CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 46 gündür iş güvenliği ve daha iyi çalışma koşulları için direnen Fernas maden işçilerine destek verdi. Sarıbal, maden işçilerinin her gün ölümle yüz yüze çalıştığını belirterek, hükümeti ve maden sahiplerini ağır şekilde eleştirdi. "İktidar, işçilerin değil sermayenin yanında" diyen Sarıbal, Türkiye’deki madenlerde iş güvenliğinin sağlanmadığına dikkat çekti.

Milletvekili Sarıbal'ın açıklaması şu şekilde: 

"Soma Katliamı’nda 301 insanımızı maden ocağında yitirdik. Bugün aynı madenlerde Fernas işçileri direniş içerisindeler. 46. gün bugünbir ay Soma'da mücadelelerini sürdürdüler. Daha sonra 15 gün Ankara'ya yürüdüler. Bugün 3. günleri toplam 46 gündür mücadele sürmekte, direniş sürmekte. Kurtuluş Parkı'nda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yürüyüp dertlerini anlatmak istediler. Ama bir kez daha polis eylemcileri durdurdu, engel oldu, polis engeline takıldılar ve şu anda orada bekliyorlar.

Fernas işçileri ne istiyor ?

Dertleri çok açık. İşçi sağlığının önemsenmesini, madende çalışan işçilerin sağlıklarının önlemesini istiyorlar. İş güvenliği olsun istiyorlar. Hatırlayınız; Soma Katliamı’nda 301 insanımızı yitirmiştik ama kurtulanlar da olmuştu. Demek ki iş güvenliği olsaydı bu insanlarımızı kaybetmeyecektik.

Şimdi Fernas maden işçileri açık bir şekilde ücretlerinin iyileşmesini istiyorlar.
Açık bir şekilde işçi sağlığının daha iyi olmasını istiyorlar.

İş güvenliği koşullarının, iş güvenliğinin sağlanmasını istiyorlar.

Hangi koşullarda çalışıyor bu arkadaşlarımız? Yeraltı madenciliğine hâkim olmayan bir çalışma anlayışıyla yapılıyor çalışmaları.

Yeraltında kullanılmaması gereken araçlar ve hava sirkülasyonundaki eksiklikle, karbonmonoksit sorununun olduğu bir ortamda çalışıyorlar.
İçinde elektrik akımına kapılarak toplu ölme riski olacak alanlarda çalışıyorlar.
Gaz ölçüm ve izlemedeki ihmalkarlıklar ve manipülasyon sebebiyle toplu ölüm riski olma ihtimali olan yerlerde çalışıyorlar.

Kar artırmak için yetersiz sayıda işçi çalıştırdığı için işçiler uzmanı olmadığı alanlarda risk doğuracak işlere zorlanıyorlar.

İşçiler emniyetsiz çalıştırıldığı için yüksekten düşerek ölüm riskinin olduğu ortamda çalışıyorlar.
Toz emici aletler olmadığı için solunum sorununun riskinin büyük olduğu ortamlarda çalışıyorlar.
Kimyasal kullanılmamasına rağmen yeterli koruyucu ekipman verilmediği için ciddi zarar görme riski altında yaşadıklarını ve çalıştıklarını söylüyorlar.

Yeraltı trafiğinde kullanılan araçların durumu ve önlem alınmadığı için ölüm riski var var olan ortamlarda çalışıyorlar.

Atex olarak bilinen exprof, alev sızdırmazlık, sertifikasız aletler kullanıldığı için patlama riskinin olduğu ortamlarda çalışıyorlar.

İşi hızlandırmak için yetersiz tahkimat kurulması sebebiyle göçük riski olan yerlerde çalışıyorlar.
Daha önce dört kez olduğu gibi ocağı su basma sonucu ölüm riski olan alanlarda çalışıyorlar. Kısaca aslında işçiler her işe başladığı an itibaren onlarca risk altında mesailerinin bittiği anda adeta yeniden yaşama dönüp mesai başladığı andan itibaren adeta ölüm riskiyle karşı karşıya oldukları bir ortamda çalışıyorlar ve yaşıyorlar.

İstedikleri çok açık. İş güvenliğinin kurulması, işçi sağlığının sağlanması ve korunması.

Maalesef Türkiye'de iki madencilik var. Bir maden sahiplerine olan madencilik ve madenlerde çalışan işçilerin yaşadığı madencilik; maden sahipleri için kamu kurumları tümüyle devrede, yasalar onlardan yana, emniyet onlardan yana, güvenlik güçleri onlardan yana, hükümet yetkilileri onlardan yana, her türlü imkanlar maden ocaklarının sahiplerinden yana ama işçiye gelince sadece ölümle her dakika her an karşılaşan bir yapıyla.

Kısaca Türkiye'de iki yapı var

Bir maden sahiplerine iki işçilere. İşçiler ölmesin. İşçiler madende mahkûm olmasın. İşçiler yeni iş kazaları değil, iş katliamlarına mahkûm olmasın, maruz kalmasın diye işçiler açık bir şekilde tutumlarını ortaya koydular. Ankara'ya kadar yürüdüler. Şimdi de Kurtuluş Parkı'nda Meclis’e gelme çabası içerisindeler ama emniyet görevleri maalesef buna fırsat vermiyor, imkan da tanımıyor.

İktidar özel sektör karteli

Burada hükümet yetkililerini valiyi bir kez daha ama bir kez daha uyarmak isteriz. Bunlar bizim insanlarımız. Yer altında da çalışsalar, gökyüzüne de uçsalar bunlar bizim insanlarımız. Eğer bir ülkede insanlar düşüncelerini, insanlar yaşam koşullarını, insanlar iş ortamlarının daha onurlu, daha insanca olmasını istiyorlarsa ve bunlar sağlanmasına engel olan emniyet güçleri, vali, hükümet yetkileri ise siz o ülkede huzurlu yaşadığınızı sayıyorsanız yanılıyorsunuz. O ülkede baskı vardır, o ülkede zulüm vardır, o ülkede katliam vardır, o ülkede faşizm vardır, o ülkede yönetenler demokrat değildir, otoriterdir, baskıcıdır, faşizandır ve en önemlisi maden sahipleri başta olmak üzere bu ülkeyi sömürenlerle iktidar iş birliği, iktidar özel sektör karteli vardır. Bu açık ve nettir. Çünkü bu sermaye derler herhalde birilerine güvenerek bu kadar fütursuzca işçi sağlığı ve iş güvenliğini yerine getirmiyorlar. Bu düzen değişecek, bu iktidar gidecek, bu ülkeye onurluca, insanca yaşanacak bir düzen elbette gelecek. Bunun için vargımızda Emek, demokrasi, barış, insanca yaşam mücadelesini sürdüreceğiz, devam edeceğiz. Yaşasın dayanışma, yaşasın emek, yaşasın birlikte mücadele."

Kaynak: HABER MERKEZİ