CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, Bolu Kartalkaya'da yaşanan ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği yangın faciasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özel, geçen hafta İstanbul'da yapacakları toplantıyı Kartalkaya'dan gelen haberler üzerine iptal ettiklerini belirterek, "Grubumuzu uzmanlıklarına göre hızlı bir şekilde Kartalkaya’ya, Bolu’ya yönlendirdik. Resmen açıklanmasa da ailelere sahip çıkmak üzere İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Manisa’da olması gerekenleri ilgili yerlere yönlendirdik. Bizler de hızla Bolu’ya doğru hareket ettik" dedi. Özel, şunları kaydetti:

DEVA Partisi'nden istifa etmişti: Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf CHP'ye katıldı DEVA Partisi'nden istifa etmişti: Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf CHP'ye katıldı

"Suçluluk telaşıyla bir bakanın çıkıp daha analar, babalar ortalıkta koşuşurken yalanla hedef göstermesi..."

"Rakamın 70’in üzerinde olduğunu biliyorduk ama bunu bilenlere dedik ki yetkililer açıklasın. Spekülasyon olmasın. Biz rakamı bildikten, 6 saat 10 dakika sonra... Neyi bekliyorlar diyorduk. Bir yandan bir umut mu var? Acaba rakamlar yanlış olabilir mi? Acaba kaçtı mı canlar o sırada, onlara mı ulaşmaya çalışıyorlar? O gecenin o vaktinde, telefonunu oradan alamadan ayrılmış, acaba hayatını kaybetmemişler var da onu mu bekliyoruz diye. Oysa ki maalesef hep birlikte öğrendik ki rakam 78. 36’sı çocuk ve beklediğimiz bir partinin Ankara il kongresi. Beklediğimiz bir başka partinin sözcüsü olarak seçimlere giren, en sert eleştirdiği partinin saflarına katılan birisinin rozet töreni. O an aslında hepimiz nasıl bir muhataplık içerisinde olduğumuzu, nasıl bir aklın, vicdanın içerisinde olduğumuzu, bir partinin kongresinin, bir memleketin yasının önüne geçebildiğini, kimimiz kızarak, söylenerek, kimimiz ağlayarak ama hepimizin içini yaralayarak öğrendik. Bundan saatler sonra vardığım Kartalkaya’da güneş batarken bir başka otelin içinde göz gözü görmezken, bakanlara ‘geçmiş olsun’ dedik. Oturduk bilgi aldık. Millet canıyla uğraşırken, canlarını emanet ettiği, karne hediyesi diye götürdüğü evlatlarının bedenlerini insanlar teslim almaya uğraşırken, yasın, acının en büyüğü ve kokuların en kötüsü genizleri yakarken, suçluluk telaşıyla bir bakanın çıkıp daha analar, babalar ortalıkta koşuşurken yalanla hedef göstermesi, polemikler yaratmasını doğru bulmadığımı, acının, yasın başka bir şey, hesap sormanın başka bir gün olduğunu, o günün geleceğini kendisinden de bu hesabının sorulacağını ama günün o gün olmadığını söyledik.

"Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın"

Bir telaş vardı. Ellerindeki karayı, kiri başkalarına bulaştırmaya, iftira ile hakaret ile ellerini temizlemeye çalışanların bir telaşı vardı. CHP olarak biz sorumlular kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun, görevi, makamı, mevki ne olursa olsun, kimin nesi olursa olsun hakkaniyetli, şeffaf bir soruşturma yürütülerek, cezalandırılmasına taraftık, halen tarafız. Bir yandan algı operasyonları yapmaya çalışanlar, yangından 36 saat sonra belediyemizi zan altında bırakmak için 2007 tarihli AK Parti döneminde verilen bir belgeyi servis ettiler ve trolleriyle birlikte ‘yangına dayanıklıdır’ raporunu veren Bolu Belediyesi diye kendi dönemlerinin AK Parti belediyesinin verdiği belgeyi, bizim belediyemizi zan altında bırakmak için servis ettiler. Bu rezillikleri ortaya çıkınca, bu kez cepheden doğru haber versin diye Gazi’nin kurdurduğu Anadolu Ajansı’nı, hepimizin maaşlarını vergilerimizle ödediğimiz TRT’mizi alet ederek, yangın otelin dışında, otelle bağlantısı olmayan 70 metrekarelik kafeteryayı, yangının çıktığı ve Bolu Belediyesi’nin ruhsat verdiği lokanta diye servis ederek yeni bir algı operasyonuna giriştiler. Anadolu Ajansı’nı tekzip etmek, TRT’yi kanununa göre doğru bilgiyle bilgilendirmek, düzeltme istemek zorunda kaldık. Bize kapalı zarf içerisinde, mahcup ifadelerle savunmalar yollayan genel müdürlere şunu söylüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde, kamu yayıncılığı bir siyasi partinin aparatına dönüştürülemez. Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın.

