İzmir'de uzun yıllar gazetecilik mesleğini yürüten, Karşıyaka eski Belediye Başkan Yardımcısı, Manisa Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Güney Temiz, geçtiğimiz ay hayatını kaybetti.
İz Gazete olarak; Meslektaşımız Güney Temiz’i erken yaşta yitirmemiz üzerine, bir ‘Vefa Sayfası’ başlattık. Bu çalışmamızla; genç yaşta kaybettiğimiz meslektaşımız Güney Temiz’e bir saygı duruşunda bulunmayı, geleceğe notlar bırakmayı hedefledik. İlk misafirimiz, dostumuz; Güney Temiz…
Güney Temiz için Vefa sayfamıza dostları; Yurtsever Şahin, Yasin Aksu, Sinan Kerim Uçkaç, Yusuf Kırbiç, Engin Kırbiç, Fırat Soylu, Can Özlü ve Mehmet Efe yazdı...
Yasin Aksu yazdı...
Canım Dostuma,
Güney’e…
Bu kelimeleri yazarken içim parçalanıyor, boğazım düğüm düğüm oluyor ve içimdeki öfkeyle yazıyorum.
Öfkem aramızdan bu kadar erken ayrılışına. Bu ayrılışı hak etmeyişimize.
Can kardeşim seninle birlikte çalıştık. Hep hayat dolu hep enerjin yüksekti. Zaman zaman tartıştık, fikir ayrılıkları yaşadık ama hiçbir zaman kalplerimizi ayırmadık. Hiç küsmedik, kırılmadık birbirimize.
Çünkü biliyorduk ki aramızdaki bağ; siyasetin, gündemin, anlık kırgınlıkların çok ötesindeydi.
Müthiş bir enerjin vardı. O enerjin, bitmek bilmeyen umudun ve inadına gülümseyen yüzünle hepimize moral oldun. Özellikle Bornova Belediye Başkan adaylığı döneminde gösterdiğin özveri, çalışkanlık ve kararlılık beni derinden etkilemişti. Aday adaylığı için hazırlatmış olduğun tanıtım müziğini ilk duyduğumda gözlerim dolmuştu, kalbim kabarmıştı. Çok istiyordun Bornova Belediye Başkanı olmayı. Ve ben Belediye Başkanlığını en iyi şekilde yapacağına çok inanıyordum. Sana çok yakıştırmıştım.
Projelerini, yapmak istediklerini heyecanla anlatır dururdun.
Hatta aynı konuşmaları çokça dinledim.
Ne yazık ki o hayalin, isteğin yarım kalmıştı…
Olmayışına da birlikte üzülmüştük!
Ama bir gün olacağına olan inançla bu hayali oracıkta bırakmıştık.
Çalışkanlığınla heyecanına, yol yürümene devam ettin. Manisa’ya gittin…
Gözlerindeki ışığı hâlâ unutamıyorum. Ne kadar heyecanlı, ne kadar umut doluydun. “Güzel işler yapacağım” demiştin. Ve daha başlamadan bile oraya umut götürmüştün. İnsanların kalbine dokunmuştun. Çok güzel ekip kurduğunu, çok güzel işler yapacağını, yapmak istediğin işleri anlatırdın. Yazdığın haberleri, sosyal medya mesajlarını ve dahasını konuşurduk. Her zaman aşkla bağlıydın işine. Gerçekten de güzel yapıyordun işini, güzel yaptın işini.
Ve biliyorum ki senin emeğin, TEMİZ yüreğin ve iz bıraktığın dostlukların hep yaşayacak.
Sen bu dünyadan sessizce geçmedin.
Birçok insanın hayatına dokunarak geçtin. Şimdi sen yoksun ama seni tanıyan herkesin yüreğinde bir parça olarak yaşamaya devam edeceksin.
Senin gibi bir dostu tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki hayatıma dokundun. İtiraf etmeliyim ki uzun zamandır ağlamamıştım. İlk defa bu kadar hıçkırarak ağladım. Acını içimde taşıyacağım dostum.
Huzur içinde uyu.
Işığın hep bizimle olacak.
Seni hiç unutmayacağız…
Dostun Yasin Aksu,
28.03.2025, Cuma
Sinan Kerim Uçkaç, Yusuf Kırbiç, Engin Kırbiç, Fırat Soylu ve Can Özlü...
