Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün partisinin grup toplantısında konuştu. Sözlerine Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı Recai Kutan’ı anarak başlayan Erdoğan, 6-8 Ekim olaylarının 10.yıl dönümnü olduğunu hatırlatarak, "Kobani bahanesiyle kışkırtılan bu menfur olaylarda 2 emniyet görevlimiz şehit oldu. 35 kişi hayatını kaybetti, 761 insanımız yaralandı. Bugün malum çevreler tarafından hala demokratik bir eylem gibi lanse edilen olaylar sonucunda çok sayıda ev, iş yeri ve birçok bina zarar gördü. 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşlarına yapılan canilikleri üzerinden 100 yıl geçse bile unutamayız. 6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar bağımsız Türk mahkemeleri önünde hesabını vermiştir. Hak ettikleri cezalara çarptırılmışlardır. Demokratik siyasette, şiddete ve teröre asla yer olmadığını herkesin anlaması gerekiyor. Bir elinde silah tutarak siyaset yapılmaz. Sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla yer yok. Kobani Olayları’nın hukuki açıdan hesabı sorulmuştur" diye konuştu.

MHP Genel Başkanı'nın Devlet Bahçeli'nin DEM Parti'yle Meclis'in açılış töreninde tokalaşmasını takdir eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Bahçeli'nin yaptığı açıklamalar, 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli"

"Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir söylem görmeyi istiyoruz. Bölgemizin de içinde olduğu atmosferi düşünerek daha fazla konuşmaya, uzlaşıya, diyalog zeminini daha fazla genişletmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Milletin faydasına olacak hiçbir konuda diyalogdan kaçınmayız. Cumhur İttifakı olarak yeni dönemde ülkemizin meselelerini mümkün olan en geniş mutabakatla çözmeyi arzu ediyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin yaptığı açıklamaları 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz. Beklentimiz, hiçbir ayrım yapmadan Meclis’teki tüm siyasi partilerin de bu anlayış içinde hareket etmeleridir."

Erdoğan, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin şöyle konuştu:

"İsrail’in 7 Ekim’den beri Gazze, Batı Şeria ve son olarak Lübnan’da gerçekleştirdiği katliamlarda 50 bin kardeşimiz şehit edildi. Gazze ve Lübnan’da insanlar yerlerinden edildi.  Gün geçtikçe savaşın maddi ve manevi faturası kabarıyor. Savaşın bölgemizdeki diğer ülkelere yayılma tehlikesi büyüyor. Hemen her gün yeni bir eşiğin aşıldığı bu gerilimi çok yakından takip ediyoruz. Devletimizin ve milletimizin güvenliği için tüm tedbirleri alıyoruz. Ülkemizi şimdiye kadar bölgesel gerilimlerden uzak tuttuk. Netanyahu ve cinayet şebekesi ham hayaller görmekte, çok tehlikeli bir maceraya atılmaktadır. Türkiye, ne yapılmak istendiğinin gayet farkındadır. Nihai hedefin neresi olduğunu da görebiliyoruz.

"CHP Genel Başkanı ucuz polemik peşinde koşuyor"

Dün Dışişleri ve Savunma Bakanlarımız Meclis’in kapalı oturumunda milletvekillerine detaylı bilgi verdi. Her iki bakanımız da idrak kapıları açık olanlar için fotoğrafı tüm netliğiyle ortaya koydu. Toplantı sonrası CHP Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamaları esefle karşıladık. Tüm bölgemiz bir ateş çemberinden geçiyor. Ama CHP Genel Başkanı ucuz polemik peşinde koşuyor. Sayın Özel’den ülke güvenliğine dair meselelerde daha olgun bir tavır beklerdik. Biz Türkiye’nin güvenliğinden ne olursa olsun kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Bölgemiz ve topraklarımız üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade etmeyeceğiz. Gazze soykrıımının faili İsrail’dir. Ama bu vahşet batılı ülke yönetimlerinin güçlü desteğiyle işlenmektedir. Sahne önünde ateşkesten bahsedenler sahne arkasında israil’e her türlü silah, mühimmat ve istihbarat desteği vermeye devam ediyor. Amerika böyle. Almanya, tüm batı ülkeleri böyle. Hepsi birbirinin aynı, al birini, vur diğerine.”

Erdoğan, grup toplantısında son bir yılda Gazze’de yaşanan soykırımı anlatan ve Türkiye’nin Gazze için yaptıklarını da içeren videoyu milletvekillerine izletti.

Erdoğan, son dönemde yaşanan cinayetlerin adaletin tecellisi konusunda vatandaşı tereddüte düşürdüğünü belirterek şunları söyledi:

"Bir toplumun huzurlu ve mutlu bir şekilde varlığını sürdürebilmesinin en başta gelen şartı; devletin her bireyin güven, adalet ve ekonomik refah ihtiyacını karşılayabilmesidir.  Cumhuriyet tarihi boyunca da kimi dönemlerdeki sıkıntılı uygulamalara rağmen Demokrat Parti iktidarıyla birlikte bu ilkeler daima gözetilmiştir. Bizim dönemimizde de bu başlıkların hayata geçirilmesinde kimi eksikler hatta yanlışlar yaşanmış olabilir. Ancak üç husustaki samimiyetimizi ve sözümüze bağlılığımızı kimse sorgulayamaz. Rakiplerimize göre daima birkaç adım öndeyiz. Milletimizin beklentilerine cevap üretme irademiz halen çok güçlü.

