200 yeni özel halk otobüsü hizmete alım töreni, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun katılımıyla, İETT İkitelli Garajı’nda düzenlendi. Törende gündeme dair açıklamalarda bulunan İmamoğlu,"Yeni sistemler, yeni ulaşım araçları, metrobüste çok önemli bir araç modelini, 450 civarında yolcuyu aynı anda taşıyacak bir araç modelini deniyor. Hidrojen kaynaklı yakıt sistemiyle aracın, hayatımıza girmesiyle ilgili çalışmalar sürüyor. Niye? Daha çevreci, daha konforlu bir ulaşıma erişelim diye. Geçmişte İstanbul'da iki renk otobüs vardı. Yani tek başına sarı değildi. Bir de özel halk otobüslerinin kendi rengi vardı. Biz, bu konuyu tartıştık. Ve ücretleme konusunda kar eden, zarar eden, baş başa olan ve bunun kavgasını yaşayan, birbiri arasında husumet besleyen işletmeciler vardı. Bunu gidermemiz gerekiyordu ve bunu sistemde toplamak için arkadaşlarımla aylarca çalıştık. Adaletli bir sistem kurma çabası içerisinde olduk. Risk aldık." dedi.
“Manşetleri de ‘Ekrem’ diye atıyorlar…”
Daha önce farklı renkte olunca, kaza yapılınca, ‘Özel halk otobüsleri yaptı’ diye manşet atan gazeteler, şimdi kaza olduğu zaman, ‘İETT şöyle İETT böyle…’ Bunu derken, arkadaş, özel halk otobüsü de bizim İETT de bizim. Biz sorumluluktan kaçacak değiliz. Bizim böyle bir dünyamız yok. Özel halk otobüsünün şoförü de benim şoförüm, İETT'nin şoförü de benim şoförüm. Onun da sağlığı benim sağlığımı ilgilendiriyor, diğerinin de. O bakımdan meseleyi bütünleştirme çabası içerisindeyken, her gün yanlı basında İETT'yi, tabiri caizse yalan ve uydurma haberlerle, yalan ve uydurma istatistiklerle yerle bir etmeye çalışan bir akıl, aynı şeyi metroya yapıyor, aynı şeyi metrobüse yapıyor. Manşetleri de ‘Ekrem’ diye atıyorlar bu arada. ‘Ekrem.’ Ekrem bu arada çok güzel bir isimdir yani. Gururla taşıyorum. Büyük dedemin bana emaneti. Peygamberimizin çok özel isimlerinden birisi. Taşımaktan da onur duyuyorum. Ekrem'in anlamı mertliktir, cömertliktir. Bunu da taşımaya özenle gayret ediyorum. Benim ismimi anan bir kısım insanın bolca ismimi anmasını da diliyorum. Kulaklarında çınlasın gece-gündüz.
Sübvanse rakamımız 70 milyar
Bu otobüslerimizin sarıya boyanmasını ben istedim. Gayet de memnunum. Niye memnunum? Birlikte hizmet ediyoruz. Özel halk otobüsünün eksiği varsa, kapatacak. Eksiği varsa, tamamlayacak. Hatası varsa, düzeltecek. Ne dedi Göksel Başkan; 100 yıl. Hep beraber çalışacağız. Birlikte ayağa kalkacağız. O bakımdan evet, bu riski aldık ama doğru bir iş yaptık. ‘Yahu bizi ilgilendirmez, orada bir kaza oldu ama o yüzden halk otobüslerinin işi, Göksel suçlu.’ Böyle bir şey denebilir mi? Suçlu diye bir şey yok. Hata hepimizin. Çalışacağız, onu aza indireceğiz. Sorumluluk aldık kardeşim. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları sorumluluk aldılar. Sağ olsun özel otobüsleri de bu sorumluluğun değerli bir parçası oldular. Kol kola, omuz omuza yürümeye devam edeceğiz. Bugün İstanbul'da 3 bin 20 adet özel halk otobüsü var. Bu uygulamalar ve bu çalışmalar da sürüyor. Ama toplu taşımanın en büyük sorunu otobüs kısmında, şu an itibariyle 2025 yılında ulaşımı sübvanse etme rakamımız, neredeyse 70 milyara doğru gidiyor. 70 milyar lira. Bu rakam öylesine verilmiş bir rakam değil yani, çılgın bir rakam.
