bugün her şeyi hala kaderle fıtratla açıklamaya çalışmaları bir sürpriz değil” dedi.

Yargı Erdoğan’ın sopası haline döndü

Türkiye’de yargının Erdoğan’ın sopasına dönüştüğünü kaydeden Baş, “Önceleri dediler ki ‘bu ülkede TSK var, laikliğin teminatıdır’. Yani AKP sınırı aşarsa TSK onlara haddini bildirir diyorlardı, 15 Temmuz’da bunun sonuçlarını gördük. Dediler ki ‘merak etmeyin bu ülkede hukuk var’, arkadaşlar Anayasa Mahkemesi AKP’nin şeriatçı faaliyetlerin odağı olduğuna karar verdi ama siyasal faaliyetlerine devam etmesine engel yoktur kararı verdi. Güya bu ülkeyi savunacağı söylenen yargı Erdoğan’ın sopası haline dönmüş” şeklinde konuştu.

22 yılda 34 bin işçi önlenebilir iş kazalarında öldü

Baş, 22 yıllık AKP iktidarında 34 bin işçinin önlenebilir iş kazalarında öldüğünü ifade ederek, “Türkiye 2024 itibariyle en zenginlerin daha da zengin olması sıralamasında dünya birincisi ama öbür tarafta enflasyonda ilk 5’teyiz. Burada bir anormallik yok mu? 22 yıldan bahsediyoruz ya, 22 yılda 34 bin işçi önlenebilir iş kazalarında hayatını kaybetmiş. Bu zenginlik, bu servet bizim canımız pahasına oluyor. Niye bu iş cinayeti biliyor musunuz? 34 bin ölümün yaşandığı iş yerlerine bakıyoruz, arkadaşlar yüzde 98’i sendikasız. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Peki sendikalaşmayı kim engelliyor? AKP! Patronun itirazıyla sendikalaşma en az 2 yıl engelleniyor. İşçi direniyor, karşısına polis dikiliyor. Sonuç? Biz hayatımızı kaybediyoruz. Yani bu sendikalaşma mücadelesi bir ölüm kalım meselesidir” dedi.

Karşıyaka Kaymakamı Demir, muhtarlarla toplantıda: İlçe sorunlarını gündeme getirildi! Karşıyaka Kaymakamı Demir, muhtarlarla toplantıda: İlçe sorunlarını gündeme getirildi!

45 bin kişinin 1 yıllık karı, Türkiye’nin 1 yıllık borcunu bitiriyor

2024 yılında borsada 45 bin kişinin 3,5 trilyon TL kazandığını ve bu paranın Türkiye Cumhuriyeti’nin 1 yıllık borcunu faiziyle ödeyebileceğini ifade eden Baş,“Borç faizi olarak ödeyeceğimiz para 1,8 trilyon TL. 1,9 trilyon TL de anapara ödeyeceğiz. 2024 yılında İstanbul Borsası’nda 45 bin kişinin kazandığı para 3,5 trilyon TL. Malını mülkünü, evini, arabasını, fabrikasını bir kenara koy, bunların bir yıllık karı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün borcunu ve faizini bitiriyor. Biz o faizi ödeyelim diye 20 bin lira asgari ücrete mahkûm kalıyoruz. Öbür tarafta bunlar bunu 1 yılda kazanıyor. Bu mu adalet?” diye konuştu.

Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi bir bütündür

Türkiye’deki bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin bir bütün olduğunu aktaran Baş, “Türkiye’de bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi bir bütündür. Bu bütünlüğü mutlaka önümüzdeki dönemde Türkiye siyasetinin merkezine yerleştirmemiz gerekiyor. Bazen hayat çok karmaşık gibi gözükür ama bizim yapmamız gereken şey bizi boğarak yönetmeye çalışanlara karşı o karmaşanın ipini yakalamaktır. Elime sihirli bir değnek verseler işçi sınıfının kurtarıcı aramasını bitirmek isterim. Bunun formülü de birleşmektir çünkü bu adamlar bizi, sabah akşam taraflaşmalar ve düşmanlıklar yaratarak engelliyor. Biz bunun karşısında birleşeceğiz, aramızdaki bütün ayrımları yıkacağız” şeklinde konuştu.