“Son dönemde yaşanan kimi cinayetler milletimizin kendini güvende hissetme konusunda tereddüte düşmesine sebebiyet verdi”

Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve müessif hadiseler, üzülerek görüyoruz ki milletimizin kendini güvende hissetme ve adaletin tecellisi konusunda tereddüte düşmesine sebebiyet vermiştir. 2018 yılından beri küresel, siyasi gerilimlerin, salgının yol açtığı krizlerin ve bölgemizde süregelen çatışmaların etkisiyle yaşadığı ekonomik sıkıntılar da bu tablonun bir parçasıdır. Milletin ülkeyi yönetme sorumluluğu yüklediği Cumhurbaşkanı olarak, kabinesiyle, Meclis grubuyla, parti yönetimiyle karşımızdaki bu fotoğrafı doğru okumak ve gereken tedbirleri almak en başta gelen vazifemiz. Uyguladığımız programıyla, altı yılın birikimi olan sıkıntıları çözme yolunda önemli mesafe kat ettik. Sene başından itibaren rahatlama, insanımızın günlük hayatına da net bir biçimde yansımaya başlayacaktır."

Erdoğan, polis memuru Şeyda Yılmaz'ın suç kaydı olan bir şahıs tarafından katledilmesine ve Semih Çelik adlı failin Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner'i katletmesine değinerek infaz yasasında yapılacak düzenlemeleri şöyle anlattı:

"Onlarca suç kaydı olan kriminal tiplerin ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor"

"Son dönemde ardı ardına gelen bir polis memurumuzun şehit edilmesinden genç kızlarımızın vahşice katledilmelerine kadar bir dizi hadise milletimizde haklı bir tepkiye yol açmıştır. Onlarca suç kaydı olan kriminal tiplerin ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. MYK toplantımızda bu olayları değerlendirdik. Milletimizin sesine kulak vererek, bazı önemli adımlar atma kararı aldık. İnsanlarımızın sokakta, evinde, iş yerinde hiçbir endişe duymadan, hayatını güvenle sürdürülebilmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız. Emniyet teşkilatımız içinde bir zafiyet varsa neşteri vurup bunu gidereceğiz. Adalet sistemimizde tıkanıklık, yanlışlık varsa neşteri vurup onu da çözüme kavuşturacağız. Medyada ve sosyal medyada suça özendirmede, suçu teşvik etmede sorun varsa gerekli müdahalede bulunacağız. Suçu önlemeden, suçla ve suçlularla mücadeleye, yargılamalardan infaz ve ıslah sistemimizde nerede boşluk varsa mutlaka hal yoluna koyacağız.

"5 suç kaydı olan birinin diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden yeni suçlar işleme eğilimi dikkate alınarak tutuklu yargılanabilmesinin önü açılacak"

Bu sorunların çözümü için bir dizi düzenlemeye ihtiyaç bulunuyor. Çok sayıda suç kaydı olan kişilerin, bu eğilimlerinin yargılama safhasında görülebilmesini ve dikkate alınmasını sağlayacağız. Mevcut durumda, seri suç işleyen kişilerle ilgili açılan onlarca dava olmasına rağmen, bunlar sonuçlanmadan kayıtlarda gözükmüyor. İlk derece mahkemesi, istinaf, Yargıtay derken bir cezanın kesinleşmesi 5 yıla hatta 7 yıla kadar uzayabiliyor. Bu süreçte, suçlu kişi yeni işlediği cürümlerde herhangi bir sabıka kaydı olmadığı için tutuklama olmadan yargılanabiliyor. Suçu geçim kaynağı haline getirenler ile suçta kibirlenenlerin sistemin bu yönünü istismar ettiklerini görüyoruz. Bu çarpıklığı düzeltmek için iki önemli adım atmayı planlıyoruz. Birincisi, kurumsal düzenlemeye; ikincisi seri suç işleyenlerin tutuklanabilmesi uygulamasının kolaylaştırılmasına yöneliktir. Yargı erkini güçlendirmek amacıyla Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir birim farklı mahkemelerde görülen davaları, düzenlenen iddianameleri hatta emniyet kayıtlarını toparlayarak bunlarla ilgili gerekli incelemeleri yaptıktan sonra savcılarımızın ve hakimlerimizin dikkatine sunacak. Mesela; 5 suç kaydı olan birinin diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden yeni suçlar işleme eğilimi dikkate alınarak tutuklu yargılanabilmesinin önü açılacak. Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı bir şekilde belirlenecek. Bu husus, toplum vicdanını yaralayan belirli suçlar için geçerli olacak.

