NİL KAHRAMANOĞLU-  Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), geçtiğimiz günlerde 13 sektörde 20 milyondan fazla çalışanı temsil eden UNI Küresel Sendikası iş birliği ile İzmir’de bir atölye çalışması gerçekleştirdi. 

“Toplu Pazarlık İçin Örgütlenme ve Güçlendirme” başlıklı atölyede, UNI Küresel Sendikası’nda Avrupa Örgütlenme Direktörü olarak çalışan Ben Egan, sektörel sözleşme düzenine dair interaktif bir eğitim verdi. Hukuk alanında karşılaşılan sorunların yanıtlandığı oturumun da olduğu atölyede; toplu pazarlıkta müzakerenin nasıl yürütüleceği, işyeri sorunlarının tespiti ve bunların örgütlenmede nasıl kullanılacağı, örgütsüz işyerlerine yönelik örgütlenmenin nasıl yürütüleceği konuları derinlemesine irdelendi. 

Eğitim sonrası, iki gün boyunca atölyede yer alan UNI Küresel Sendikası Medya, Eğlence ve Sanat (MEI) Departmanı Başkanı ve Üst Düzey Yöneticisi Johannes Studinger ile basın özgürlüğü ve örgütlenme üzerine konuştuk. 

Etkileyici bir atölyeydi

İki günlük çalışmaya dair gözlemlerini aktaran Studinger, atölyeyi katılımcı ve etkileyici olarak yorumladı. TGS’nin farklı şehirlerdeki örgütlenmesinin de güçlü olduğunu gördüklerini söyleyen Studinger, “TGS’nin, TGS adına burada olanlar ve diğer herkes çok katılımcıydı ve bu etkileyiciydi. Edirne’den, Antalya’dan, İzmir’den, Diyarbakır’dan, Kocaeli’nden, İstanbul’dan gelen arkadaşlar vardı. Sadece sizin için değil bizim için de bir eğitim gibiydi. Anlatılan hikâyeler üzerinden insanların iş yerlerinde yaşadıkları zorlukları, deneyimleri öğrenmiş oldu” dedi.

Basın özgürlüğü saldırı altında

UNI’nin basın özgürlüğü ihlallerine yönelik çalışmalarını anlatan Johannes Studinger, medya, basın, eğlence ve sanat sektörlerinden sorumlu birim olarak sorunları gözlemlediklerini belirtti. Studinger, başka yerlerde de bu sorunları gördüklerini ve basın özgürlüğünün bir saldırı altını olduğunu ifade etti. 

“Küresel bir sendikalar topluluğu olarak dünya genelinde medya alanında faaliyet gösteren sendikalara ve çalışanlarına destek vermek bizim için önemli” diyen Studinger, “Eskiden beri üye sendikalarımızdan gelen destek talepleri olduğunda bunu yerine getiriyoruz. Onun dışında bireysel talepler olduğunda da dayanışma içerisinde bulunuyoruz. Ayrıca farklı ülkelerden sendikaların da ikili olarak çalışması ve birbirini desteklemesi bizim için önemli. Her ne kadar güç olsa da hükûmetle de bir iletişim kurmaya çalışıyoruz ve onları görevini yapmaya, basın özgürlüğü alanını genişletmeye, gazeteciler üzerindeki baskıyı kaldırmaya yani görevlerini hatırlatmaya çalışıyoruz” diye konuştu. 

Çoğulculuğa katkı

Sendikaların varlığını çoğulculuğa katkı sunması açısından çok önemli ve gerekli bulduklarını söyleyen Studinger, demokratik bir ülkenin ilk şartlarından birinin iş hayatındaki demokrasi olduğunu belirtti. İş hayatında demokratik katılımı sağlamanın tek yolunun da sendikalar olduğunu vurgulayan Studinger, “Sadece birlikte çalışarak iş yerindeki koşulları değiştirebilirsiniz” dedi.