Bir Eksildik
Güney İçin SYFECG’den Bir Veda
Bazı insanlar vardır... Hayata sessizce dokunur ama gittiklerinde arkalarında kocaman bir boşluk bırakırlar. Güney işte öyle biriydi. Bizim Güney’imiz... Bilgisiyle, kalbiyle, nezaketiyle hayatlarımıza iz bırakan dostumuz, kardeşimiz, yol arkadaşımız…
Onunla geçirdiğimiz her an şimdi gözlerimizin önünde. Alsancak’ta kurduğumuz sofralar geliyor akla önce. O sofralarda içtiklerimizden çok paylaştıklarımız başımızı döndürürdü. Güldüğümüz, tartıştığımız, geçmişi andığımız, geleceğe dair hayaller kurduğumuz o geceler... Ne güzeldi be Güney... Ne güzel anlatırdın ne güzel susardın...
Seninle birlikte öğrendik çoğu şeyi. Sadece okuduklarımızdan değil, hayattan da. Bilgiye olan açlığın, sorgulayan aklın, bitmeyen merakın bizi de peşinden sürükledi. Cep telefonundan Fenerbahçe’nin basketbol maçlarını izlerken bile bir gözün hep bizdeydi. Hiçbir şeyi kaçırmazdın. Maçın heyecanını da bizim kahkahamızı da yarım bırakmazdın.
Birlikte maç izleyeceksek, Yusuf’un ofisinde buluşurduk. Maçtan çok, aynı heyecanın içinde olmanın kıymetini bilirdik. Seçim gecelerinde de oradaydık. Herkesin kalbinin biraz daha hızlı attığı, umutla ekranlara bakılan o uzun gecelerde, aynı masada olurduk hep. Farklı sonuçları beklediğimiz zamanlarda bile, kalbimiz aynı yerden atardı. Fikir ayrılıklarımızı hiçbir zaman aramıza koymadık. Aksine, birbirimizi tamamlayan sesler gibi olduk. Kimse kimsenin sözünü bastırmadı, kimse kimseye yüksekten bakmadı. Çünkü biz Güney’le aynı duyguyu, aynı nezaketi, aynı dostluğu paylaştık.
Her Ramazan mutlaka bir sahur planımız olurdu. "Bornova'da buluşalım" derdin. Okey taşlarının sesiyle başlar, boyoz sırasındaki sabaha karşı sessizlikle tamamlanırdı gecemiz. O gecelerde zaman bir başka akardı hep birlikteyken…
Sen sadece iyi bir gazeteci değildin… Sen iyi bir insandın. İçten, temiz, zarif… Kızından bahsederken gözlerinin nasıl parladığını biliyoruz biz. Ailen senin gururundu. Ve biz, seni tanımış olmayı hep bir onur bildik.
Şimdi biz SYFECG olarak bir kişiyi kaybettik ama anılarını, gülüşünü, sohbetini kalbimizin baş köşesine yerleştirdik. Güle güle Güney... Çilingir soframızda bir sandalye hep boş kalacak. Ama bil ki, o boşluk seni yokluğunla değil, varlığının büyüklüğüyle anlatacak.
Elveda demek çok zor… Ama biliyoruz, sen hep bizimlesin.
Sinan Kerim Uçkaç, Yusuf Kırbiç, Engin Kırbiç, Fırat Soylu ve Can Özlü’den sonsuz bir özlemle...
Mehmet Efe yazdı...
Güney kardeşim canım arkadaşım hala inanamıyorum, inanmak istemiyor insan. Bu kadar enerjik, bu kadar hayata tutunan, bu kadar heyecanlı, koşmaktan hiç yorulmayan sen… Düşündükçe aklımda Can Yücel ustanın şu dizeleri ve Güney’in de çok sevdiği üstat Edip Akbayram’ın sesi kulaklarımda çınlıyor:
MARE NOSTRUM
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama AŞK OLSUN sana çocuk, aşk olsun!
Aşk olsun sana GÜNEY aşk olsun demek geçiyor içimden...
Ortak bir çok noktamız vardı aslında ama bunların en yenisi belki de en güzeli ikimizin de kız babası olmasıydı. Baba olduktan sonraki neşesi, enerjisi, Çisem’e ve Eylül’e bağlılığı, sevgisi daha bir farklı bir noktaya taşınmıştı. Bu duyguları insan baba olmayınca, kız babası olmayınca anlamlandıramıyormuş demek ki, şimdi daha iyi anlıyorum.