"Alınan cezanın yüzde 10’u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacak"

Toplumda infiale neden olan bir diğer husus ise pratikte 5 yıldan hatta 6 yıldan az ceza alanların hiç cezaevine girmeden hayatını sürdürebilmesidir. Bu durumun önüne geçmek için belirli suçlarda infaz hükümlerinin… Mesela alınan cezanın yüzde 10’u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacak. Örneğin, 3 yıl ceza almış bir kişi yaklaşık 3,5 ay cezaevinde kalmadan serbest kalmasıyla neticelenecek hükümlerden yararlanamayacaktır. Böylece, suç işlemeye teşebbüs edecek kişilerin cezaevine gireceğini bilerek kendini kontrol etmesi sağlanacak, pervasızca etrafa saldırmasının önüne geçilecek."

Erdoğan, RTÜK'ün toplumsal olaylarda medyayı daha hassas takip etmesi gerektiğine değinerek şöyle konuştu:

"Medya organlarımız, son derece sorunlu bir yayın politikası izlemeye başladı"

"Burada artık iyice kontrolden çıkan bir riske de dikkat çekmek istiyorum. Son dönemde medya organlarımız, reyting kaygısıyla, basın ilkelerini umursamayan son derece sorunlu bir yayın politikası izlemeye başladı. İfade tutanaklarından, polis kayıtlarına, kaynağı belirsiz iddialardan, önü sonu belli olmayan videolara kadar her türlü bilgi, belge ekranlarda çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Haber ve tartışma programlarının saatlerce konusu oluyor. Cinayet vakaları, insanımızın ailecek televizyon izlediği saatlerde en ince detayına kadar anlatılıyor. Bu tür olaylarda meselenin ‘sosyal öğrenme’ boyutu göz ardı ediliyor. Bunu kabul etmemiz söz konusu olamaz. Basınımız, medyamız elbette özgür olmalı. Ama bu toplumsal olaylarda sorumlu yayıncılık yapmaya mani değil. RTÜK, bu konuları daha hassas takip etmeli. Her ne sebeple ortaya çıkarsa çıksın, cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını gidermek boynumuzun borcudur. Yapacağımız bu düzenlemelere muhalefetin de destek vereceğini ümit ediyorum."

Erdoğan, kadın haklarına ve kadına şiddete ilişkin şunları söyledi:

"AKP'ye ‘Kadınları eşit görmüyor’ iftirası atmak CHP Genel Başkanı’nın hakkı da haddi de değil"

"Biz uzlaşı için, Türkiye’nin meselelerini çözmek için el uzattıkça maalesef muhalefet eski kutuplaştırma siyasetinde ısrarcı davranıyor. Muhalefetin kodlarına kadar işlemiş bu çarpık bakış açısının değişmesi en büyük temennimiz. Kadına şiddet meselesi bu konunun en çarpıcı örneği. Biz kadınlara haklarının teslim edilmesi konusuna siyaset üstü baktık. Kadın politikalarında her zaman en iyi olanı hayata geçirmeye çalıştık. Kadın hakları konusunda bize ders verecek hiçbir muhalefet partisi yoktur. Kadının statüsünün güçlendirilmesinde elimize su dökecek kimse de yoktur. Kadına şiddetle mücadele noktasında, ülkemize çağ atlatan kadro yine biziz. Kimse kusura bakmasın ama AK Parti’ye ‘Kadınları eşit görmüyor’ iftirası atmak CHP Genel Başkanı’nın hakkı da haddi de değil.

Erdoğan’dan Özel’e: “Rakı reklamı yapmaktan vazgeç”

Kadına şiddet uygulayan müptezellerin üçte biri ya alkol ya madde bağımlısıydı. Kadını, çocuğu, aileyi mahveden evdeki şiddetin sebeplerinin en başında alkol geliyor. Alkol kullanımıyla mücadele, kadına yönelik şiddetle mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. CHP Genel Başkanı Sayın Özel’e şunu tavsiye ediyorum. Kadına yönelik şiddetle mücadeleye kendi tabirinle ‘iki eli havada’ katkı sunmak istiyorsan öncelikle rakı reklamı yapmaktan vazgeç. Sonra gel, hükümetimizin mücadelesine destek ol. 

“6284 sayılı kanun şimdiye kadar yapılmış en büyük devrimdir” 

2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile kararlılığımızı ortaya koyduk. Bu kanun, ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede şimdiye kadar yapılmış en büyük devrimdir, tarihi bir kazanımdır.

"İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizin kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye en ufak bir menfi etkisi olmadı"

2023 yılında bir düzenlemeyle, boşanmış eşe karşı işlenen şiddetin cezası tıpkı nikahlı eşe karşı işlenen şiddet seviyesinde arttırıldı. Bu düzenleme, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizden sonra yapılmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizin kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye en ufak bir menfi etkisi olmamıştır. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin çelikten kalkanı içerisinde sıkıntılı ifadeler bulunan söz konusu sözleşme değil, 6284 sayılı kanundur. Bu konuda yürütülen propagandanın en küçük bir temeli, en küçük bir dayanağı ve haklılık payı yoktur. Kadına ve çocuğa yönelik şiddette şiddette zafiyet görüntüsüne asla izin vermeyeceğiz. Kadınlarımızdan gönüllerini ferah tutmalarını istiyorum.”

Kaynak: ANKA