Artan maliyetler ve teşvikler ile desteklerin azlığı Türkiye’de üretimi durma noktasına getirirken çiftçiler seslerini duyurmak için çabalamaya devam ediyor. Gelir gider dengesini yakalayamayan çiftçiler taban fiyat uygulamalarına takılırken birçok çiftçi de özel firmaların inisiyatifine kalmış durumda.
Manisa ili Turgutlu ilçesinde aile boyu domates yetiştiriciliği yapan Başboğa ailesi, bölge çiftçilerinin firmaların uyguladığı fiyat politikasının altında ezildiğini söyledi. Bölge tarımının bitmek üzere olduğunun altını çizen çiftçi aile, devlet yetkililerine denetim çağrısında bulundu.
Cemil Başboğa: “Bu çocuğun arkamdan gelmesi için para kazanması lazım”
Çiftçilikte gelirlerin maliyetleri karşılamadığını belirten Cemil Başboğa, tarımda devamlılık için koşulların değişmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Bizim sorunumuz fabrikalarla. Fabrikalar sonbaharda taahhüt yapın diye bize teklifte bulunuyorlar. 3 bin 200 liraya fiyat dayattılar. Ben taahhüt yapmadım. Fidenin tanesini 2 liradan, gübrenin çuvalı tüccarlarda bin lirayken bize bin 600-bin 700 lira dayattılar. O nedenle ben taahhüt yapmadım, serbest ektim. Mülkiyet benim değil. Başkalarından tuttuğumuz arazileri ektik. Şu anda 140-150 dönüm domates ekimimiz var. Bu mal erişmiş, fabrikacılar toplamaya gelmiş. Bize kilosuna 2,5 lira fiyat teklif ediyorlar. Zaten fidenin tanesi 2 lira. Bu fidenin her bir kökünün verdiği tonaj 2 ya da 2,5 kilo. Sen sadece verdiğim fidanın parasının iki lirasını bana veriyorsun. Bunun gübresi, damlaması, elektriği nerede? Geçen ay 86 bin lira elektrik parası ödedim. Zamlandı elektrik, şimdi bize katmerli gelecek bu fiyat.
Şu anda tarlada domatesi yetiştirmemizin bize 3 bin 200- 3 bin 300 lira maliyeti var bize. Sen bana 2,5 teklif edersen ben bin 200 lira zarar edersem çocuklarımı neyle geçindireceğim? Ben bu çocuğuma 5 bin lira para veremiyorum. Bu çocuğun arkamdan gelmesi için para kazanması lazım. Eğer para kazanmazsa ülkede tarım biter. Biz bir tarım ülkesiyiz. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti geri gelmediği sürece biz sömürülmeye mahkumuz.”
“Çiftçinin boynunu kırmayın”
Özel firmaların alımlarında devletin denetleyici olması gerektiğinin altını çizen Cemil Başboğa, şu ifadeleri kullandı:
“Benim talebim devlete haykırmak. Zenginleri denetlemeye almak. Çiftçinin malını yağmalamayın, çiftçinin boynunu kırmayın. Şu an esnaf, devlet çiftçinin malını yağmalıyor. Bütün yükü esnafın üstüne yıkmışlar. Ben ilacı, gübreyi esnaftan alıyorum. Nedir bizim boynumuza vuruyorlar?”
“Değil domates darı bile ekemem”
Koşulların değişmemesi durumunda gelecek ekim yapmayacağını söyleyen Cemil Başboğa şunları kaydetti:
“Değil domates darı bile ekemem. Ekme olanağım yok. Devletin buna alt tabakadan başlaması lazım. Halk pazarda haykırıyor. Pazarda haykırmayacak. Ovaya inecek tarlada haykıracak. Tarlada haykırmadığımız sürece biz buna bir çözüm bulamayız.