"Gerçek, AK Parti belediyesinin 12 yıl o oteli denetlememiş olmasıdır"

Gerçek, Bolu Belediyesi’nin geçen ay 9 kriterden, 8’ini tutturmayan otele uygunluk belgesi vermemesidir. Gerçek 2007 yılında AK Partili belediyenin verdiği uygunluk belgesiyle, 2019’a kadar kanunda yazmadığı, görevi olmadığı için AK Parti belediyesinin 12 yıl o oteli denetlememiş olmasıdır. Gerçek, söz konusu alanın milli park olmasıdır. Milli park alanına belediye tarafından yangın söndürmeye bile gitmenin izne tabi olması. Oraya girişin bile yasak olması. Söz konusu bölgenin turizm bölgesi olması. Otele iş yeri açma ve çalışma ruhsatını Bolu Valiliği’ne bağlı Bolu İl Özel İdaresi’nin, otele turizm işletme belgesini Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın vermesidir. Bu iki belge ile faaliyetine devam etmesidir. Bir sorun tespit edildiğinde, otelin faaliyetini durduracak olanın bizzat Kültür Bakanlığı olmasıdır. Bunların içinde yine her seferinde söyledik. Varsa ihmali, eksiği olan, kanunen suçu olan diyemiyoruz ama açıkça düzenlenen her şeyi gözümüzün önünde görüyoruz. Yine de CHP olarak bu ülkenin adaletine, onların görevlendirdiği bilirkişilerin şahsi ve mesleki namuslarına, onurlarına güveneceğimizi söyledik.

"Bilirkişilerden, yakınlarından bizlere telefonlar yağmaya başladı"

Yedi kişilik bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. İki buçuk gün gece gündüz çalıştılar. Ellerinde resmi görevlendirilme belgesi, jandarma tutanağıyla otele girdiler. Otelde çalıştılar. Jandarmanın gözetiminde otelin güvenlik kayıtlarını incelediler. Yangının dördüncü kattan çıktığını, nasıl yayıldığını, eksiklikleri, her şeyi not ettiler. Artık gözaltı süreleri dolarken, TRT’nin kameramanı otelin önünde anons çekti. Dedi ki, ‘Biraz önce bilirkişinin ön inceleme raporu tamamlandı. Bolu Başsavcılığı’na teslim edildi. Bilirkişinin görevi bitti. Gözaltındakiler de adliyeye sevk ediliyorlar.’ TRT, canlı yayında bu anonsu geçti. TRT’nin bu bilgisini savcılıktan aldığını bilmeyen yok. Ama bizlere telefonlar yağmaya başladı. Bilirkişilerden, yakınlarından. Dediler ki ‘Raporu hazırladık, götürdük teslim almıyorlar. Üç değişiklik istiyorlar. Belediyeyi yazmamışsınız, Bolu Belediye Başkanı’nı ilave edin. Bakanlığı yazmışsınız, bakanlığı çıkarın. Yangının lokantadan çıktığını yazmışsınız, dördüncü kat diye belirtmeyin.’ Yani hala lokantadan çıkan yangından dolayı Bolu Belediyesi’ni sorumludur yazdıracak. Dışarıda bağımsız, 70 metrekarelik kafeteryanın yangın ruhsatını sanki otele verilmiş gibi gösterilecek. ‘Biz buna imza atmayız’ dedik, ‘O zaman buna da imza atamazsınız’ dediler. Dedim ki o raporu bana verin. O raporu aldık. O raporun ilgili sayfalarını sosyal medyada paylaştım. Kendi şahsi onurlarına, mesleki onurlarına sahip çıkan bilirkişiler, yedi kişi dedikleri gibi bu imzayı atmayınca görevden el çektiririz dediler. Bu aşamada bunu paylaştım.

