Tahmini 20 yıl önce tanıştım spiritüel akımlarla…
Reiki ile mesela…
O zamandan beri bu tür inançlar her dileği ve ritüeli ‘bütünün hayrına olsun’ diye bitirmeyi öğretti bana.
Amin gibi bir şey yani… Mühür gibi…
Şunu söyleyeyim bütünün hayra yorulacak bir tarafı kalmadı artık.
Sadece bu ülkeye değil tüm dünyaya bir Deccal enerjisi çöktü. Hepimize geçmiş olsun.
Aman efendim lütfen rica ediyorum ve özellikle belirtiyorum ‘ülkemiz dışında’ söz ve güç sahibi olan ülkelerin başında ayrı bir manyak var.
Dünya hiç bu kadar hızlı bir yok oluşa doğru gitmemişti… O da bize denk geldi.
***
Akıl sağlığımızı nasıl koruyacağız diye düşünürken ben kendi yolumu buldum.
Haberleri izleme.
Sosyal medyayı takip etme.
Küçül.
Avuç kadar bir bahçen olduğuna şükret ve kendine yetecek kadar sebze meyve ek.
Suyumuz çok az kaldı. Tasarruflu harca.
Banka borçlarını bir an önce kapat çünkü bırak çalıştığın gazetenin akıbetini, emekli maaşın bile ödenmeyebilir.
O yüzden internetten gaza gelip abuk sabuk şeyler almayı bırak. Bence pilli şarap açacağına ihtiyacın yok.
Ama en önemlisi sağlığına dikkat et. Özel hastaneye verecek paran yok çünkü. Ve devlet hastanesinde annenin nasıl yanlış kararla kucağında can verdiğini unutma!
İnsan gibi ye iç, öküz gibi değil.
Karbonhidrat ve şeker zehirdir unutma ve protein ağırlıklı beslen!
Ya dur bu komik oldu… Hangi protein? Anca yeşil mercimek…
***
Ama bak hala bedava olan ve vergi istemedikleri bir şey var; yürümek!
Sabah kalk yürü… Serotonin salgılarsın. O da şimdilik bedava…
Köklerine dön mesela… Şaman köklerine.
Evinin önünde çam ağacı var, yürüyüş dönüşü sarıl ona…
Hayvan gibi vergi aldıkları mamalarla baktığın kedi köpek ve kirpileri besle…
Konuş onlarla, sarıl dertleş işte… Hayvanla dertleşme vergisi de yok hala…
***
Arkadaşın yok mu onlarla dertleş demezsiniz biliyorum.
Çünkü siz de biliyorsunuz artık kimsenin dert dinleyecek hali kalmadı…
Kimin kapısını çalsan senden beter.
Üç tarafındaki deniziyle, bereket fışkıran topraklarıyla, toprak altı madenleriyle fasfakir bir millet olduk.
Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Boşnak, Rum, Musevi iç içe yaşarken bırak bölgeyi, şehirlere düşman, mesafeli yaklaşıyoruz.
Oyuna gelmeyelim diye diye acaba eyalet sistemi mantıklı mı demeye başladık.
Manipülasyonun salağı olduk.
Kendi ülkemizde ne zaman azınlık olacağız onun hesabına düştük.
Önümüzde 29 Ekim var… Cumhuriyet Bayramı. Benim için en büyük bayram!
Yine koca bayrağımı asacağım evimin önündeki çam ağaçlarına.
Ama 2000 öncesini çok özlüyorum.
Birlik ve bütün hissettiğimiz, koca ülke topraklarının, cumhuriyetin, demokrasinin ayağımızın altından kaydığını düşünmediğimiz zamanları…
Kendi mabadımızı nasıl kurtaracağız ona bakalım paniğini yaşamadığımız, o güzel masum günleri…