“Yata, kata vergi muafiyeti var, ulaşıma yok”
Peki niye? Biraz dönüp bunları sorgulayalım. Yani otobüs alıyorsunuz, bu bir toplu taşıma hizmeti, yani bu toplu taşıma hizmetini desteklemeli devletimiz. Devletimiz, bazı kararlar alarak, bunları yüreklendirmeli. Çünkü toplu taşıma, bir yaşamın ana damarı, can damarı. Öyle uyduruk kaydırık işlerde muafiyetler var ki, gülersiniz. Yattan kata, her yere. Ama otobüse sıra gelince, ÖTV sonuna kadar alınıyor, KDV sonuna kadar alınıyor. Aynı şey akaryakıtta. Yıllardır söylüyoruz; bunu destekleyin. Bu böyle işlemiyor, yürümüyor. Bakın, birincisi; devletimizin kurum ve kuruluşları, bakanlıkları, bütün uyarılarımıza rağmen ama İBB olarak ama İETT olarak ama TBB üzerinden yaptığımız, ‘Bu mutlaka böyle olmalı’ uyarılarımıza rağmen, tek bir adım atılmamıştır. Ve daha zor bir şey var. Bu adım atılmazken, gerçekten bu tekeri döndürmek artık kolay değil. Bakın ne dedi Genel Müdürümüz? Ki bunu en iyi sizler biliyorsunuz, otobüs işinde olanlar. ‘100 bin Euro’luk bir araba, 300 bin Euro oldu. 6 senede. Yani 60 senede değil ha, 6 senede. Bakın; yakıta gelen zam, 6 senede yüzde 1200-1300 ama bilete yaptığınız zam yüzde 650. Niye?
“Her ay 5-6 milyar civarında sübvansiyon ödüyoruz”
Dönem dönem zam yapmadılar, ‘Siz çile çekin’ dediler. Enflasyon, maliyet artışları… 2 sene bize zam yaptırmadılar. Meclis’te çoğunluğumuz yoktu. Biliyorsunuz değil mi? UKOME'yi de biliyorsunuz. UKOME'yi de elimizden aldılar. Ben, zam yapmaktan mutlu olur muyum? Olmam. Ama ülkenin ekonomisini kötü yönetiyor, maliyetler tavan yapıyor. Yani şöyle diyelim; 100 liralık mazot, olmuş 1600 lira. Artışı ifade etmeye çalışıyorum. Bu kadar büyümüş bir fiyat farkı. Aynı şekilde bakım, aynı şekilde atölyede yaptırıyorsunuz işlerinizi, nasıl katbekat arttığı ortada. Bu artışlara rağmen, bilet rakamlarımız düştü. Peki ne oldu? Bizim ulaşımdaki masrafımız 100 lira. Öyle kabul edelim. Ulaşımdaki masrafımız 100 lira. Siz, bunun bize 30 lirasını ödeyebiliyorsunuz, 70 lirasını İBB bütçesinden oraya aktarıyoruz. Her ay 5 milyar, 6 milyar civarında sübvansiyon rakamı ödüyoruz. Bütün ulaşımdan bahsediyorum. Bunun içinde özel halk otobüsü de var, İETT'de var, Şehir Hatları da var, Metro da var. Şimdi peki biz göreve geldiğimizde neydi? Maliyeti 100 liraydı. Biletlerden 70 lirası geliyordu. Yani bilet daha pahalı, ulaşım masrafları daha ucuzdu. Şimdi, 100 liranın 30 lirası geliyor, 70 lirası bütçeden gidiyor. Bu sürdürülebilir bir yöntem, sistem değil.
İktidara dayanışma çağrısı: ÖTV'yi kaldır!