"Suçlu olmayanlara suç atmaya çalışıyorlar"

Ardından iki bakanı hızla aradım. İçişleri Bakanı, mazeretini hızla ilettiler. ‘Malatya’da saha çalışması yapıyor. Telefonu yanında değil, aradığınızı ileteceğiz’ dediler. Adalet Bakanı, her çaldığında açtığı o telefonu açamadı. Her aradığımda açtığı o telefonu açamadı. Çünkü bu bağlantının, bakanlıktaki bir genel müdür tarafından Bolu Adalet Komisyonu Başkanı aranarak, bilirkişi ve başsavcılığa baskıya döndüğünü, görevli altı savcının dördünün de bilirkişi ile birlikte hareket ettiğini, bakanlığın yaptığı baskıyı kendisine söyleyeceğim, genel müdürün bunu niye yapıyor diyeceğim, haberin varsa istifa et, haberin yoksa al istifalarını diyeceğimi bildiği için, aslında o organizasyonun Saray ile adalet arasındaki kancasının kendisi olduğu için o telefona çıkmadı, çıkamadı. Ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na ulaştım. Bildiğim her şeyi anlattım. Ucu nereye giderse, gidecekti. Bakan’a gitti diye durduruyorlar. Suçlu olmayanlara suç atmaya çalışıyorlar. Kendisi dinledi. Gerekeni yapacağını, tüm tarafları dinleyeceğini söyledi. O bilgiyi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın bilgisine, insafına, vicdanına emanet ettim. O sırada gördük ki telefonlara çıkmayan Bakan, raporu yalanlamaya, rapora kulp takmaya, rapora ‘korsan’ demeye kalktı. Rapora ‘sahte’ diyemiyor. Rapora ‘yalan’ diyemiyor, ‘korsan’ diyor. Nedir korsan olan? Korsan, yetkisiz birinin örneğin korsan bildiri. Davetsiz birisinin gelip bildiri okumasıdır.

"O rapor, Recep Tayyip Erdoğan’ın malı değildir ki ele geçirişimiz korsanlık olsun"

Yetkilendirilmemiş birisi, rapor yazarsa korsan rapor olur. Öyle mi Adalet Bakanı? (Bilirkişi heyetinin fotoğrafını göstererek) Al sana korsanlar. Bu yedi bilirkişi, Türkiye Cumhuriyeti Bolu Başsavcılığı 2025/962 soruşturma dosyası bilirkişileri. Bu rakam, bilirkişi soruşturma dosyasında var mı? Var. Bu kişilerin isimleri var mı? Var. Göreve başlarken, tutanak var mı? Var. Bu fotoğraf, yanan otelde çekildi. Bu yedi bilirkişinin raporuna ‘korsan’ diyen esas adaleti kaçırmaya, adalete karşı korsanlık faaliyeti yürüten Adalet Bakanı’ndan başkası değildir. Bu rapor korsan olmadığına göre neye korsan diyor olabilir? Ele geçiriliş yöntemine. Bu facianın sorumlularını belirten bu rapor ne o başsavcının ne onları arayan genel müdürün, ne senin ne de Recep Tayyip Erdoğan’ın malı değildir ki ele geçirişimiz korsanlık olsun. Adalet isteyen, yüreği yanan bu milletin malıdır. Milletin malı çalmanıza, adaleti çalmanıza izin vermedik, vermeyeceğiz.