TGS’nin toplu sözleşmelerinde elde ettiği kazanımlara parantez açan Studinger, “Kadınlarla ilgili pozitif ayrımcılık maddeleri koyduğunu öğrendim. (Menopoz ve regl izni vb.) Sektörümüzde Avrupa’da bile çok rastlanır bir şey değil. Bize üye sendikalarla bunu bir öncelik hâline getirmeleri için çalışıyoruz. Dolayısıyla TGS’ye neden üye olunması gerektiğini ya da TGS’nin iyi bir iş çıkardığını söylememe gerek yok çünkü zaten TGS üzerine düşeni yaparak bunu kendisi söylüyor” şeklinde konuştu.

Baskı için benzer yöntemler

Basın özgürlüğüne yönelik müdahaleler için benzer yöntemler kullanıldığını, medyanın iktidar eliyle tek sesli bir hâle getirilmeye çalışılmasının Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de olduğunu belirten Studinger, özellikle kamu medyası üzerinden örnekler verdi. 

Avrupa’da kamu yayıncılığı geleneği olduğundan bahseden Studinger, bu yayıncılığın kötüye kullanıldığında çok sesliliğe zarar veren durumların ortaya çıktığını ifade etti. 

Studinger şunları söyledi:

“Strateji neredeyse her zaman aynı. Hükûmete yönelik eleştiriler, ülkenin değerleriyle ve anayasayla uyumlu olmamakla itham ediliyor. Medyanın editöryal kadrolarının muhalif partilerle iş yaptığı ya da daha ilerisi dış mihrakların etkisi altında olduğu iddia ediliyor. Kamu yayıncılığında önce bakış açısı daralıyor, tek ses, tek bakış açısı haline geliyor. Daha sonra iktidarın aracı haline getirecek bir şeye dönüştürüyorlar. Özel yayıncılık tabii ki farklı. Onlara da düzenlemeler üzerinden baskı yapılıyor. Reklam gelirlerin düşmesini sağlayan bazı düzenlemeler gibi… Eleştirel yayın yapanlara birkaç ceza kestikten sonra üstlerindeki baskıyı da arttırmış oluyorlar. Mesela Macaristan’da yabancı kuruluşların faaliyet göstermesi çok zor. Macaristan buna iyi bir örnek. Hükûmet medya ekosisteminde kontrol edemeyecek seslerin olmasını istemiyor. Tanınmış gazetecilere yönelik tehditler… Ne yazık ki yalnız değilsiniz. Bu yüzden UNI topluluğunda birbirimizi desteklemeye çok kıymet veriyoruz ve birbirimizden çok şey öğreniyoruz.”

Örgütlenme özgürlüğü haktır

En temel haklardan birisinin sendikal örgütlenme özgürlüğü olduğunu sözlerine ekleyen Studinger, çalışma durumlarından bağımsız olarak çalışma hayatındaki herkesin eşit şekilde bundan yararlanması için çalıştıklarını söyledi. Serbest çalışan gazetecilerin ve kitap yazarlarının da haklarını alabilmeleri, sendikalı olabilmeleri ve TİS hakkından yararlanabilmeleri için ILO ile ortak çalışma yaptıklarını ve kazanımlar elde ettiklerini dile getirdi.

Birbirlerinden öğreniyorlar

Patron ve hükûmetlerin örgütlenmeyi engelleme konusunda birbirlerine çok şey öğrettiklerinin de altını çizen Studinger, çalışanların da böyle bir birliktelik içerisinde olmasını ve örgütlü mücadele edilmesini vurguladı; “Bana sürekli sordukları bir soru var; ‘Neden uluslararası bir örgüte üye olalım?’ Bu soruyu patronlar ve hükûmetler sormuyorlar. Bir iş yerinde sendikanın örgütlenmesini nasıl engellersin, toplu sözleşmenin imzalanmasını nasıl engellersin, bunları birbirlerinden öğreniyorlar. Dolayısıyla bizim de uluslararası hareket etmemiz gerekir. Evet patronların parası var ama bizlerin de tecrübesi ve haklılığımız var. Eşit bir mücadele değil ama her zaman iş birliği içerisinde olmalıyız” diye konuştu.

Muhabir: Nil Kahramanoğlu