Onun için diyoruz ki; bu zor günlerde dayanışma mı? ÖTV'yi kaldır. Yahu mazottan indir, indirim yap. Bakın bunu ABD bile yapıyor. ABD bile, sübvansiyonu nasıl yapıyor? Devletin ana kasasından yapıyor. Hollanda'sından İngiltere'ye, birçok ülkede bu ve buna benzer desteklerle toplu taşımanın rehabilitasyonu ve iyileşmesi için bu tür hamleler yapılırken, Türkiye'ye gelince, bunlar duymazdan geliniyor. Bakın; Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2023… Sadece o günden bugüne, mazotun litre fiyatı 19 lirayken, sadece 9 ay içinde 42 liraya ulaştı. Bugün ise, 46 lira. 2,5 kat arttı. Ne zamandan bugüne? 2023’ün mayısından bugüne. Yani daha iki yılı dolmadı; 2,5 kat. Efendim, enflasyon onlara göre yüzde 25-30’muş. Yahu enflasyon, özel halk otobüsünün işletmecisine göre, yüzde 100 kardeşim. Sen istediğin kadar yüzde 25 de, 30 de. Değil. Ben söylüyorum işte burada. Yüzde 142 arttı. Peki aynı oranda bilet fiyatını arttırabiliyor musun? Artıramıyorsun. Artıramazsın. Vatandaş zaten yoksulluktan beli bükülmüş. Peki nasıl dayanışma olacak? Hiçbir dayanışma yok.
“1 litre yakıt alırken ödenen vergi miktarı yüzde 40”
Kamu kurumu olan İETT, 154 yıllık İETT; ÖTV'yi, KDV'yi tam ödüyor. Ama yatta, katta onların hiçbiri yok. Böyle bir şey olabilir mi? Milletimizi taşıyoruz. Kimi? 65 yaş üstündeki emeklimizi ücretsiz taşıyoruz. Öğrencilerimizi maksimum indirimli taşıyoruz. Birçok ücretsiz katkı sunduğumuz, şehit ailelerinden birçok insana kadar, katkı sunduğumuz insanlarımız var. Bu bağlamda bugün İETT'nin 1 litre yakıt alırken ödediği vergi miktarı yüzde 40. Yüzde 40’ı vergiye gidiyor. İETT’nin bir yılda sadece akaryakıt alımı için ödediği vergi 5 milyar lira. Ödediğimiz vergi. 5 milyar. İnsanları taşımak için 5 milyar lira sadece ödediğimiz vergi. Sadece ÖTV ve KDV'yle, yılda ödediğimiz vergiyle, biz 650 otobüs alırız. Yani 3 yılda, 4 yılda, otobüslerimizin tamamını neredeyse yeniler İETT. 3 yılda, 4 yılda. Yazık değil mi? Böyle kaliteli bir ulaşımı sağlamak, kamu hizmetidir. O bakımdan biz, her şeyi iyi yapmak için büyük gayret, büyük zorluk çekiyoruz. Bunu tarih yazacak. Bakın; sizin tekeriniz dönsün diye, gelirimizin yarı yarıya azaldığı pandemide bile, biz buradan, özel halk otobüsleri dahil, bütün ulaşımcılara kaynak aktardık, bütün Türkiye'den beni arayıp kızan arkadaşlarım oldu. ‘Yahu biz burada ödeyemiyoruz, sen nereden çıkardın bu işi?’ İstanbul farklı bir yer. Teker dönmeli. Bir başka yerde dönmeyebilir ama İstanbul'da dönmek zorunda.
"6 yıldır Ekrem'le yatıp, Ekrem'le kalkmak; Allah yardımcısı olsun"
6 senedir bize yapılan zulmü, sıkıntıyı, kötülüğü, engellemeleri kitaba döksek, saraydaki kitaplığının dolapları dolar. 6 yıldır Ekrem'le yatıp, Ekrem'le kalkmak; Allah yardımcısı olsun. Dolayısıyla çözüm arayışımız devam ediyor. Özel halk otobüslerinin yanındayız. Sıkıntılarınızı biliyorum. Ben, ticaret adamıyım. Çek nedir, senet nedir? Bana göre benden iyi bilen yok. Ben, 36 yıllık Bağ-Kurluyum. Doğduğum gün, babamın tezgahında mal alışverişinin içinde kendimi buldum. 77’den beri, 6 yaşından beri ticaret tezgahını bilirim. Okuma-yazma bilmeden para üstü alıp, para üstü vermeyi bilen birisiyim. Ekmeğin nasıl kazanıldığını bilen birisiyim. Terazide tartmayı bilen birisiyim. Terazinin eşit olmasını iyi bilen birisiyim. Hatta baba tavsiyesi, büyük amca tavsiyesi; ‘Terazide malının üstüne biraz daha koy, müşteriye biraz daha fazla gitsin’ diyen bir esnaf terbiyesiyle büyümüş birisiyim.