"Burası Turizm belgeli bir işletme bu tür yerlerin denetiminin kimde olduğu belli"

Kültür ve Turizm Bakanı özel bir televizyon programına çıkıp güya kendini aklamak için 1.5 saatlik yayında kendisine sorulan sorulara, bizim paylaştığımız 5 soru da olmak üzere 12 kez bilmiyorum, 5 kez ben bilmem/bilemem 4 kez bilemem bilemiyorum yanıtlarıyla 21 kez somut net sorulara 21 kez ben bunları bilmiyorum yanıtını vermiştir. Konuşmada kaçacak yeri de olmayınca başkanı Bolu Valisi olan Bolu İl Özel İdaresi’ne topu atmış, 'Ruhsat ve iskan yetkisi özel idarede. Alanının genelinde de İl Özel İdaresi yetkili Turizm Bakanlığı yetkili değil' demiştir. Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez İl Özel İdaresi, Bakana cevap vermiş bakın İl Özel İdaresi’nin başkanı Vali, Vali’yi atayan İçişleri Bakanı onları atayan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. Bir Bakan diğer Bakanın ildeki temsilcisine sen suçlusun demektedir, o da ona cevaben 'İl Özel İdaresi’nin denetim gibi bir görevi yok. Burası turizm belgeli bir işletme bu tür yerlerin denetiminin kimde olduğu belli. Yönetmelikte her şey var. Yetkili olan Turizm Bakanlığı’dır' diye cevap vermektedir. Şimdi '10 gün içinde suçlular ortaya çıkar' diyen İçişleri Bakanı'na da her çıktığında 'Sorumlulardan hesap sorulacak' diyen Erdoğan’a da şunu söylüyorum, Sayın Erdoğan hepimiz üzüldük ama siz yürütmenin başındasınız hepimizin içi yanıyor ama bu iki bakanı da atayan sizsiniz. Birbirlerini suçlayan, birbirlerini yalanlayan ve atadıkları şirketin yetkilendirdikleri şirketin 2 yılda bir gidip yangın güvenliği yaptığı, 15 Aralık tarihinde denetlettirdiğiniz ve 'Eksik tespit edilmedi' diye görevlendirilen şirketten yetki belgesi almış bu insanlar bir ay sonra cayır cayır yanıyorsa, o otel halen daha neyi bekliyorsunuz?

"Normalde istifa etmesi lazım, bütün partiniz bütün ülke bunu bekliyor"

Halen daha neyi bekliyorsunuz, ben size söyleyeyim. Normalde istifa etmesi lazım, bütün partiniz bütün ülke bunu bekliyor. Ülkenin içinin rahatlaması, partinin de hiç olmazsa bu yükü sırtından atması lazım ama istifa etmiyor. Niye biliyor musunuz? Ağzından aktarıyorum, 'Sağlık Bakanına istifa ettirdi mi de bana ettirecek, ne oldu Yenidoğan Çetesi' diyormuş. Görevden almanız lazım size bunu telkin edenlere Bülent Arınç televizyondan söylüyor ama yanınıza gelen giden herkes 'görevden alın bunu' diyor, siz de diyormuşsunuz ki 'Önümüzde büyük kongre var, kongreden sonra parti yönetimini de bakanları da değiştireceğim zaten. O gün değiştiririz bu yangının yükü partinin sırtına kalmasın'.

Yani 'Bugün kendisini görevden alırsam yangındaki sorumluluğu benim atadığım bakanın sorumlu olduğunu kabul etmiş olurum bunun için Şubat’ın sonunu bekleyelim. Kabine revizyonunda bunu da değiştirelim sonra da döner bunu televizyonlarda gazetelerde yangından dolayı değiştirildi dersiniz partinin sırtına yük vurmamış oluruz'. Ne kamu vicdanı önemli onlar için, ne kamunun çıkarı varsa yoksa partinin sarayın bu düzenin çıkarı. Yazıklar olsun partinizin çıkarına da, lanet olsun düzeninize de sarayınıza da. İşte böyle günlerden geçiyor."

Kaynak: ANKA