Serdar Başboğa: “Devletimizin bu konuya el atması lazım”
Firmaların alımlarda çiftçiyi yoksulluğa mahkum ederken büyük karlar elde ettiğini rakamsal değerlerle açıklayan Cemil Başboğa’nın oğlu Serdar Başboğa, şunları söyledi:
“Babamın yanında çiftçilik yapıyorum. Aynı zamanda üniversite okudum. İşin lojistiğini, ticaretini eğitim olarak aldım. Üretici olduğumuz kadar işin sanayi tarafına da hakimiz. Fabrikacılar 800 gram salçayı 2 dolara satıyorlar hem iç hem de dış pazarda. Oysa ki bizde bir kilonun fiyatını 2 lira olarak belirliyorlar. Bu bizi öldürüyor. Biz dönüm başı, toplamayı da katarsak 35 bin lira masraf ediyoruz. 10 ton alacaksın ki 35 bin lirayı kurtarasın. Sonrasında da sana kar kalsın. Bunlar 2 dolara 800 gram salçayı sattıkları için 5 kilo domatesten 800 gram çıkıyor. Bir kilo domatesi 2 liraya alıyorlar. 2 dolar nerede, 2 lira nerede? Biz burada ölüme terk edilmiş durumdayız. Devletimizin bu konuya el atması lazım. Şu anda tamamıyla fason çalışanlar, fabrikacılar el birliğiyle devletleşmiş durumdalar. Bu duruma kesinlikle el atılması lazım. Yoksa halk ayaklanacaktır.”
“Fakir bizden ekmek yiyor, zengini daha da zengin ediyoruz”
Devletin taban fiyat uygulaması yapması gerektiğini belirten Serdar Başboğa, şöyle konuştu:
“Devlet bize taban fiyat uygulaması yapmıyor. Tamamı şu an özel iş adamlarının elinde Bizim burada günlük yevmiyeler bin lira. Yer kendinin olacak. Bin lira dikime, bin lira çapaya, bin lira ikinci çapaya, bin lira da ot köklemesine gitti. 4 bin lira. 10 bin lira da toplamasına gidiyor. Damlaması, gübresi, ilacı, elektriği, mazotu, yer sürümü… Bunların hepsini dahil ettiğimizde 35 bine tekabül ediyor. Fakir bizden ekmek yiyor, zengini daha da zengin ediyoruz. Biz ortada açız.”
“Ben de yurt dışına kaçmayı düşünüyorum”
Geçimini sağlayamaması durumunda yurt dışına yerleşenler furyasına katılacağını belirten Serdar Başboğa, şu ifadeleri kullandı:
“Kesinlikle böyle bir şey söz konusu olamaz. Ben de yurt dışına kaçmayı düşünüyorum. Fabrikaya gidiyorum. Ağzımla kuş tutuyorum. Ama verdiği maaş asgari ücret. Ben bu sebeple babamın yanına attım kendimi. Baktım olmuyor Avrupa, Amerika benden değerlensin. Böyle milyonlar var, tek ben değilim. Herkes göçmüş durumda. Atatürk ilke ve inkılaplarını çağımıza uygularsak her şeyin refaha ulaşacağını düşünüyorum.”
Murat Başboğa: “İnsanın içi yanıyor, emeği yanıyor”
Çiftçinin bitme noktasına geldiğini belirten oğul Murat Başboğa, şunları kaydetti:
“Bitik durumdayız şu an. Biz hep birlikte vatana e millete hayırlı insanlar olmaya çalıştık. Her sene, bir sene… Ama bu sene gerçekten çiftçilik bitti. Fabrikacı, yurt dışına ihraç ediyor bu malı. Dört kiloda bir kilo yani 10 lira kendine mal ediyor. 50 bin lira kar ediyor. Onun kazandığı parada bizim gözümüz yok. Bizi düşünmeleri lazım. Onları geçtim devlet büyüklerinin bizi düşünmesi lazım. Devlet büyüklerinin bir ‘dur’ demesi lazım artık onlara. Şu an yerde çürüyor. İnsanın içi yanıyor, emeği yanıyor. Konuşacak durumda değiliz. Maliyetler çok yüksek. Bize 3,5 liraya mal olan bir domatesi 2,5 liraya mal ediyor bize.”