Bazen yola düşmek yeter… “Varamasam da yolunda ölürüm” diyen karıncayla, “Yangını söndüremesem de safım belli olur” diye çenesinde su taşıyan karınca öz be öz meslek büyüğümüzdür bizim.
Yeni bir yol bulmak için öncelikle aramak gerekir. Neyi aradığın kadar, nasıl aradığın da mühim. Ama ilk adım, arayacaksın! Emek vereceksin. Brecht söylemişti yıllar önce, “Mücadele edenler yenilgiye uğrayabilir ama mücadele etmeyen çoktan yenilmiştir.”
“Ya bir yol bulacağız,
ya bir yol açacağız...”
Kartacalı efsanevi komutan Hannibal, Roma’yı fethe giderken böyle söylemişti. “Alp Dağları’nı aşamazsın,” demişlerdi, “...hele fillerle”. Hikâye hepimiz için tanıdık, kaç kez duyduk o “yapamazsın”ları, “olmaz”ları... Kim bilir kaç kez kendi kendimize söz verdik; “Bir yolunu bulacağız” diye.
- Yapamazsın!
- Yaparım.
- Olmaz.
- Oldururuz.
Yeni bir yol bulmak, yeni bir yol açmak için öncelikle aramak gerekir. Hannibal dönemin en ünlü matematikçilerine, bilim insanlarına başvurmuştu; askeri dehalarla çalışmıştı. Hele özgürlük ve değişim istiyorsan, aksi mümkün mü? Neyi aradığın kadar, nasıl aradığın da mühim. Ama ilk adım, arayacaksın! Emek vereceksin. Brecht söylemişti yıllar önce, “Mücadele edenler yenilgiye uğrayabilir, ama mücadele etmeyen çoktan yenilmiştir.”
Engeller çıkar, zorluklar çıkar, yol arkadaşları yarı yolda bırakır, dünya malına tamah eden olur, makama mevkiye tenezzül eden olur, olur da olur! Değişmeyen tek şey değişimin kendisi, eyvallah, ama kolay olmuyor bu işler...
*
Doğayı bilen biliyordur muhakkak, ama ben Discovery Channel’da bir ‘reality-show’dan, “Naked and Afraid”den öğrendim. Çıplak halde, yarı çöl bir bölgeye bırakılan yarışmacıların hayatta kalma mücadelesini anlatan bir programdan. Su kaynağını ararken, görece deneyimli yarışmacı anlatıyordu. Memeliler su kaynaklarına gide gele patikalar oluştururmuş doğada. O patikayı bulur, anlar ve takip edersen er geç suya ulaşırmışsın.
Gide gele, ayak basa basa, pusu kuran avcı hayvanlara yem ola ola inşa olmuş doğal yollar. Susuz hayat mümkün olmadığına göre, bu arayış da, bu bedeller de mecburiyet. Patika, keçi yolu dediğimiz de öyle bir şey değil mi zaten, ısrarlı tekrarlarla oluşan en akılcı, en mantıklı güzergâhlar işte. Kentte korsan patikalar, kestirmelerle kendini belli eden izler.
“Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz insanlar buna inanmaya başlayacaktır” diyen Goebbels’e takılmayın siz; gerçek de öyle. Sık sık tekrar etmek, inatla peşine düşmek, fikri takibini yapmak gerekir. Bir yol aramak, bulmak, açmak da tam olarak böyle; inat ve sabır gerektirir.
Tıpkı bir keçi yolu inşa etmek gibi
*
Konumuz gazetecilik! “Zor zamanlardan geçiyoruz” kısmı şöyle kenarda dursun; doğrudur, “Karanlık yollardan geçtik, zehir gibi sular içtik”. Devam da ediyoruz çok şükür. #YolArıyoruz temasıyla yapılan bir kamptayız.
Neye mi yol arıyoruz? Vallahi, billahi, tillahi öyle bir noktaya geldik ki; sadece “gazetecilik yapabilmek” için bir #YolArıyoruz. Sahici bir gazetecilik, iyi bir gazetecilik... Ötesine geçemiyoruz bile çoğu zaman. Yolun eğimini, sağlamlığını, güvenliğini konuşamıyoruz bile. Bir yol olsun da, biz nasılsa o yola düşeriz!
*
1. İzmir Basın Kampı; evet birinci çünkü yolu o kadar kolay bulamayacağımızın farkındayız. Daha çok bir araya gelecek, daha çok konuşacağız, tartışacağız, düşüneceğiz! Birlikte yeni yollar bulacağız, yeni yollar açacağız. Bazıları çıkmaz çıkacak, geri döneceğiz, bir daha deneyeceğiz. Tekrar tekrar aynı yollardan gittiğimiz, ama bir yere varamadığımız da olacak; toprak sıkılaşsın, arkadan gelenler yere daha sağlam bassın diye yürüyeceğiz yine de.
Evet, yolumuz Alplerden sarp! İçeri düşenler oldu, olacak; sürgüne gidenler oldu, olacak; tüm bu acılar içinde kendi rantını devşirenler oldu, onlar da olacak. Orada burada ahkam kesip sonra, ilk zorlukta hakikati satanlar oldu, yine olacak. “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” denildiğinden beri, pek de serbestlik görmedik. Bize hep “kanun dairesi”! Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu...
Bazen menzil şöyle dursun, yola düşmek yeter. “Varamasam da yolunda ölürüm” diyen karıncayla, “Yangını söndüremesem de safım belli olur” diye çenesinde su taşıyan karınca öz be öz meslek büyüğümüzdür bizim.
Bize yol olsun, yol yoksa da arar buluruz, gerekirse açarız!
*
Unutmadan, evet Hannibal aradığı yolu buldu ve Roma’ya girdi. Ama kaç fil Roma’yı gördü dersiniz? İster yapay zekaya sorun yanıtlasın, ister Google’a; isterseniz de gazetelerin vaktiyle kuponla verdiği ansiklopedileri karıştırın.
Kaç fil Roma’ya vardı?