Buluşmada, işçiler şöyle konuştu:

Digel İşçisi Onur: Biz onurlu bir yaşam sürmek istiyoruz

DİGEL- Onur,“17 Ocak 2025 tarihinde zam oranımız açıklandıktan sonra sefalet ücretine karşı çıkarak bir eylem gerçekleştirdik ve 1 saat içerisinde TEKSİF’e üye olarak örgütlendik. 1-2 saat içerisinde sendika yetkiyi aldı ama aynı gün içerisinde 4 arkadaşımız da ‘iş durdurma’ bahanesiyle işten çıkartıldı. 6 Ocak’ta benim de içlerinde olduğum 3 arkadaşımız 17:30’dan sonra bir bildiri okuduk. Anayasanın bize vermiş olduğu hakkı saygı duy, sendikayla uzlaş ve atılan işçileri geri al’ dedik. Bu barışçıl yaklaşımımızın ertesi günü açıklamayı yapan 3 kişiyi de işten attılar. Anayasal hakkımızı kullandığımız için işten atıldık. Alman menşeili bu firma Almanya’da tamamen sendikalı, yurtdışında, kendi ülkelerinde sendikaya, işçiye duydukları saygıyı, bizim yasalarımızı hiçe sayarak bize duymuyor. Kendi internet sitelerinde işlerinin en iyi zanaatkarların elinden çıktığını söyleyip çok iyi reklam yapıyorlar ama işçi sınıfı çok küçük bir ücret artışı talebinde bulunduğu zaman, ‘ekmeğimizi böldürmeyiz’ diye düşünüp bunları yaptılar. Bilmedikleri bir şey var, bugün Digel’de, Temel Conta’da, hatta haberimizin olmadığı bütün arkadaşlarımız ve işçilerimiz adına, biz onurlu bir yaşam sürmek istiyoruz. Çocuklarımız bu sistemde değil, haklarını aramak zorunda kalmadıkları, Anayasanın ve hukukun işlediği bir ülkede yaşasın istiyoruz. İşçi sınıfında olan kimse yalnız değil. Sesimiz kısılacak ama bizi susturamayacaklar.”

Kent A.Ş İşçisi Dilek Şanlı: İşlerimize geri döneceğimizin sözünü aldık

“Çok güçlü bir sebep için bir araya geldik. İş, ekmek ve onurumuz için direndik. Kent A.Ş işçileri olarak 200 gündür direniyoruz ve bugün çok daha umutluyuz. İşlerimize geri döneceğimizin sözünü aldık ve belediye tarafından somut adımlar atılmaya başlandı. Tüm arkadaşlarımız geri dönene dek mücadelemiz devam edecek. Bizler artık sona yaklaştığımız ve bu uzun, zorlu direniş sürecinin ardından umut ve mutluluk yaşıyoruz. Bu süreçte yanımızda olan herkese yürekten teşekkür etmek istiyoruz. Direnişin ne kadar önemli olduğunu, sabırla vazgeçmemenin ne kadar kıymetli olduğunu bilmenizi isteriz. Omuz omuza mücadele asla kaybetmez.”

Pizza Hutİşçisi Doğan Oral: 3 ay maaş almadan nasıl geçineceğiz?

“Bizler ne yazık ki sendikalaşamadığımız için sesimizi duyuramıyoruz. Her geçen gün sayımız azalarak devam ediyoruz ama mecliste, genel başkanımız Erkan Bey’den aldığımız söze göre son 1 işçi kalana dek devam edeceğiz. Bizler, bu şirkete yıllarını vermiş insanlar olarak toplandık. Önceliğini her zaman insanlara adadığını iddia eden bu firmalarda insan kavramı yok sayıldı. KFC ve Pizza Hut 7,7 milyar TL borçla konkordatoya başvurdu. Ortaklığın bozulmasının faturası emekçilere kesildi. Konkordatonun içinin tamamen boş olduğunu düşünüyoruz. KFC Almanya operasyonu tamamen incelenmelidir çünkü İlkem Şahin kendine 50 milyonluk bir malikane satın aldı. Yaklaşık 2 aydır maaşlarımızı alamıyoruz ve hiçbir gelirimiz yok. 3 ay boyunca maaş gelmeden nasıl geçineceğiz? Bundan 6 ay önce İlkem Şahin ‘yılın iş insanı’ ödülünü aldı. Haftalardır sabrediyoruz ama gün geçtikte her şey gittikçe aleyhimize işliyor. Hakkımızı sonuna kadar savunacağımızı herkese bildirmek isteriz.”