“Tek bir imzayı Cumhurbaşkanlığı'ndan alamayalı tam 5 yıl oldu”
Elbette sıkıntılarımız var. ‘Bizim kasamızda var da sizin cebinize gelmiyor’ diye bir şey hiç düşünmeyin özel halk otobüsçü dostlarım. Olduğu an paylaşıyoruz. Olduğu an veriyoruz. Koca İstanbul tekerini döndürmek kolay değil. Gerçekten öyle. Ve bugünün yaşatılan ve kamunun da en fazla sıkıntı çektiği, ekonomik sıkıntıların en fazla etkilediği kurumların başında da İBB geliyor. Uzun vadeli, 10-12 yıl vadeli 300 tane otobüs alalım’ diyoruz. Parasını bulduk, kaynağını bulduk. 3 yıl ödemesiz. O zamanki faiz oranları da düşük. 300 tane otobüs alalım… Tek bir imzayı biz Cumhurbaşkanlığından alamayalı tam 5 yıl oldu, biliyor musunuz? 5 yıl. Sefaköy- Beylikdüzü metrosuna başlayacağız… Yahu bir imza. Bir imza. Kaynağı hazır, her şey hazır. 4 milyon insana sadece metrobüs çalışıyor. Metro başlayacak; bir imza. Küçükçekmece'si, Avcılar'ı, Beylikdüzü, Esenyurt, Büyükçekmece hepsi bundan faydalanacak. Bir imza 3 yıldır atılmıyor. Para istemiyoruz ha, imza istiyoruz; onay. Yani ne olacak? Yatırım planına alınacak. Bu ayıptır. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Ben bunları anlatıyorum ya, bunlar gerçek.
“Bu memleketin yaşadığı sıkıntıların, ana kaynağı; dertlerden, vatandaştan uzak kalma sorunudur”
Bu memleketin yaşadığı bütün zorlukların, sıkıntıların, ana kaynağı; dertlerden, vatandaştan uzak kalma sorunudur. Dertlerden, vatandaştan, çocuktan, gençten, kadından, emekliden, işsizden uzak bir yönetim olur iseniz; dertlenmezseniz, imzayı da atmazsınız, her şeyi güllük gülistanlık görürsünüz. Tek derdiniz ne olur biliyor musunuz o saatten sonra? Koltuğunuzu korumak. Ama kötü olan bir şey var. O koltuk senin değil ki. O koltuk, milletin. Millet nasıl verdiyse, çekip altından almayı da bilir. Bu kadar net. O bakımdan ben diyorum ki; görevimin son gününe kadar beni Allah bu memleketin, bu güzel şehrini insanlarına mahcup etmesin. Özal halk otobüsü işletmecilerine de mahcup etmesin. Onların şoförlerine de. Onların ayağına taş değmesin. Otobüsleri hayırlı uğurlu olsun. İnşallah bütün araçları yepyeni, gıcır gıcır olur. Bu ‘gıcır gıcırın’ ne anlama geldiğini bile unutmuştur orada dura dura. Şimdi tam da böyle halkın içinde, halkın arasında gıcır gıcır günlere, güzel günlere yol yürümemiz şart. Zor günleri omuz omuza aşacağız. Siz, bizim yanımızdasınız, biliyoruz. Çünkü biz başından beri sizi düşündük. Minibüsçüyü de düşündük, otobüsçüyü de düşündük, taksiciyi de düşündük. Hiçbirini birbirinden ayırt etmedik. Bundan sonra da etmeyeceğiz. Siz bizim yanımızda oldunuz, biz de sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz. Zorluklarımız olacak, bunları da aşacağız. Çaresizlik asla yok. Umut çok yüksek. Yolumuz açık olsun, yolunuz açık olsun, ayağınıza taş değmesin. İstanbullulara güler yüzünüzle, güzel yolculuklar sağlayın."
Konuşmaların ardından İmamoğlu ve beraberindeki heyet, İstanbullulara kazandırılan yeni otobüslerden birini, garaj sahasında deneyimledi.