Psikiyatrist ve yazar Dr. Arzu Erkan, şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden güç alan, önlenebilir bir halk sağlığı sorunu ve aynı zamanda bir suç olduğunu vurguladı. İz Gazete’ye açıklamada bulunan Erkan, şiddetin kökeninde toplumsal cinsiyet rolleri ve patriyarkal sistemin olduğunu belirterek, “Güçlü kılınan bireylerin, diğerleri üzerinde egemenlik kurmak ve baskı uygulamak için fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel yöntemler dahil pek çok araç kullandığını görüyoruz” dedi.
Şiddet en yakınından geliyor
Dr. Erkan, şiddetin genellikle ataerkil sistem tarafından normalleştirildiğini ve çoğunlukla kapalı kapılar ardında uygulandığını söyledi. Bu durumun şiddetin fark edilmesini, adının konulmasını ve önlenmesini zorlaştırdığını belirten Erkan, “Şiddet, genellikle en yakınlar tarafından sinsice uygulanıyor. Toplumda düşük farkındalık düzeyi, yetersiz yardım mekanizmaları ve etkisiz yasal/tıbbi destek, mağdurların şiddete karşı mücadelelerini daha da güçleştiriyor” ifadelerini kullandı.
Maruz bırakılanların farkındalık ve bilinçlenme için internet üzerinden ücretsiz kaynaklardan yararlanmalarının önemine dikkat çeken Dr. Erkan, “Yaşananların adını koymak, bunları dillendirmek ve destek aramak çok önemli. Ancak şiddetin fiziksel bir boyut taşımadığı durumlarda bile mücadele etmek zorlaşıyor. Özellikle kriz dönemlerinde, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddetin artış gösterdiğini görüyoruz. Bu tür şiddetler, uzun vadede en yıkıcı etkileri yaratmalarına rağmen genellikle göz ardı ediliyor” diye konuştu.
Pandemide kadına yönelik şiddet çarpıcı boyutlara ulaştı
Psikiyatrist Arzu Erkan, pandemi döneminde kadınların maruz bırakıldığı şiddeti anlamak ve bu konudaki farkındalığı artırmak amacıyla yapılan geniş çaplı bir araştırmanın sonuçlarını da paylaştı. Türkiye genelinde 9 bin 447 kadının katıldığı online ankette, kadınların yüzde 34,2’sinin pandemi döneminde en az bir tür şiddete maruz bırakıldığı belirlendi.
Ankete göre, şiddet türleri arasında en yaygın olanı yüzde 82,6 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu yüzde 33,4 ile ekonomik şiddet, yüzde 13,3 ile cinsel şiddet ve yüzde 12,1 ile fiziksel şiddet izledi. Şiddet gören kadınların yüzde 47,8’i yalnızca bir tür şiddete maruz kalırken, yüzde 46,1’i iki ya da üç tür şiddet yaşadığını, yüzde 6,1’i ise dört veya beş farklı türde şiddet gördüğünü ifade etti.
Şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besliyor
Dr. Erkan, özellikle ekonomik kriz ve toplumsal belirsizlik dönemlerinde kadınların yüklerinin artmasıyla şiddet türlerinin birbiriyle iç içe geçtiğine dikkat çekerek, “Kadınlar sadece fiziksel değil, ekonomik ve psikolojik şiddetle de mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Bu durum, kadınların dayanışma ve yardım mekanizmalarına ulaşmalarını daha da zorlaştırıyor” dedi.
Şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen bir araç olarak varlığını sürdürdüğünü belirten Erkan, mücadele için toplumsal farkındalığın artırılması ve mağdurların destek mekanizmalarına erişiminin kolaylaştırılması gerektiğini vurguladı.
Dr. Erkan, söyleşi sırasında şiddetle mücadele konusunda ücretsiz olarak ulaşılabilecek kaynaklara da dikkat çekti. Erkan, “Şiddetsiz Bir Nesil Nasıl Mümkün?” başlıklı yazısının yer aldığı Kendimle Karşılaşmalar kitabını (Karakarga Yayınları, 2022), aynı isimdeki podcast kanalını ve “Şiddet Görüyorum Ne Yapabilirim?” başlıklı YouTube videosunu önererek, bu kaynakların bireylerin farkındalık kazanmasına katkı sağlayabileceğini belirtti.