Eski Bayraklı Belediyesi Çalışanı Pınar Dinç: Tek başıma direniyorum!

“Ben Bayraklı Belediyesi’nde tek başıma direniyorum. Bugün okuldan aradılar, bu çıkarılma sürecini tam kızımı okuldan alırken yaşadım ve kızım buna şahit oldu. Eşim annesinin yanında Ankara’da, o orada mücadele ediyor, ben de burada kızımla beraber mücadele ediyorum. 13’üncü senemi bitirdim. İş çıkışım ise bir mesajla yapıldı. Hakkımda 123 tutanak olduğu iddia edildi, bunu davaya sunmadılar. Beni diğer siyasilere suçlu göstermek için hazırlanmış belge ve iddialardı bunlar. Alt ve üst mahkemeyi kazanmama rağmen işime iade edilmedim. TİS’in 17’nci maddesine göre bireysel çıkarmaların disiplin kurulu kararıyla yapılacağı belirtilmesine rağmen İrfan Önal, beni işe alamayacağını belirtti. Yalnız olmam, başaramayacağım anlamına gelmez. Davayı kazanmak da sendikalı olmak da bir şey ifade etmiyor. Davayı kazanınca işe iadeniz işverenin 2 dudağı arasında kalıyor. Davayı kazanıyorsak işe iademiz gerçekleştirilmeli.”

Madenci: İşbaşı yaptıktan 20 gün sonra kimliğim ortaya çıktı!

“90’lardaki madencilik grevini, bunun işçilerin zoruyla yapıldığını, sendikanın buna mecbur kaldığını biliyorum. Biz de sendikalı olduk ama işyerimiz kapandı ve 850 kişi işsiz kaldık. 9 sene zarfında fişlendik, hiçbir yerde işe giremedik. Maden kapandıktan sonra yıllarca işsiz kaldım. Kendi çabalarımla iş yaptım ama sermayemiz olmadığı için çok sürmedi. Bu süre zarfında Soma’ya geldim. Bir abimin torpiliyle işe girdim. Bizi fişledikleri için ancak böyle oluyordu. İşbaşı yaptım ve 20 gün sonra kimliğim ortaya çıktı, pandemide 6 buçuk ay ücretsiz izne çıkarıldım. Bu süreçte örgütlenmek için sendikadaydım, yetkiliydim ama bunun zararlarını da gördüm. Siyasi partilerin, cemaatlerin ve işverenin baskılarını da çok gördüm. Bu işlerin de direne direne değil birleşe birleşe olacağını biliyorum.”

Metal İşçilerinden Mehmet Karaman: Bedeli ne olursa olsun grevci işçilerin yanındayız!

“2024-2025 yılı grev yasaklarına rağmen grev ateşini yaktık. Grevimizin sebebi yoksulluk sınırının altında ücretlerde çalışmamızdır. Sözleşmelerde gayri ciddi ücret artışı içeren tekliflerde bulunuldu. Bu teklifler metal işçilerinin açlık sınırı altında yaşaması anlamına geldiğinden anlaşma sağlanamadı. Bu mücadele İMF Programlarını yırtıp atma projesidir. MES, istediği zaman iktidara grev yasaklattırıyordu ama artık işe yaramıyor. Kanunsuz işlerin peşinde koşmaktan vazgeçsinler. İktidara sözümüz şudur, hep patronların arkasındasınız, zorbalıktan vazgeçin. Metal işçilerinin karşısında olanlara sesleniyorum, suç işliyorsunuz. Grevci işçilerin bedeli ne olursa olsun sonuna kadar yanındayız.”

Muhabir: BATUHAN KAYA