Devletlerin hedeflerini uzak görüşlü, nitelikli liderler belirler. Yönetimlerin sürekliliğini dikkate alarak konulan hedefler her devlet için yaşamsaldır. Kısa dönemli, kişinin yaşamı veya yönetim süresine bağlı olarak koyduğu hedeflerin başarıya ulaşma olasılığı çok zayıftır, zira bu tür kişiler kendilerinden sonra hesap yapmazlar sadece kendilerinin ve yakınlarının maddi olarak güçlü olmasını isterler.
Amerika Birleşik Devletleri, Alaska’yı 1867 yılında 7,2 milyon dolara; yani dönüm başına 2 sent ödeyerek satın aldı. Bu rakamın karşılığı 11 milyon 520 bin rubleydi, yani çarlığın bütçesinden fazlaydı. Çarlık bütçesi 1867’de 10 milyon 933 bin 500 rubleydi. Bugün gelinen noktada, Alaska’da bulunan madenleri, petrolü ve stratejik olarak Rusya’nın Bering boğazının gerisine hapsedilmesini dikkate alırsak, kim kazandı? Türkiye’yi Kırımı kaybetmesine neden olan savaşın içine itenler ise, büyük çabalarla Rusya’yı sıkıştırdılar ve Çarlık düzeni 50 yıl içinde yıkıldı.
Türkiye Cumhuriyeti ise kaybedilen tüm savaşların ardından, satın alınan işbirlikçilerin desteğiyle, her yönden işgal edildi. Anadolu ve Rumeli insanı küllerinden doğan Anka kuşu gibi, Atatürk’ün liderliğinde yeni bir devlet kurdu. Hedefi tam bağımsız Türkiye, ilkesi yurtta barış, dünyada barış.
Binlerce kitap okumuş, onlarca savaşa girmiş, birçok askeri ve sivil toplum örgütü kurdurmuş olması önemli ama, kişilik yapısı bütün özelliklerini öne çıkartıyor. Bu konuda en iyi tanım, UNESCO’nun Atatürk’ün 100. yaş gününde 1981 yılını, 152 Ülkenin oybirliği ile aldığı kararla Atatürk yılı ilan ederken yaptığı Atatürk tanımı: “Atatürk ululararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.”
Siyaseten yapılan söylem ve eylemlerin dışında, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamıdır Atatürk.
Zaten 1981’den bu yana, 41 yıldır hiçbir lider için UNESCO yıl ilan etmedi, edemedi. Kendini Atatürk’e benzetmek isteyenler “eşi olmayan devlet adamı” olabilmek için yaşamları boyunca Atatürk’e tanımlanan nitelikleri taşımalılar. Ne ABD devlet başkanları, ne de Rus devlet başkanları bu zirveye yaklaşabildi. ABD, işbirlikçileri eliyle Atatürk’ün değerlerini yok etmeye çalışsa da, birçok dünya ülkesinin rehber ve önder kabul ettiği Mustafa Kemal’i Türk insanının kalbinden, gönlünden söküp atacak yöntemlerin hiçbirinde başarılı olamadı.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini yok ederek, toplumsal yapısını parçalayarak amacına ulaşmaya çalışanlar, öncelikle 100 yıllık yurtta barış, dünyada barış ilkesini terk ettiler, ettirdiler. Sandılar ki, içeride kavgacı, komşularla kavgacı, birisine işgalci, dünyada mazlumların kabadayısı bir lider yaratabilirler. Anadolu insanının genlerindeki barış ve hoşgörüyü bir türlü iç savaşa döndüremediler, Suriye’de hesapları yanlış çıktı, kabadayılıkla dünya liderliğinde adım da atılamadı. Ne yeni Halife olur, ne de 13. İmam. Daha önceleri yazdım, Humeyni bile en güçlü zamanında kendisini Mehdi ilan ettiremedi.
Peki, tekrar Amerika ve Rusya’ya dönelim. Birisi doğrudan paraya tapar, diğeri güce. Parayı teknoloji ile birleştirince dünyanın her yerinde gerek Microsoft, gerekse Apple ve diğer şirketlerle büyük güce ve küresel kontrole sahip oldular. Karşılarına hep Rusya’Yı, İran’ı ve Çin’İ almayı ihmal etmediler. Şimdi karşılarında farklı bir blok oluştu.
Daha önce Afganistan, Pakistan, Orta Doğu kaynaklı yaratılan El Kaide, Taliban, Hizbullah, İŞİD türü örgütler binlerce masum halkı katlederken, şimdi Neo-Naziler yaratılarak Ukrayna’da iç savaş çıkartıldı ve Rusya’nın işgaline zemin hazırlandı. Şimdi de Sırbistan-Makedonya geriliminden bir savaş çıkartma peşindeler. Yunanistan, Amerikalılara verdiği üslerin sayısını neden artırdı?
Kuruluş ilkelerimizden saparsak, yakında Balkanlarda göreceğimiz yangından zarar görürüz.