AFİFE NUR YILDIZ/İZ GAZETE - İktidarın, demokrasiden uzak politikalarının yol açtığı haksızlık, eşitsizlik adaletsizlik gibi sorunların, küresel salgınla birlikte daha derinleştiğini belirten Çamlı, ”COVID-19 pandemisinde bugüne kadar yaklaşık 120 milyon kişi hastalanmış, 2.6 milyondan fazla kişi ise ölmüştür. Virüsün ülkemize daha geç gelmesinin yarattığı iyimser hava, rakamlar üzerinde oynama ve gerçek verilerin toplumla paylaşılmaması ve gerekli önlemlerin zamanında alınmaması ile bir süre sonra iyimser turkuaz tablo, kara tabloya dönüşmüştür. Pandemi ülkemizde ve dünyada eşitsizlikleri gözler önüne sermiş ve artırmış, en fazla yoksul, işçi, işsiz, dar gelirli kesim hastalanmış veya ölmüştür” dedi. COVİD-19 salgını ile birlikte sağlık emekçilerinin yükünün daha da arttığını ifade eden Lütfi Çamlı,”Pek çok ülkeyi çaresizliğe mahkûm eden bu salgın, kamucul sağlık anlayışının ve kamu sağlık kurumlarının yaşamsal önemini bir kez daha hatırlatmıştır” şeklinde konuştu. İktidarın yürüttüğü sürece değinen Başkan Çamlı,”Küresel salgının ancak ortak akılla çözülebileceği bilinmesine rağmen sürece iktidarın ‘’her şeyi ben bilirim, ben yaparım’’ mantığı hakim olmuştur. Meslek ve emek örgütlerini sürece dahil etmemesi, bilgi paylaşmaması ve şeffaf olmaması en büyük eksiklik olmuştur” dedi.

‘BAŞKA BİR SAĞLIK SİSTEMİ MÜMKÜN’

İktidarın küresel salgın sorunundan kendisine yapay ve gerçek dışı başarı hikayeleri çıkarma hayalinin, topluma çok pahalıya mal olduğunu söyleyen Çamlı,Sağlık emek ve meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin, toplumun katılımı sağlanmadan küresel salgın ile mücadelenin başarılı bir şekilde yürütülemeyeceğini, salgının ilk gününden itibaren can kayıplarını artıracağını söyleyip, hakikatin peşine düştüğümüz için meslek örgütlerimiz hedef gösterildi. Tüm baskılara, gözdağı ve kriminalize etme çabalarına rağmen şeffaflık taleplerimizden vazgeçmedik. Bununla birlikte iktidarın unuttuğu önemli bir nokta vardı ki; “Gerçeklerin er ya da geç, ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” . Yaşadığımız süreç haklı olduğumuzu ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı. Tüm yükün sağlık çalışanlarına bırakıldığını belirten Lütfi Çamlı, ”Sağlık çalışanları, özverili çalışmalarına karşılık, salgının başlangıcından itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından yeterince korunamamaları, ve yine iktidarın salgını yönetmedeki başarısızlıkları sonucunda Türkiye’de 150.000’den fazla sağlık çalışanının hastalıktan etkilendiği, şimdilik 385 sağlık çalışanının yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Haksızlıkların, eşitsizlik ve adaletsizliğin derinleştiği bu dönemde insanlarımızı kaybederken, sağlık emekçileri yaşatma çabasını canlarıyla ödedi” dedi.

‘14 MART’A ÇOK BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜ VE ÖFKE İLE GİRİYORUZ’

Lütfi Çamlı, salgını yönetmedeki becerisizlik sonucu tablonun giderek daha da ağırlaştığını, siyaset ve ekonominin, insan yaşamının ve bilimin önüne geçtiğini belirtti. Çamlı,” Siyasal iktidar ise duyarlılığını, salgını değil algıyı yöneterek, vatandaşa kısıtlama getirirken, ‘’lebaleb’’ parti kongreleriyle gösterdi. Ağır çalışma koşulları sağlık çalışanlarında tükenmişlik sendromu yaratmıştır. Binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtan sağlık çalışanları olarak önlenebilir nedenlerle yaşamını yitiren tüm meslektaşlarımızın ve yurttaşların acısını yüreğimizde hissederek bu 14 Marta çok büyük üzüntü ve öfke ile girmekteyiz” şeklinde konuştu. Sağlık emekçilerinin, sözleşmeler, uzun çalışma saatleri, izin, emeklilik ve istifa haklarının ellerinden alındığını söyleyen Çamlı,”AKP hükümetleri döneminde, özlük haklarımızda önemli kayıplar yaşanmıştır. Bugün, kamudakiler de dahil olmak üzere sağlık emekçileri iş, gelir, gelecek güvencesinden yoksun hale getirilmişlerdir. Küresel salgın sürecinde sağlık emekçilerine “Hakkınız ödenmez” diyenler, o hakkı ölümlerle, hastalıkla, bizleri tükenmişlikle baş başa bırakarak ödettiler” ifadelerini kullandı.

‘TOPLUM SAĞLIĞI İÇİN, MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’

14 Mart’a dair taleplerini de dile getiren Başkan Çamlı,”COVID-19 meslek hastalığıdır, önerdiğimiz yasa tasarısı kabul edilsin. Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. Şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışabilmek için yeni ve etkili bir “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın. Emekliliğimize de yansıyacak temel ücret ile ekonomik ve özlük haklarımız iyileştirilsin. Her anlamda kapsam dışı bırakılan serbest çalışan hekimlerinde özlük hakları ve emekliliğe yönelik iyileştirmelerden yararlanması sağlansın. Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin. Liyakatsiz atamalar, tip sözleşme dayatmaları, tıp eğitimini niteliksizleştiren, altyapısı uygun olmayan tıp ve diş fakültelerinin açılması durdurulsun” dedi.