Bizi Güney’le buluşturan çok kıymetli hocam, abim, yoldaşım, yol göstericim, başkanım, vekilim, genel sekreterim sayın Kamil Okyay Sındır’a teşekkür etmek istiyorum. Güney Temiz gibi birisiyle tanışma ve iş arkadaşlığı yapma şansına sayesinde eriştim. Aynı Güney gibi kardeşim olan YASİN AKSU’ya da değinmeden geçemiyeceğim. Güney, ben ve Yasin; çalışırken, bir şeyleri paylaşırken, sohbet ederken, fikir paylaşıyor olmaktan mutluluk duyduğum çok kıymetli dostlardık biz üçümüz…Bu anıları saklayıp çocuklarımıza aktarmayı bir borç bir görev biliyorum…
Geride kalanlara, ailesine, dostlarına, Mehmet Kaygısız’a, Yurtsever Abi’ye ne söylesem boş ama onun anılarını onun dostluğunu onun kardeşliğini yaşatıcağımıza söz veriyor olmak ve onun inancıyla siyasette, gazetecilikte, tarlada, yaptığımız tüm işlerde onun gibi heyecanla çalışmak, paylaşmak, onu yaşatmak demek belki de. En iyi yapabileceğimiz belki de budur diye düşünüyorum. Güney ile hayata dair paylaştığımız en önemli şeylerden birisi de tarıma dair aldığımız alacağımız kararlardı, çünkü ben de bir çiftçi çocuğu ve çiftçiyim, o da bir çiftçi çocuğu ve bir çiftçiydi. Tarlaya gitmekten, köyüne bağlı olmaktan, bir ürünü yetiştirmekten, o yetiştirdiği ürünle ve kazandığı parayla köyüne bir yatırım daha yapmaktan, bir makine bir tarla daha almaktan mutluluk ve keyif duyuyordu. Köyde yetişen, köyde çalışan, alınteri ile para kazanmanın değerini bilen bizler için çok kıymetlidir bubirbirimizi gördüğümüzde biz kucaklarız biz traktör alma kararını birlikte vermiştik iyi de bir karar aldığımızı hep konuşmuştuk doğru karar verip pamuk ektiğimizde ve iyi fiyata sattığımızda keyiflenmiş, pamuktan zarar ettiğimizde dertleşip paylaşmıştık. O dertlerin aslında ne kadar anlamsız olduğunu ama Güney’le bir şey paylaşıyor olmanın ne kadar güzel ve kıymetli olduğunu anlattı Güney bana bu gidişiyle… Söylenecek çok söz var ama zoruma gidiyor “Aşk Olsun Güney Temiz” demek istiyorum aşk olsun… Köye dair, ailene dair, anne babana dair, abine dair, Bornova‘ya dair, İzmir’e dair, Cumhuriyet Halk Partisi‘ne dair yapmak istediğin gerçekleştirmek istediğin hayallerin için aşk olsun demek istiyorum. Eşin için kızın için Türkiye’nin güzel geleceğini kurmak için bunca emek harcaman, bunca attığın adım ve hayaller kurduğun için aşk olsun demek istiyorum. Güney Temiz iyi bir eş iyi bir oğul iyi bir baba iyi bir kardeş iyi bir yoldaş iyi bir devrimci iyi bir Cumhuriyet Halk partili iyi bir iyi bir Atatürkçü, iyi bir çiftçi, iyi bir yatırımcı, iyi bir gazeteci, iyi bir reklamcı, iyi bir insandı. Böylesine kıymetli bir evlat yetiştiren Temiz ailesine bu ülke adına teşekkür ediyoruz…
Işıklar içinde uyu Güney, mekanın cennet olsun, tüm yoldaşlar, tüm devrimciler yanında olsun. Geride bıraktığın herkes, her şey emanetimizdir. Seni çok sevdik be çocuk…Biraz sitem ediyoruz ama AŞK OLSUN GÜNEY TEMİZ AŞK OLSUN…
Yurtsever Şahin yazdı...
Gadaşum benim…
Seni tanıdığım ve işe ilk başladığın günden bu yana 15 sene geçmiş… İzmir’de ikinci bölgenin seçim çevresini; köylerini ovalarını, dağlarını kaç kere dolaştık beraber. Mecliste çalıştığın zamanlarda da Belediyeci olduğun zamanlarda da beraber ne koşturduk, ne konuşturduk coşkuyla. Ne sevinçler paylaştık ne sıkıntılar göğüsledik birlikte. Aradan geçen bunca zaman boyunca ne çok dokunmuşuz hayata ve sarsılmaz güvenle yaslanmışız dostluğa kardeşliğe. Ne kadar büyük bir yer edinmişsin hayatımda ki bu yüzden gün geçtikçe büyüyor, acı veriyor yokluğun. Olmasak da aynı ana babadan kardeş herhalde bundan daha ilerisi de olunmazdı abi kardeş. Dostluğun, dürüstlüğün, heyecanın ve çalışkanlığınla hep gurur verdin. Hep derdin “abim üzerimde emeğin var” diye ama senin emeğin daha çokmuş bende… Dostluğun, dayanışman ve vefan ile, helal et hakkını gadaşum. Gidişinle amansız ve hazırlıksız yakaladın bizi, Eylül’ün prensi. Gadaşum!